3- Hazan

7.6K 136 3
                                    

"İsmim Devrim, sormuştun ya hani." At kuyruğumdan kurtulan birkaç tel kulağıma sıkıştırdım.

"Memnun oldum mu demeliyim? Malum sen benden pek memnun olmadın." Son cümleyi ağzımın içinde mırıldanmıştım. Bir şey söylemesine fırsat giderken yemeklerimiz geldi.

"Eline sağlık Yunus abi." Gülümseyerek gitti yanımızdan.

Gerçek köfteleri büyüktü ve lezizleri elime çatal bıçak alıp bölerek bölerek bir tanesini ağzıma attım, ardından diğerini.

"Yavaş ye, gerçekten baş belası gibisin boğulacaksın." Tersçe suratına bakıp bir tane daha yedim o da birazcık bir şey yedi ve elindeki telefonla bir kaç mesaj yazdı mübarek. İkimizde tabağımızı bitirdik, ekmek kadayıfları geldi kaymalarla birlikte. Sanki tuhaf bir şey görmüş gibi yemeğine bakıyordu.

"Hiç yemedin değil mi?" Kafasını yönlendirme. Temiz çatal bıçak servisini elinde bir parça ekmek kadayıfından kestim, üstüne de kaymak sürüp ağzına doğru uzatmam. Gözlerime baktım, etkilendim.

"Hadi ye beğeniceksin." Yavaşça yedi beğenmişti galiba.

O zaman bende bir iki çatal almaya sahip, çok sahibitum.

"Lavaboya gitmem girek." Çantamı elime alıp aşağı indirdim. Önce üstüme bir çeki düzen verdim, at kuyruğumu çözüp saçlarımı serbest bırakma. Zaten kurumuş sayılırdı. Hafif dalga dalga olmuştu, biraz yıpranmıştı sanki. Kestirmeye kıyamıyordum, belime kadar uzatmıştım ama birazcık kestirmenin söylediği vardı.

Lavabodan ayrılma hesabı ödemeye gitti. Yunus abi hesabı genç bir çocuğunu ödediğini söyledi.

Yukarıya doğru çıkıp suratına ters ters.

"Hesabı kim ödedi?" Gözlerini kısarak görüntülerinden telefondan çekti.

"Bilmem kuşları ödemiştir."

"Genç bir çocuk ödeyip gitti, sen ödettin değil mi?" Omuz silkerek yerden kaldırma, birden kolumdan tutarak beni kendine çekti. Nefeslerim hızlandı. Bir elim omuzunda, diğer elim sert kalın kollarındaydı.

"Çok konuşuyorsun, sessiz ol." Sıcak nefesi yüzümü yalayıp geçti, belimden tutarak sandalyeye oturdu ve önümde diz çöktü. Aykkabımı çıkartıp, ayak tabanıma baktı. Kurumuş kan oluşumları. Peçeteyi ıslatarak ayak tabanımı sildi, ardından ayakkabımın içlerini içineyi katlayarak koydu. Sonraları giydirdi.

kendini çok tuhaf hissediyordum, bomboş ve gerçekte gerçekte rüyamda bile göremeyeceğim bir adrenalin serüveni yaşamıştım. Ardında ayağa kalkarak beni de kaldırdı.

"Daha iyi misin?" Gözlerimle yerdeki fayansları yavaşça söylüyordum, kafamı kaldırmadan başımı yönlendirmem.

Derin bir nefes aldı, "Hadi gidiyoruz." Yavaşça sahilde yan yana yürüyorduk. Güneşle doğantu, koşandan çıkan insanlar vardı. İki tane kız oyuncu kıyafetleriyle, bankta dinleniyorlardı. Bakışları bana ve Devrime döndü.

"Böyle arayan adamlar, şöyle sıradan kızlarla geziyorlar ya deliriyorum. Ne buluyorlarsa?" Yanındaki arkadaşına yaşadığı ama sahil sessizliği ve biz yanlarından geçerken. Seslerini duymuştuk sanki. Kafamı eğerek çantamın sapıyla dokunduklarımdan çıkan bir sesle. Haklılar çok sıradandım, kendimi birini çıkartabileceğim bir fiziğim, gözlerim, yüzüm yoktu. Ama yine de bunu duymak biraz zoruma gitmişti, Devrim de duymuştu. Daha fazla bu adamla yürümek istemedim, yanında küçük bir konuma düşmüş gibi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum.

"Ben gitsem iyi olacak galiba, teşekkür ederim her şey için." Kafasını sallayarak beni onayladı, küçük bir tebessümle suratıma baktı. 

"Senin adın ne?" 

"Hazan." 

Yavaşça arkamı dönerek oradan uzaklaştım, yurdun açılış saatine 1 saat vardı yavaşça ilerideki banklardan birine çöktüm. Oturup gece yaşadıklarımı düşünmeye başladım. İsmimi sormasına şaşırmıştım, onun gibi ukala bir adamdan beklediğim bir tepki değildi

"Hazan ne yapıyorsun burada?" Müge'nin sesiyle kafamı ona çevirdim, saçı başı birbirine girmişti. Göz makyajı akmış, ruju silinmişi. Gözlerinde hala belli olan zevk parıltıları vardı. 

"Beni boş ver sen ne yaptın asıl?" Müge dudağını ısırarak bana baktı. 

"Çok güzeldi kızım, adam bir harikaydı. Sana diyorum beni dinlemiyorsun , seks mükemmel bir şey. Yık şu tabularını, yat biriyle." Gözlerimi devirerek suratına baktım. 

"Başladın mı yine, kimseyle yatmayacağım. Olursa bile aşık olduğum kişiyle yapmak istiyorum." 

"Yine başlama ilk özel olsun muhabbetlerine, ayrıca ne işin var bu saatte niye yurtta değilsin?" 

Uykusuz kızarmış gözlerimi suratına çevirdim, "Lan bir şey olmadı değil mi, taksici bir şey mi yaptı?" 

"Saçmalama istersen, sadece tuhaf birkaç olay yaşadım." Müge gözlerini merakla bana çevirdiğinde başıma gelenleri başından sonuna kadar anlattım. 

"Oha kızım, aşk romanlarındaki gibi bir hikaye yaşamışsın." Gözlerimi devirdim, bu kızın aklı fikri aşktaydı.

"Demek belinden tutup sandalyeye oturttu. Ah ulan." 

"Kızım ne dramatize ettin be, adam gerçekten zengin bir ailenin çocuğu. Etrafında ne kızlar vardır, benim gibi sıradan bir kızı ne yapsın." 

"Sen gerçekten o varoşların sözüne inandın mı, öyle varoşları anca benim eski sevgilim Can gibileri sever. Çocuk nefes alsın yeter kafasındaydı, nasıl çıkabilirim öyle biriyle?" Hayıflanarak konuşmasına güldüm. 

"Hadi gel duş alıp kampüse geçelim, yeter bu kadar macera. Okumamız gereken bir üniversite var farkındaysan." 

Müge ellerini birbirine çarparak vurdu, "Ay evet, Hazan ben şimdi ilkokullara Matematik mi öğreteceğim?" Çocukları çok seviyordu, aynı zamanda matematiği de. İkisini de yapabileceği yer ilköğretim matematik öğretmenliğiydi. Aynı üniversiteye gitmek için Boğaziçi yazmıştık. 

Lise sonda dershanede güzel bir arkadaşlık kurmuştuk, her haliyle deli dolu sosyal karakteriyle zıt bir arkadaşlığımız olsa da o hep beni incitmemeye özen gösterirdi. Bu arkadaşlığın fedakar tarafı Mügeydi. Koluna başımı yaslayarak yurt kapısından içeri girdik.

...

Kampüse girdiğimde dersin başlamasına daha vardı, çimlere uzanarak düşünmeye başladım. Hak ettiğim yerde olmak bana gerçekten huzur veriyordu. Önümde uzun bir yolculuk vardı, bu yolculuğu en iyi şekilde geçmek istiyordum. Hüsranla geçen hayatımdan sonra biraz mutluluğa ihtiyacım vardı. 

Gelecek yılları büyük sabırsızlıkla bekleyecektim...

DERMAN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin