28.Bölüm

6K 363 25
                                    

Bazı çizgilerin şekli kağıt üzerinde yamukça kayıp gider. Bazısı dümdüz giderken ortasında kalemin mührü biter. Ama düzeltmek için sadece başka bir sayfaya geçmek kâfidir. Belki, arka sayfasına da izi geçecektir ama o bembeyaz bir sayfa olacaktır.

Ferzan karşısında ki kadına öyle içten bakmıştı ki gözlerini dolduran bu sefer hüzün değildi.... Mutluluk... Mutluluktan gözleri buğulamıştı. Ne yaparsa yapsın yüreğinde taşıdığı bu şeyin ismi vebaydı. Öyle tutkulu. Öyle sevdalı...

Bir gülümseme uçup gitti adamın dudaklarından. Öyle içtenti ki gözleri dahi kısıldı. İşte o an Süveda'nın gözleri büyüdü. Ferzan'ı ilk defa böyle görmüştü. Adamın gözleri buğulu ama dudaklarına yayılan gülümseme göreni kıskandıracak cinstendi.

"Neden güldün"

Genç adam yüzüne yayılan gülümsemesi ile gözlerini karısına çevirdi. Öyle ki gülümsemekten dişleri görünüyordu. Karısının ise gözleri kilitli kaldı. O bir tutam mutluluğun eserine.

Kaşları yükselen adam

"Seninle beraber, rastladığım en kusursuz an"

Süveyda'nın koca gözleri gülümsedi. Bakışları yere inerken minik bir kıkırtı kaçtı kırmızıya çalan dudaklardan.

"Doğru genel de bir araya gelmemizin genel sebebi bir kaostan ibaret olurdu...Bu ilk"

Gülümsedi genç kız. Bugün yaşadıkları bambaşka bir dünyaya aitti gibiydi.

"O zaman bu anı güzel değerlendirelim ne dersin"

Süveyda'nın gözlerinden mutluluk okunurken gülü koklayıp yaprakların da gezdirdi ellerini. Kocası ise rastlaması zor o gözleri izliyordu.

Gözlerini süsleyen kirpikleri, minicik burnu, kızarmış yanakları, hele o kırmızıya çalan dudakları nasıl böyle kusursuz yaratılmıştı.

"Çok güzel" dedi Süveyda göz bebekleri gül yapraklarında gezinirken

Senin kadar değil

Yüzüne yayılan gülümseme ile

"Balık tutalım mı" dedi adam. Bu teklif Süveyda'yı da şaşırtmıştı.

"Balık mı... Nasıl"

"Hadi gel"

Elinden tuttuğu kadını peşi sıra sürüklerken o güne bir çok anı sığdırdılar. Aldıkları oltayı denize savururken zor da olsa bir kaç tane de o balık tutmayı başarmışlardı ama Süveyda onların çırpınışlarına dayanamamış geri denizin uçsuz bucaksız maviliğine saldı.

"Yiyecektik onları"

"Ciddi olamazsın"

"Neden olmasın taze taze mis gibi olurdu" dedi bir yandan oltayı topluyor bir yandan Süveyda ile uğraşıyordu.
Ferzan küçük bir büfeden aldığı simiti Süveyda'ya uzattırken.

"Buranın simiti başkadır"

"Teşekkür ederim"

Genç kız simitten bir parça koparıp ısırırken bir parçasını martılara atmıştı.

"Hava da tuttu gördün mü"

Adam başını sallarken sadece yanında ki görüntüyü izliyordu. Bundan daha güzel bir manzara olabilirmiydi.

Genç kızın gülen gözleri adama dönerken içine gömdüğü gülümsemeyi yıllar sonra bugün yayıyordu. Tabi içinde taşıdığı çoşkunun sebebi yanında ki adamdan başkası da değildi.

HUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin