17- Özür dilerim kalbim

3.4K 81 3
                                    

"Sevim kafanı kıracağım ama artık kaç kere dedim bunları böyle dosyalama diye." Sevim ağzını tutarak gülmesini durdurmaya çalıştı.

"Sinirlenince çok tatlı oluyorsunuz." Gözlerimi kısarak suratına baktım.

"Sen bir daha bu dosyaları alfabetik sıraya göre diz görürsün tatlılığı. Sana ceza bunları tarihlerine göre diziyorsun ve mesaiye kalıyorsun." Dudaklarını büzerek bilgisayarı da aldı odadan çıktı. Bende kafamı sandalyeme yaslayıp sandalyeyi manzaraya doğru döndürdüm. Bütün İstanbul ayaklarımın altındaydı sanki, bu şehir bana çok şey katmıştı. Yeni bir hayat kurmamı sağlamıştı, geçmişimin açık defterleri kapanmıştı. Belki yok olmamıştı ama kapanmıştı. Bu şehirde okumuştum, bu şehirde kadın olmuş, bu şehirde kendimi büyütmüştüm. Şimdi iste bana kattığı şeylerin karşılığı olarak sevdiğim adamı geri almıştı sanki. İstanbul'un boğazına bakan o evde gördüğüm adama kalbimi vermiştim, şimdi ise o boğazda boğuluyordum.

Devrimi en son birkaç gün önce görmüştüm, arkamı dönüp gitmiştim ve kendimi toparlayıp sadece işime odaklanmıştım. Sevgini görürsem çabalarım demişti, belki evet seveceğim dememiştim ama hayır sevmeyeceğim de dememiştim. Neden çabalamıyordu sanki? Kapımın tıklatılmasıyla sandalyemi çevirdim.

"Gel!" Sevim kafasını uzatarak, "Hazan Hanım size bir şey getirmişler?" Yerimden kalkarak kapıdan çıktım. Kuryenin yüzünü çiçekten göremiyordum, kocaman kırmızı bir gül demetini elinde tutuyordu ve çok büyük bir buketti. Kurye kafasını sağa yatırdı, "Yok abla ben bırakacağım bu mesleği bu nedir ya, arabada sevgilim de vardı bütün yol bana trip attı. Neymişte ben niye yüzlerce gül vermiyormuşum." Adamın birden konuşmasıyla şaşırarak baktım, o da bakışlarımı anlayarak kafasını eğdi.

"Kusura bakma abla, bunları sana gönderdiler. Havalarda ısınıyor, herkes bir gergin." Kaşlarımı çatarak kafa salladım ve adamın elindeki gülü alıp Sevimin masasına koydum. Cüzdanımı getirip yüklü bir bahşiş verdim.

"Git sevgiline gül al." Gülümsedi.

"Allah razı olsun abla, Allah bu düşünceli abiyle uzun bir hayat versin sana." Arkasını dönerek hoplaya zıplaya gitti, bakışlarım durgunlaştı.

"Devrim Bey değil mi?" Sevim arkadan gelerek konuştu. Bakışlarım ona döndü.

"Nereden biliyorsun?" Omuz silkti.

"Her toplantı zamanı eliniz ayağınız birbirine giriyor, gördüğünüzde gözleriniz ışıldıyor. Ki onun için de aynı şekilde." Kafamı kaldırıp Sevime baktım.

"Gerçekten seviyor mu beni." Sevimin gözleri arkama döndü.

"Seviyorum, çok seviyorum." Devrim'in sesiyle arkama döndüm. Üzerinde lacivert bir takım elbise vardı, her zamanki gibi çok yakışıklıydı. Kafamı kaldırarak gözlerine baktım, göz altlarında hâlâ morluklar vardı.

"Neden buradasın Devrim?" Sert sesimle kafasını başka yöne çevirdi bir süre sonra tekrar bana döndü.

"Toplantı varmış."

"Hoşgeldin Devrim." Murat yanımıza gelip Devrime sahte olduğunu belli eden bir gülüş sundu. Aralarındaki sorunu hâlâ anlamamıştım. Devrim Murata kafasını salladı ve tekrar gözleri bana döndü. Sanki özlemini gidermek istercesine bakıyordu, inceledikçe inceliyor bıkmıyordu. Hafifçe öksürerek Murata döndüm.

"Ne toplantısı var?" Murat bana bakarak aklına yeni gelmişçesine telaşlandı.

"Ben sana söylemeyi unuttum, son toplantı bu. Otomotiv şirketi de gelecek, bu toplantıdan sonra reklamlar kamuya duyurulacak. Sonra zaten davet veririz, bu işin de altından kalktık. Davet ve anlaşma kısımları sende. Hazırlan toplantı salonuna gel." Murat Devrimle birlikte gittiğinde elime tabletimi alarak Sevimle birlikte toplantı salonuna doğru gittim. Murat, Erdem, Devrim, Özcan ve birkaç asistan oturuyordu. Bir süre davetler hakkında konuştuktan sonra toplantı salonunun camından gözüken beş altı tane kurye ile şaşkınla baktım. Hepsinin ellerinde rengarenk çiçek demetleri, çikolata kutuları, saksı çiçekleri... Toplantıdaki herkes dışarı bakıyordu, Sevimin kıkırdamasıyla kolunu cimcikledim.

DERMAN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin