19.Bölüm

11.8K 595 108
                                    

Hasan Ağa eli kolu bağlı indirilmişti avluya. Etrafını bir çok insan sararken baygın gözleri sadece karısına odaklandı. Yıllardır ona çektirmediği acı , çile kalmamıştı.

"Arin" dedi titrek sesiyle.

"Hakkını helal et"

Orta yaşlı kadının çenesi titrerken bir eliyle de Ahmed'ini tutuyordu. Allah biliyor ya yüreği pırpır canına en ufak zarar gelecek diye titriyordu.

"Ben hakkımı helal ederim de. Geriye kalanların hesabı Allah'a kaldı beyim"

Adamın baygın gözleri kapanmak üzereydi. Yaraları sıkı sıkı sarılsada dayanması artık güçtü. Ruhu biran önce kopmak istiyordu. Gözlerinin önüne yaktığı canlar bir bir düşerken yutkundu. Birazdan ölecek ve hesabını en ağır şekilde verecekti. İnançlı bir adamdı. Ama hırslarına yenilip ölümü unutmuştu.

Ferzan belinden çıkardığı silahı tereddüt etmeden dayadı adamın alnına.

"Şehadet getir"

Hasan kelimeleri zorla toplasa da. Fısıltı şeklinde çıkmıştı dudaklarından şehadet kelimesi. Ölecekti.

Etrafında ki gözler büyürken tüm köy halkı nefessizce olanı biteni izliyordu. İbreti alem için ölecek artık can almak isteyen sonunun ne olacağını görecekti.

Arin kadın oğlunu sıkı sıkı tutuyordu. Ahmed'i elinden kayıp gidecekti sanki. En küçük oğluydu. Babasından sevgi görmemişti belki ama yüreğine yinede baba sevgisi yerleşmişti öyle ya onun için babası gözlerinin içine baksın yeterdi ama şimdi gözleri önünde can verecekti.

"Ana"

"Haktır oğul, Allah katında kısasa kısas haktır. Can alanın canı alınır"

Sessizleşmişti Ahmet. Boğazı düğüm düğüm olurken gözleri abisine kaydı. Küçükken abisine attığı dayaklar geldi aklına. Öyle ki o dayaklardan sonra ateşlendiği sabaha kadar annesinin baş ucundan beklediği anlar. Şimdi ise abisi soğuk gözlerle izliyordu. Gözlerinden en ufak üzüntü yada hüzün yoktu. Tıpkı ablası gibi. Ne tuhaf babasının geriye bir avuç sevgi dahi bırakamaması ama biliyordu ya herşeye rağmen hepsinin yüreğinde bir acı vardı.

Ferzan, silahının kabzasını çekerken gözlerinin önüne biranlık Eflah'ı geldi. Güzel kızı , minik prensesi, eline kelepçe vurulunca kim bilir onu ne zaman görecekti ama en çok yüreğini yakan karısıydı. Ona beklemem demişti.

Beni beklemek zorundasın. Yüreğime değil ruhuma dokundun kadın. Biz mühürlendik...

İçine derin bir nefes çekti burnu havalanırken keskin gözleri iğrenircesine bakıyordu adama. Parmakları silahını kavramıştı. Zaten yarı ölü yarı diriden de farkı yoktu ya.

Kurumuş dudaklarını ıslatırken aniden bir ses duyuldu. Kulakları sağır eden herkesin kalbine korku salan bir ses. Ferzan gözleri önünde yığılan adamla çenesi kasılmıştı. Kafasını hızla kalabalıklar arasına çevirdiğinde annesini gördü. Elinde sıkı sıkı tuttuğu silahın dumanı havaya karışıyordu kadının. İşte bunu hiç hesaba katmamıştı.

"Ana!"

Adamın sağır eden sesi konakta yankılanırken Neriman hanım bir kaç el daha ateş etti. Belki tek kurşunla ölüp gitmesine izin verebilir hatta affedebilirdi ama o sadece kocasını değil oğlunun da hayatını mahfetmiş kendi günahı ile onuda boyamıştı.

"Ana! Dur...Ne yaptın sen"

Ruhsuz bir sesle

"Öldürdüm. Tıpkı babanı öldürdüğü gibi"

HUN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin