17.Bölüm

12.1K 587 51
                                    

Kaç hafta olmuştu sayamamıştı. Odaya sinen kokusu yavaş yavaş silinmeye başlamıştı bile. Hayalleri kovalarken varlığını koca bir hiçe sarılıyordu artık.  Sığamadığı odalardan taşarken kendini evden dışarı atmıştı. Nefes alamıyordu artık. Ne huzur nede bir gram mutluluğu kalmıştı ondan geriye.

Cebinden çıkardığı sigarayı yakarken gözlerini kararmış gök yüzüne çevirdi. Bir yerde duymuştu. Aşk acısını gök yüzünü izlemek bastırır diye. Yüzüne histerik bir gülümseme yayılırken dumanını daha derin çekti içine.

"Bastırmıyor lan"

Ne özlemi nede yüreğini kavuran bu acıyı hiçbir şey bastırmıyordu.

Bir insan yüreğinde ki sevdayı nasıl bu kadar büyütebilirdi artık oda şaşıp kalmıştı. Bu sevda ona bile ağır gelmeye başlamıştı.

Yüreğim yanıyor

Elinde ki sigara dumanı gök yüzüne dağılırken bahçe kapısından çıktı. Hasreti, özlemi ilk defa bu kadar derinden hissetmişti. Harabeden en ufak farkı da kalmamıştı ya.

Adımları birbiri ardını kovalarken biten siğarasını parmaklarından kayıp gitmiş yine özlemini çektiği eve gelmişti. Nasıl gelmezdi ki bir yanda canı bir yanda cananı buradaydı. Hem sevdalıydı hem babaydı. Mükefatını süremediği hayatının cezasını misliyle çekiyordu. Haketmişti belki de. Onu koruyamamanın bedelini ödüyordu.

İçine derin bir nefes çekerken gözleri ışığı yanan cama gitti belki gölgesini görse o bile yeterdi ama haftalardır onu dahi görmemişti şimdi ki gibi. Bahçe kapısından içeri girdi.Yutkunurken bir umutla evin kapısını çaldı.

Gözlerinde parlayan ışıltı Bekir'i görmesiyle sönmüştü.

"Sen mi geldin"

Adam başını sallarken Bekir kenara doğru çekilmiş buyur etmişti. Ferzan'ın gözleri etrafta dolaşırken tanıdık koku burnunu sızlatmış gözlerini yakmıştı. Bebeğinin ağlama sesleri de geliyordu. Yine huzursuzdu belli ki.

"Geç otur bende Eflah'ı getireyim"

"Olur"

Ferzan ranzalardan birine çökerken gözleri hasretini çektiği bedenin ararcasına kapıyı gözetlemişti. Bir kerecik sadece bir kere görse boğazına biriken yumru nefesini kesmeyecek yüreğinin ateşi biraz olsun dingileşecekti.

Ama olmamıştı. Bekir kucağında ki minik bebekle içeri girerken Ferzan adamın ardını kollamıştı ama yoktu haftalardır olduğu gibi yine görememişti onu. Oysa aynı evde aynı yuvadaydı.

"Baban gelmiş Eflah'ım"

Bekir gözleri ışıl ışıl bakan torununa.

"Bak sen cimcimeye sen biraz önce ağlamıyormuydun bakayım"

Sanki babasının geldiğini anlamış minicik elleri kıpırdaşmaya başlamıştı.
Ferzan kızını kucağına alırken bağrına sıkıca basıp kokusunu içine çekti.

"Kızım"

Kucağında mırıldanan kızına yüzüne çevirirken

"Sen ağlıyor musun bakayım"

"Anneni üzmüyorsun dimi"

Minik kızı her konuşmasına yarım ağız gülerken adamın gözleri kanlanmış hasretini çektiği hayatın yokluğun da sancı içinde kalmıştı.  Dua ederken ayrıntı vermemişti belki de. Ona benzeyen bir kızım olsun derken o da yanı başım da mutlu huzurlu olsun dememişti. Kader ondan bir kız çocuğu vermişti ama hiç ummadığı şekilde çizilmişti yolları.

HUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin