9.BÖLÜM: ZOR

33 11 4
                                    


Sasha Alex Sloan- Hardest Things

Bazı gündüzlerin gecesi olmazdı. Dün gece benim için tıpkı bu şekilde geçmişti.  Uyuyamamış sadece sızmıştım. Mideme haddinden fazla yüklendiğimden dolayı da arada bir kendime gelip sabaha kadar acı dolu bir gece geçirmiştim. Saat başı uyanıp artık belli bir zaman sonra içeri giren ay ışığı eşliğinde uyumaya çalışıyordum.

Ayın ışığı o kadar parlaktı ki neredeyse zifiri karanlıkta gözüme doğrultulan telefonun ışığı gibiydi. Gecenin tüm o karanlığına rağmen bir başına tüm dünyayı aydınlatıyordu. Ay'ı her zaman çok severdim. Bana her zaman tek haliyle çok güçlü gelmişti. Devamlı parlıyordu ve ışığı asla sönmüyordu. Sürekli güçlüydü. Güneşin ardından her zaman yükselip bizi ışıtıyordu. Bu yüzden hayatımın bazı yerlerinde enerjimin düştüğünü hissederek Ay'a bakıyordum. Bir gün Ay kadar güçlü olabilmeyi çok istiyordum. 

Gözlerimi açıp boş boş tavanı seyrederken üzerimdeki dünkü kıyafetlerimle kendimi ne zaman önemseyeceğimi düşünmeye başladım. Benim içimde bana da yer var mıydı? Bundan hiç emin değildim. Herkese yeten enerjim bana geldiğinde tükeniyordu ve gün sonunda yorgun zihinle yatağımda oluyordum.

Sevdiklerime karşı olan merhametimin sonu yoktu. Bana ne zaman ihtiyaçları olsa onların yanında olurdum. Onlar da gerektiğinde benim yanımda oluyorlardı ancak her seferinde kendimi onlara koşarken buluyordum. Bunu yapmak benim için hem iyi hem kötüydü. Yapmazsam içim rahat etmezdi ama yaptığımdaysa kendime zaman bulamıyordum. Yine de her şeye rağmen sevdiklerime merhamet etmek tüm bunlara değer miydi?

Dün Evran'ın evde ne yaptığını bilmiyordum. Son gördüğüm babamın çalışma odasına girdiğiydi. Odada ne yapmış olabilirdi? Nedense evdeki odaları biliyormuş gibi hareket etmesi ne anlama geliyordu? Başka neler yapmıştı? Hala evde olabilir miydi? 

Kafamdaki soru işaretleriyle birlikte temkinli bir şekilde yatağımdan kalktığımda artık bu şekilde hissetmekten çok sıkılmıştım. İçmek o an için güzeldi ama sonrası tam bir felaketti. Daha önce kendime verdiğim içmeyeceğim sözlerinden sonra bugün kendime bir kez daha söz verdim. Şu ana kadar içmemin bana bir katkısı olmadığı için buna tutunabilirdim.

Yatağımdan kalkıp emin olmak için evin tüm odalarını gezdim. Evran'ı görmediğimde içime bir rahatlık çökmüştü. Tekrar odama doğru gidecekken aklıma gelen düşünceyle tekrardan babamın çalışma odasına girmek için oraya yöneldim. İçeriye girdiğimde uzun zamandır girmemiş olmama rağmen hemen hemen her şey aynı yerindeydi. Babamın masasına giderek çekmecelerini kontrol ettim. Normalde kilitli olması gereken çekmesini kolayca açabildiğimde şaşkınlıkla bakakaldım.

Babam mı açık bırakmıştı yoksa Evran buranın kilidini açıp görmemesi gereken şeyleri mi görmüştü? Babamın bu çekmecesini hiç açık görmediğim için dikkatimi çekmişti bu yüzden çekmecenin içini incelemeye başladım. Avukatken girdiği bazı davalarla alakalı kağıtlar vardı ama bunlar neden kilitli kalacak kadar önemliydi?

Kağıtların üzerini dikkatle incelemeye başladığımda bir isim gördüm: Mithat Özer. Kim olduğuna dair en ufak bir fikrim olmadığı için sayfada göz gezdirmeye devam ettim. Çok fazla bilmediğim tarzda terimlerin içinden anladığım kadarıyla bu bir tazminat davasıydı. Davalı kısmında babamın adının yazması ve genel içerik üzerinden bakıldığı zaman anladığım kadarıyla Mithat, babama tazminat davası açmıştı fakat neden açmıştı? Babam bu kâğıdı neden burada saklıyordu? 

O anda düşünmeye başladım. Babamın annem ve bana yaptığı konuşmada anlattığı zengin iş adamının açtığı dava bu olabilir miydi? Babamın iflas etmesine sebep olan adam bu muydu? Aklıma bundan başka bir seçenek gelmiyordu çünkü babamın bu kâğıdı önemsemesinin başka bir nedeni olamazdı. Bu ismi aklıma kazıyarak çekmeceye bakmaya devam ederken başka bir şey bulamadığımda kapattım ve odadan çıktım.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin