8- 5 yıl geç kalmak

5.9K 103 8
                                    

Kafamı doğan güneşe çevirdim, gece boyu uyuyamamıştım. Kalkıp koşuya çıktım, deli gibi koşuyordum. Aklım sürekli bir hafta öncesindeydi, kızın elini tutan kemikli parmakları. Gözümü kapatıp daha hızlı koşmaya başladım. Dayanamayıp eğildim, gözlerim doldu.

Saçmalama Hazan, şuan Erdemle buluşuyorsun ve o çocuk sana aşık. Kendine gel!

Eve girdiğimde Müge kahve içiyordu. Bakışları bana döndü, üstümü süzerek gözlerime baktı.

"O çocuğa haksızlık ediyorsun." Başka bir şey söylemeden yanımdan gitti, Erdemi sevmişti. Düşünceli ve kibardı, bana iyi bakabileceğini düşünüyordu. İkimizde iğrenç aile ortamlarından gelmiştik ve Müge her şeyden önce huzur diyen tiplerdendi. Haklıydı!

Üzerime siyah sade bir tulum giydim giydim, altıma da siyah ama parıltılı bir stiletto giydim. Yüzümü de hemen hızlıca boyayıp yola koyuldum. Bugün toplantı vardı, Devrim iki gün önce olana da katılmamıştı. Bugün de geleceğini düşünmüyordum. Yetmişti ama artık, konusunu kapatacaktım. Ergenler gibi çok anlam yüklemiştim.

Şirkete girerek bir günaydın faslından sonra, sunum dosyaları ile toplantı salonuna girdim. Bugün top Muratdaydı, kafamı çevirdiğimde Devrimle göz göze geldim. Hay ben böyle işin içine! Oturacak tek yerin onun yanı olması şakaydı bence. Yavaş adımlarla yanına geçtim, Erdem bana bakarak gülümsedi ve göz kırptı. Bu halleri çok tatlıydı, iyi bir insandı. Suçluluk hissiyle kafamı çevirdim, burnuma dolan kokuyla zihnim o geceye gitti. Boynunu öperken aldığım kokuydu bu, kafamı ona doğru çevirdim. Bakışları ile göz göze geldim, dudaklarına değdi gözlerim. Çok olmasa bile pembemsiydi, alt dudağını inceledim. Dudaklarım karıncalandı, tekrar gözlerine bakıp kafamı çevirdim. Kısık bir gülüş sesi geldi kulağıma.

Çok komik gerzek herif! Bir de pişkin pişkin gülüyordu, git o sarışın cadıyı öp. Ya da öpme.

Derin bir şekilde ofladım ve sesli ve toplantıdayız. Herkes bana baktı, çok aptalım. Ah! Öldürücü bakışlarımın hedefi Devrim olmuştu, gözlerimi devirip önüme döndüm.

"O güzel gözlerine böylesi bir sinir hiç yakışmıyor." Kulağıma eğilerek fısıltı halinde konuşmuştu. Sıcak nefesini boynumda ve kulağımda hissetmemle huylandım. Bende aynı şekilde ona döndüm, ağzımı açıp konuşacaktım geri dudaklarımı kapatım biraz moralim bozularak önüme döndüm.

Ne diyecektim ki, ben henüz ne olduğunu çözemediğim hislerim yüzünden seni kıskanıyorum o kız kimdi, niye elini tutuyordun? Ne hakkım vardı ki, 5 yıl önceki basit bir olaya çok anlam yüklemiştim. Toplantı biter bitmez kalkmak için yeltendim, bileğimden tutarak kendisine çevirdi.

"Biraz konuşalım, olur mu?" Gözlerine baktığımda gerçekten konuşmak istediği belliydi. Erdem yanıma geldi, belimden tutarak beni kendine çekip yanağımdan öptü. Şaşırarak baktım suratına, bir haftadır neredeyse her gün birlikteydik. Ama hiç böyle bir harekette bulunmamıştı, hatta vedalaşırken sarılmaya bile yeltenmiyordu. Dönüp baktığımda sinirli olduğu belli oluyordu, ters ters Devrime baktı. Devrim de aynı şekilde karşılık verdi. Ben yavaşça Erdemin kolumdaki elini ittim,

"Ben gideyim, hoşçakalın." Adımlarımı çıkışa doğru yönlendirdim, bugün daha fazla şirkette kalamayacaktım. Asistanım ile Murata haber yollayıp çıktım.

Eve geldiğimde duşa girip, üstümü değiştim ve televizyonun karşısına geçtim. Rastgele bir kanal açarak izlemeye koyuldum, kapı sesiyle ofladım.
Görevlinin servise çıkma saatiydi, büyük ihtimalle oydu. Cüzdanımı elime alıp, kapıyı açtım.

"Bir koli yumurt-" Gözlerimi büyüterek karşıma baktım, "Ne işin var burada?" Devrim ayakkabılarını çıkartıp içeri geçti. Bir tane ağzının üstüne vuracaktım, o zaman umursamazlığı görecekti.

"Şey burayı yol geçen hanı sandın galiba ama değil üzgünüm." Üstümü süzerek bana baktı, iplik askılı şortlu bir takım vardı ve sütyen yoktu. Bakıp hemen kafasını çevirdi, yanakları hafif kızarmıştı. Ne kadar tuhaf biriydi, o gece bana ahlaksız konuşmalar yapmışken şuan utanıyordu.

"Yol geçen hanına değil senin yanına geldim."

"Ciddi misin, yanıma geldiğini fark etmemiştim." İnci gibi dişleriyle sahici bir gülüş sundu bana.

"Hem komiksin, hem güzelsin; evlensem mi seninle." Tükürüğüm boğazımda takılı kaldı, öksürdüm bir kaç kere. Öyle birden söylenir mi? Aklıma kızın elini tutarak karşıma gelmesi, geldi. Yanımdaki yastığı ve yerdeki terliği üstüne fırlattım.

"Evleneyim de her gün bir kızı tut eve getir, çocuklarımıza da bakın bunlar cici anne koleksiyonu dersin." Kahkaha atarak yanıma oturdu. Yüzünü yüzüme eğerek konuştu, yine nefesi kahve kokuyordu, kaç bardak içiyordu acaba?

"Çocuklarımız mı?" Ay ben salaktım, adama ne demiştim. Dilinin kemiği yok lafı benim gibi ar damarı çatlamış insanlar içindi bence.

"Lafın gelişi söyledim, senle çocuk falan yapmam ben. Başkasıyla yaparım, daha iyi." Sinirle uzaklaştı ve ters ters baktı.

"Kiminle çocuk yapacakmışsın?" Son kısmı daha çok vurgulayarak söyledi.

"Bilmem, malum beni hak eden biri var hayatımda." Göz devirerek alayla konuştu.

"Şu ergen gibi davranandan mı bahsediyorsun?" Bu sefer alay etme sırası bendeydi.

"En azından deli gibi seviştiğimizin ertesi günü başka bir kızı koluna takıp gelmiyor." Bir cesaretle söylemiştim ama aklıma gelen anıyla utanıp kafamı çevirdim. Çenemden tutarak beni kendisine çevirdi.

"Korktum, özür dilerim yaptıklarımı haklı çıkartmaz ama korktum. Sana bağlanmaktan korktum, beni bırakmandan korktum, canımı acıtmandan korktum. Git, benden uzak dur istedim. Yapamadım, bir haftadır uyuyamıyorum. Sanki şu yaşıma kadar eksik yaşamışım. Seni 5 yıl önce bulmama rağmen nasıl bırakmışım." Derin bir nefes alarak devam etti.

"Hazan sana nasıl 5 yıl geç kalmışım?" Gözlerim buğulandı, beni belimden tutarak kendine çevirdi ve sarıldı. Kollarımı yavaşça kaldırdım ve ben de sarıldım. Bir süre öyle kaldık, ardından beni tutarak uzaklaştırdı. Gözlerime baktı, ardından yanaklarım, burnuma, dudaklarıma... Yüzümün her köşesini inceledi. Ellerimle gözlerini kapattım, "Yeter inceleme, utanıyorum." Ellerimi tutarak önce parmaklarımı sonra avuç içimi öptü. Gözlerim dudaklarında takıldı kaldı.

"Devrim?"

"Hımm..." Gözlerimi dudaklarından çekip, gözlerine çıkarttım.

"Seni öpebilir miyim?" Gözlerinden parıltılar geçti, kısık bir sesle güldü. Gülüşünden cesaret alarak eğilip küçük bir öpücük bıraktım. Tam geri çekilecektim ki ensemden tutup kafamı çekmemi engelledi. Alt dudağımı yavaşça emdi, ardından dişleri arasına alıp çekiştirerek bıraktı. Lanet olsun çok tahrik ediciydi. Eğilerek ellerimi ensesine koydum, tırnaklarımı ensesindeki saçlara sürterek karşılık vermeye çalışıyordum. Nefes almak için kafamı geriye çektim, gözlerimi açarak parlayan elalarına baktım. O kadar büyük bir tutkuyla bakıyordu ki, ne yapacağımı şaşırmıştım.

"O gün eline alıp sıkarken çok cesurdun, nerede o cesaretin? Yüzüme bile bakamıyorsun." Alayla konuşmasına sinirlenmiştim, ters ters suratına baktım.

"Neden bakamayayım, gayet de bakarım." Kahkaha attı, adem elması aşağı inip çıktı.

"Belli belli baya bakıyorsun." Suratına çevirdim bakışlarımı, elimi göğsüne koyarak yavaşça göğsünde tırnaklarımı gezdirdim. Alaylı suratı kayboldu ve yavsşça yutkundu. Elimi aşağılara indirip, erkekliğine attım. Tırnaklarımı üstünde gezdirdim bir süre bir yandan da suratına eğilip gözlerine baktım. Üst dudağını ağzıma alıp yavaşça emip bıraktım. Alt dudağında dilimi gezdirip, son kez erkekliğini sıktım. Sonra aniden ayağa kalktım.

"Aç mısın, ben çok acıktım." Mutfağa doğru adımladım. Arkamdan homurdanan sesini duyarak güldüm.

"Ulan bu iki oldu, üçüncüsünde seni nasıl bağırtacağım görürsün."

DERMAN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin