4.BÖLÜM: YANILMAK

64 25 8
                                    



Zaman geçip gidemiyordu. Dakikalar saat gibi gelirken onu olabildiğince az görebilmek için sandalyenin ucuna doğru gelmiş ellerimi çeneme koyup boş boş profesörü izliyordum. İyi bir oyuncuydum o yüzden dikkatimin dağıldığını ona fark ettirmeyecektim. Arada bir profesörün ağzına bakıp söylediklerini yazmaya çalışıyordum. Deftere birkaç cümle yazarken hareketlendiğini hissettim. Nefesini daha yakınımda hissederken parfümünün kokusu daha netti. Bilerek yapıyordu. Bilerek yaptığına emindim. Benimle bir sorunu vardı ama ne olduğunu bilmiyordum.

Ders boyunca parfümünü koklarken zaman geçip gidemiyordu. Garip olan parfümünün kokusunu beğenmemdi. Sorun da buydu. Her şeyiyle rahatsız edici olan adamın parfüm kokusunu BEĞENMİŞTİM. Daha önce de kokusunu almıştım ama ilk defa bu kadar net geliyordu.

Belki de bu yüzden...

Kendini kandırma.

Arka sıralardan gelen; o, oturduğundan beri devam eden ve bir türlü bitmeyen fısıldaşmalar hala devam ediyordu. Benim kulağıma geliyordu ve onun da kulağına gidiyordu. Umursamadığına emindim. O tiplerden değildi. Zaten umursasa burada daha fazla oturmazdı. Sonuçta öğrenci değildi ve burada olması çok saçmaydı. Sahi neden buradaydı?

Seni rahatsız etmek için.

Başardı da.

Ön sıralarda oturan bazı kişiler dönüp dönüp oturduğum yere bakıyorlardı ve bu durum kafalarını patlatmak istememe sebep oluyordu. Ona daha çok özgüven kazandırıyorlardı çünkü fark edildiğini bilerek oturmaya devam ediyordu.

Ders boyunca öylece oturdu tek kelime bile etmeden. Bazen oturuşunu değiştirmek için hareketlendi. O zamanlarda nefesimi tutarak bakmadan bile hissettim varlığını. Arada bir de gözlerinin üzerimde olduğunu hissediyordum. Bunların hepsinin benim kuruntularım olmasını çok isterdim fakat kuruntu olamayacak kadar kendini gerçek hissettiriyordu. Sonunda zaman geçip gidebildiğinde ders bitti ve ben defterimi çok hızlı bir şekilde çantama koyup kalkmak için hareketlendim.

Birden kolumu tutup beni durdurduğunda kolumu tutan eline baktım. Beni geriye doğru tekrar oturmam için çekerken direnmedim. Eninde sonunda konuşacaktık o yüzden bir an önce olup bitebilirdi. Okulda olduğumuz için de bana zarar veremez düşüncesiyle kendimi rahatlattım. Herkesin içinde zarar veremezdi değil mi?

Herkes yavaş yavaş dışarı çıkarken bazıları bize uzun uzun bakmayı tercih ederek daha yavaş çıkıyorlardı. Eli hala kolumdaydı ve bekliyordu. Ben onun bir ders boyunca oturup dersi dinlemesini ve sonrasında da insanları beklemesini benimle konuşmak istediği için yaptığına inanmak istiyordum. O adama yaptığı gibi bana da zarar verebilme düşüncesi aklımdan çıkmıyordu çünkü. O sebeple dersi dinleyip beklediğine ihtimal vermek istemiyordum. Yoksa neden beni beklesindi ki? İstediğini kolayca elde eden birine benziyordu. Belki de başka bir amacı vardı ama ne olduğuna dair en ufak bir fikrim yoktu ve bu beni korkutuyordu.

İnsanlar çıktığında bedenimi ona çevirip kolumu sertçe elinden kurtardım ve sertçe bakmaya başladım yüzüne. Hareketimle önce koluma sonra da gözlerimin içine baktığında öfkelenmişti. Onda görmeye alışkın olduğum bu ifadeyi normal karşılamaya karar verdim. Ondan önce davrandım ve
"Sen bir insanı kolayca öldürdün." dedim, ifadesi değişmedi ya da duyduğundan etkilenmedi. Onun için çok basit ve kolay bir şeyi söylemiş gibiydim.

"Senin yüzünden." dediğinde beynimden vurulmuşa döndüm. Kendi yaptığı suçu nasıl yüzsüzce benim üstüme atabilirdi? Burnumdan alaycı bir hava çıkardığımda "Senin kendi yaptığından haberin yok galiba." dedim oldukça ciddi bir tonda. Üstüme doğru eğildiğinde kendimi çekmedim. Parfümünün kokusu burnuma dolduğunda nefesimi tuttum. Siyahlıkları söylediklerimle beraber daha koyu bir renge büründüğünde çenesini sıktığını fark ettim.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin