"Sence çok mu ileri gitmişim amca?" Kafamı eğerek önümdeki balığı didiklemeye başladım. Erkan amca bir elini elimin üzerine koyarak okşadı.
"Kızım, seni anlıyorum. O da benim oğlum onu da anlıyorum. Onun dediği gibi despot adamın tekiydim, yüzümde gülüş olmaz. Somurtur dururdum, tek derdim banka sayımı arttırmak. Yeni reklam projeleri üretip müşteri sayısını zirveye taşımaktı, merhametimi kaybetmiştim. Bu süreçte ne aşkından öldüğüm kadını gördüm, ne de o güzel kadından olan güneş gözlü oğlumu." Derin bir nefes vererek kafasını cama çevirdi, boğazın ışıl ışıl görüntüsünü izledi bir süre.
"Fakir bir ailede büyüdüm, babam maden işçisi annem gündelikçiydi. Ailede en farklı olan bendim, ailenin piyangosuydum. Babam çok çabaladı beni okutmak için, elindekini bana harcardı. Kardeşlerimde buna kırılmazlardı onlar yolunu seçmişti. Ben çalışırdım babam destek olurdu, her zaman derdi. Hangi mevkiye gelirsen gel, merhametini kaybetme. İstersen yerin dibine gir, istersen en zirveye çık. Kalbin taşlaşırsa, yerle bir olursun derdi. Hep bunu düşünerek çalıştım, deli gibi çalıştım. Ben üniversite sınavını kazandım şehirdeydim o sırada erkek yurdunda, bir gece öğrendim ki..." Gözünden bir yaş titreyerek aşağı düştü.
"Ailem o küçük köy evinde soba zehirlenmesi yaşamış. O duvarları dökülen evimizden dört tabut çıkmış. Annemin yaptığı çoraptan bebeklerle oynayan kardeşim, akciğer kanseri babam, elleri nasırlı annem, çalışmaktan on yaş büyük gösteren abim... Hepsinin ölüsü çıkmış o evden, şu dünyada bir kere gün yüzü görmediler. Onların ölümü beni sarstı ama sonra daha çok hırslandım. Babam yoktu artık, kimse kulağıma merhamet fısıldamıyordu. Merhametimi gittikçe kaybettim ben kızım. Sonra aşık oldum tabi, Devrim'in annesine. Çok güzel bir kadındı; sapsarı saçları vardı, aynı Devriminki gibi gözleri vardı daha büyüktü ama onunkiler. Büyük balık gibi dudakları, al al yanakları, masallardan fırlamış gibiydi. Kimsesizdi benim gibi ama akıllıydı çalışmış başarmıştı, ben onun kimsesizliğini giderdim o benimkini. Evlendikten sonra zorluklar yaşadık bir süre ama o hep elimi tuttu, sonra Devrim'in müjdesi geldi. Hayatımızda her şey düzeldi. Oğlum uğur getirdi bize." Suyundan bir yudum alarak bana döndü gözleri.
"Benim işlerim çok büyüdü karımın elini tutmayı bıraktım gözümü iş hırsı bürümüştü, tabi Devrim de büyüdü. İlgilenmeye çalışırken güçlü olmayı da öğretmeye çalıştım. En sonunda ikimizde pes ettik, o geç saatlere kadar babasını beklemeyi bıraktı, babası da oğlu için erken gelmeyi. Zor bir çocuktu, çok akıllı da bir çocuktu. Sınıfında, okulunda çok ilgi odağıydı ama tek derdi yeni şeyler öğrenmekti. Kimseyi umursamazdı, dizileri ve filmleri küçüklüğünden beri çok severdi. Kamerası vardı; doğum gününde almıştım. Böcekler, ağaçlar, çiçekler... Her şeyin fotoğrafını çekmişti, annesi de evde bir odayı onun isteğine göre düzenlemişti, o fotoğrafları orada çıkarttırıp bir tane dergi hazırlamıştı. Doğum günü hediyesi olarak bana vermişti, güzel kalpli oğlum benim." Gülümseyerek, gözlerini kapattı. Bir süre böyle kaldı, ardından açıp bana baktı.
"Ben onunla hiçbir zaman doğru düzgün ilgilenemedim, onu mutlu edemedim belki de baba olarak beklentilerini de karşılaşmadım. Ama ona her zaman merhameti öğrettim, onun kalbinin bir köşesinde merhamet hep var, henüz çıkartmak istemiyor bana çok kızgın. Çıkartacağı günler yakındır, sen ona iyi geliyorsun. İlgilen onunla, onu da al geçin şirketlerin başına. Benim artık geç kalmış olsam da ilgilenmem gereken bir karım var." Gülümseyerek elini tuttum.
"Elimden geleni yapacağım." O da elimi sıkarak bana sahici bir gülüş sundu.
"Ona hiç şüphem yok." Acaba sorsam mı diye düşünerek ağzımı açtım.
"Neden onu kovdun Erkan amca?" Gözlerimle gözlerine baktım, utanarak kafasını çevirdi.
"Bu da başka günün konusu olsun, hadi çıkalım." Konuyu geçiştirmesiyle bende umursamadım. İllaki öğrenirdim, arabaya bindik. Evimin önüne geldiğimizde arabasının kaputuna yaslanmış Devrimi görmeyi beklemiyorduk, Erkan amca da benimle birlikte arabadan inince Devrim babasına baktı. Kafasını başka tarafa çevirip göz göze gelmemeye çalıştı ve gözleri bana değdi.
Bakışlarıyla için titredi, elim ayağım birbirine girdi. Dün söylediklerimden sonra kapıyı çarpıp çıkmıştı, bir daha gelmez diye düşünüyordum. Gözlerimle yavaşça onu inceledim, üstünde lacivert bir takım elbise vardı, takımın içinde beyaz bir gömlek. Gömleğinin ilk iki düğmesi açıktı, dalgalı sarı saçları dağılmıştı. Gözlerinin beyazı kızarmış, göz altları şişmişti.
"Ben konuşuruz diye gelmiştim, müsait değilsin galiba." Elini ensesine attı ve arkasını döndü.
"Oğlum dur!" Erkan amca derin bir nefes bıraktı. Devrim yavaşça arkasını dönerek babasına baktı, ilk defa gözlerinde gördüğüm o kin ev sahipliği yapmıyordu.
"Özür dilerim oğlum, çok özür dilerim. Beni affetmeyeceksin biliyorum ama ben özür dilerim oğlum. Sana saygı duymadığım için, güvenmediğim için. Seni terk ettiğim, anneni de görüştürmediğim için özür dilerim oğlum." Sarsılarak ağlamaya başladı, dengesini kaybeder gibi olunca bir eliyle kaputa tutundu. Hemen koluna girecektim ki Devrim girdi. Gülümsedim, merhametli adamım dönmüştü.
"İyi misin baba?" Erkan amca gülümseyerek oğlunun omzunu sıvazladı.
"İyiyim babacım, çok iyiyim. Sen yanımda olursan ben daha iyi olurum." Devrim kafasını çevirdi, hâlâ tereddütte kaldığı belliydi ama bir adım attıysa devamı da gelirdi.
"Ben sana hiç küsmedim baba, hatırlıyor musun sen işten geç geldiğinde ben sana küserdim sen de bana gelirken sevdiğim jelibonlardan alırdın babalara küsülmez cehennemde yanarsın derdin. Çok korkardım sana küsmeye... Ben sana küsmedim, bana birazcık zaman ver sadece." İkisinin de yüzünde tatlı bir gülümseme vardı, başımı omzuma eğip gülümsedim. Gözlerim dolmuştu birazcık.
Erkan amca tatlı bir kahkaha attı, çok güleç bir adamdı. "Annen yemene izin vermezdi o jelibonları." Devrim kafasını salladı ve güldü.
"Annem..." Devrim derin bir nefes aldı.
"Annemi görmek istiyorum baba." Erkan amca üzüntüyle kafasını eğdi.
"Görebilirsin götürürüm seni, bizim barışmamıza vesile olan bu güzel hanımefendi de gelir." Gülerek başımı eğdim, kafamı kaldırarak Devrime baktığımda gülümseyerek beni izliyordu.
"Ben artık gideyim, kızım dikkat et kendine. Yarın da şirkete gelmene gerek yok, biraz sensiz iş yapmayı öğrensinler." Tatlı bir kahkaha attı, oğluna baktı.
"Ne zaman kendini hazır hissedersen gel yanıma, kapım sana her zaman açık oğlum." Devrim'in omzuna iki kere vurarak arabasına bindi ve gitti.
Bir süre bana baktı, ben dün söylediğim laflar yüzünden yüzüne bakamıyordum. Yanıma gelerek çenemden tutup kafamı kaldırdı. Gözlerine baktım.
"Biraz konuşalım mı?" Kafa salladım.
"Gel içeri geçelim." Birlikte içeri girdik, oturma odasının ışığı açıktı.
"Kuzucum sen mi geldin?" İçeri Devrimle birlikte girdiğimde Müge oje sürüyordu. Kafasını kaldırıp baktığında bir iki kere öksürdü.
"Hoşgeldiniz." Devrim kafa sallayarak koltuğa oturdu. Müge sonra görüşüceğiz bakışı atıp üstüne hırka giydi. İki bina ileride arkadaşının yanına gitti büyük ihtimalle. Mügenin odasına girip kırmızı, askılı, dizimin üstünde biten göbek kısmı dantelli olan bir gecelik giydim. Devrim'in yanına döndüğümde üstümü inceledi, boğazını temizleyip daha dik oturmaya başladı.
"Ben konuşalım diyorum, senin giydiğine bak." Homurdanmasıyla gidip dizine oturdum.
"Özür dilerim, çok ileri gittim. O kadar ağır konuşmamalıydım." Başımı eğerek ellerimle oynamaya başladım, ona karşı büyük bir suçluluk duyuyordum.
"Kaçırma artık şu gözlerini!" Bıkkın sesiyle gözlerine baktım.
"Sen kötü bir şey yapmadın Hazan, bana gerçekleri gösterdin. Tabi benim dişi aslanım biraz hırçın, sert davranmayı seviyor." Kıkırdayarak ellerimi boynuna sardım. Bir şey hatırlamış gibi gözlerime baktı.
"Benim aşık olduğum adam mı demiştin sen?"
Sıçtık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERMAN +18
Romance"Üzgünüm, rahatsız olacağını tahmin etmedim." Sert bir soluk vererek beni birden koltuğa yatırdı ve üstüme çıktı. Sertliğini tam olarak özel bölgemde hissedince istemsizce inledim. "Aynen böyle altıma almak istiyorum seni." Kulağıma yaklaştı, sesi...