16. BÖLÜM: KIRILMA

50 4 7
                                    


Gracie Abrams – Camden 

Oturduğum kafenin camından dışarıyı seyrederken birilerinin ne kadar çok çabaladığımı fark etmesini istedim. Bahsettiğim çabaya; basitçe yaşamak, bile denilebilirdi aslında ama benim buradaki kastım; birçok şeyin beraber bulunduğu denge kümesi, olarak adlandırılabilirdi. Hayat bir denge oyunuydu ancak ben sarhoştum.

Birilerinin benim ne kadar çok çabaladığımı fark etmesini isterdim. Süreçten çok sonuçların önemsendiği bu dünyada istediğim şeyin bir önemi olmadığının farkındaydım. Kaybetmemek için verdiğim savaşların bir sonu yok gibi duruyor olsa da aslında çabam; sonum için değil, bulunduğum yaşama sürecindeydi.

İçinde bulunduğum bu zihin savaşında kat ettiğim yolun farkındalığı, beni geriye döndüremiyordu. Sonunu görmediğim bir savaşta bulunmak benim için sorun değildi çünkü benim için önemli olan verdiğim çabaydı ama her şeye rağmen birilerinin ne kadar çok çabaladığımı fark etmesini istemiştim.

Serin rüzgârın esintisi, saçlarımın arasından girip zihnimi aydınlattığında beraberinde düşüncelerim de açılmaya başlamıştı. Şu an için en büyük sorunlarımdan biri olan; Evran, son zamanlarda yaptığı dengesiz hareketleriyle kafamı bulandırıyordu ve biraz olsun ondan uzaklaşmaya ihtiyacım vardı. 

Dışarıdan bakıldığında olgun duran adam onunla konuşmaya başlayıp tanıdığım andan itibaren çocuklaşmaya başlamıştı. Buradaki bahsettiğim çocukluğun anlamı bilinçsizce davranmaktı. Sorduğu sorulardan yola çıkarak kendisini böyle görmeme sebep olmuştu. Yıldırım'ın da dediği gibi gerçek Evran'ı tanımıyor olabilir miydim? 

İçine girdiğinde değişen davranışları yüzünden artık kafamda net bir Evran profili yoktu. Bana karşı duyduğu o büyük öfkesini artık hissedemiyordum. Arada bir öfkelense de artık her zaman öfkeli değildi. Her ne kadar benimle evlendikten sonra istediğini alamadığını söylese de istediğini almış gibi öfkesi dinmiş yerini dinginliğe bırakmıştı.

Artık çoğunlukla sakindi. Kendimi onun yanında daha önce hissettiğim gibi rahatsız ya da gergin hissetmiyordum. Üzerimde kurmaya çalıştığı baskının gücü de sönmüştü. Evran artık benim için yavaş yavaş normal bir insana dönüşmeye başlamıştı ancak yine de ben onun bana yaptıklarını unutamıyordum.

Onun yüzünden geçirdiğim uykusuz gecelerimin hesabını bana vermeliydi. Onun yüzünden canı acıyan insanlarda bıraktığı acının, bendeki yansımasının hesabını ödemeliydi. Yorgunluğumun, bitkinliğimin ve tükenmişliğimin dibini sıyırırken karşıma geçip yaşattığının etkilerini izlerken aldığı keyfin bedelini ödemeliydi. Her ne olursa olsun Evran yaşattığını yaşamadan ölmemeliydi.

Kafenin etrafındaki gelip geçen insanları izlerken Nehir, kahve bardaklarımızı masaya koydu. Gözlerimi insanlardan çekip bardaklara bakmaya başladığımda Nehir "Anlaşılan bugün böyle etrafı izleyeceğiz." diyerek arkasına yaslanırken ellerini göğsünde birleştirdi ve "Tamam o zaman öyle yapalım." dedi ve dediğini yaptı. 

Beraber oturmaya devam ederken gerçekten de sadece böyle oturmak istemiştim. Çünkü konuşmak istediğim zaman ne söyleyeceğimi bilmediğimden ve yolun sonunda bir şekilde yine susmak zorunda kalacağımdan dolayı konuşmayı başlatmak istemedim. Nehir de bunu fark ederek bir süre benimle beraber sessiz kalmayı tercih etmişti. 

En baştan beri ona, her şeyi doğru düzgün anlatmış olsaydım bugün burada bu kadar çok çabalamayıp konuşmanın devamını getirebilirdim ancak Nehir'e anlattığım azıcık şey bile yalan yanlışken bugün burada işkence çekmem gayet normaldi.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin