11.BÖLÜM: HAPİS

29 10 0
                                    



Kadere her zaman inanan bir insan olmuştum. Başımıza gelen olayların bir sebebi olduğu gibi kaderin de başımıza gelmesi için bir sebep vardı. Yaşadıklarımız bize acı verici şeyler olsa bile onları dibine kadar yaşayıp ayaklarımızın dibi görmesi gerekirdi. Sonraki hamlemizde yere bastığımız adımlarımızdan daha büyük bir güç alarak daha yükseğe zıplayabilirdik biz de böylece.

Başıma gelenlerin elbet bir sebebi vardı ancak ben şu anda bunu göremeyecek kadar acı içindeydim. Evran ile evlenmeyi kabul etmek zorunda değildim o yüzden onunla evlenmeyi ben seçmiştim. Evlenmeseydim ailemin kökünü kazıtabilirdi ve bende tüm bunlara seyirci kalırdım. Ben bunun olmasını istememiş bu yüzden de bunu seçmemiştim. Eğer bunu seçmiş olsaydım şu anda oturduğum koltukta Evran'ın oturduğu yerden bana ukala bakışlar attığını görmemiş olurdum. Ailemin acısını yaşardım belki ama Evran ile evlenmezdim.

Bu yüzden Evran ile evlenmeme kader diyemezdim ancak tanışmamız konusunda aynı şeyi söyleyemezdim. Her ne kadar Evran bunun olmasını sağlamış olsa da tanışmamızın bir sebebi vardı ve ben eninde sonunda bu sebebi öğrenecektim.

Elimden aldığı içki şişesini büyük bir keyifle kafasına dikerken içten içe yaşadığım iğrenme duygusu açığa çıkmıştı. Onu izlemek istemiyordum ancak onun beni rahatsız ettiği kadar onu rahatsız etmeliydim çünkü o, her şeyi beni sinirlendirmek için yapıyordu.

Oturduğum kanepeden ayağa kalkarak tekrardan dolabın önüne gidip bir şişe daha aldım. Hareketlerimi izlediğini bildiğim için olabildiğince sakin bir şekilde davranmaya çalışıyordum. Tekrardan yerime oturdum ve şişenin kapağını açıp bardağa doldurma ihtiyacı duymadan kafama diktim.

İçerken ona bakmayı da ihmal etmemiştim tabi ki. Gözlerini gözlerime kenetlemiş ilk günkü gibi hiç geçmeyen aksine kat be kat artan öfkesiyle bana bakıyordu. Ondan çoğunlukla korkmuyordum ve bunu ona göstermekten çekinmiyordum. Bu durumun onun sinirini bozduğundan emindim.

Birbirimize bakarak beraber sakince içkilerimizi yudumlamaya devam ettik. Aslında düğün partimde de içtiğim için çok fazla içmek istemiyordum çünkü Evran gibi birinin olduğu evde geçireceğim ilk gecede sarhoş olmak tam bir aptallık olurdu. Ancak Evran şişeyi benim elimden alınca tekrar alasım gelmişti.

Gözlerine baktığım adam bana tamamen yabancıydı ve ben onunla evliydim. Bu adam önce Taner'i sonra da kardeşimi yaralamıştı ve ben bu adamla aynı evde yaşayacaktım. O an için duygularımın bir adı yoktu. Karmaşıklık, hissettiğim en yoğun duygulardan biriydi ve ben ne yapacağımı bilemeden öylece oturup içkimi içiyordum.

Hafiften kafam dönmeye başladığında şişeyi kanepeye dayadım ve gözlerimi tekrar Evran'a diktim. "Benimle evlenince istediğin oldu mu?" anında "Hayır, daha değil." diye yanıtlamıştı beni. Bu istediğinin başlangıcı mıydı, yoksa istediği değil de istedikleri mi vardı?

Oturduğumuz kanepeler karşılıklıydı bu yüzden yan otursam bile bir şekilde ona bakıyordum. Evran kanepede iyice yayılıp bacaklarını iki yana açtı. Benimle bakışmayı keserek kafasını oturduğu koltuğa yasladı ve tavanı izlemeye başladı. Bu sayede açıkta kalan boynundaki gümüş kolyeyi tekrar fark edebilmiştim. 

Üzerini değiştirmiş fakat yerine başka bir gömlek ve pantolon giymişti. İçtikçe sıcaklık basmış olmalı ki gömleğinin birkaç düğmesini açtı. Kolyesinin ucundaki şey uzaktan ve odanın loş ışığından dolayı ip gibi bir şeye benziyordu ama emin değildim. Kolyesinin ucunda neden ip olsundu ki?

Odadaki ışığın az olması uykumu getirdiğinden kanepeye kıvrılıp uyumak istiyordum ancak burada uyumak benim için güvenli değildi. Odama gitmem gerektiğini biliyordum fakat şu an için onu izlemek hoşuma gitmişti. O da onu izlediğimi biliyordu ve bilerek yaptığını düşünmeye başlamıştım.

Can KırıklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin