6- Kışkırtma

8.3K 135 7
                                    

Derin bir nefes aldım ve kapıyı tıklatarak içeri girdim. Erkan amca oturmuş, İstanbulu seyrediyordu. Bakışları bana döndü ve gülümsedi.

"Ben sizi merak etmiştim, iyi misiniz?" Eliyle karşısını gösterdi, yavaş adımlarla koltuklardan birine oturdum.

"Oğlunu öldüren bir baba ne kadar iyi olabilir sence kızım?" Bakışlarımı yere sabitledim, suçluydu gerçekten. Devrimi o halde ben de görmüştüm, suratında tuhaf bir ifade vardı evet. Şimdi anlıyordum işte, o biliyordu kimsesiz kaldığını.

"Anlaşmayı iptal ettirmiş, net bir dille anlaşma yapmayacağını söylemiş." Erkan amcanın gözleri buğulandı, onu bu halde görmek beni üzüyordu. Annemden bile doğru düzgün göremediğim şefkati bana göstermişti. O iyi bir adamdı, nasıl olur da oğluna böyle yapardı?

Gözlerinle şahit olmamış mıydın tüm olanlara Hazan?

"Yapacak bir şey yok kızım, ben kendi ellerimle yaptım." Derin bir nefes aldım.

"Bana Devrim'in adresini bulabilir misiniz?" Erkan amcanın gözleri anında beni buldu.

"Bakmayın öyle halledeceğim bu işi."

"Devrim, serttir kırar kalbini. Seni üzmesini istemem."

"Kırmaz merak etmeyin." Neye güveniyorsam bu kadar, adamla en fazla samimiyetim köfte yemekti. Erkan amca telefonuyla birkaç şeyle uğraştıktan sonra benim de telefonum titredi.

"Bu iki ev kendisinin, hafta içleri gökdelende kalıyor, hafta sonları villasında. Seni üzmesine izin verme, o çok yaralı kırar kalbini." Ayağa kalkarak gülümsedim arkamı dönmüştüm ki tekrar konuştu.

"Hazan, o çok yalnız kızım. Yanında ol, destek ol." Kafamı sallayarak odadan çıktım.

Hadi bakalım yine salak salak işlere kalkışmıştık.

...

"Dur şunu da süreyim." Kafamı yana çevirdim.

"Ay kızım yeter, animasyon karakterine döndüm." Müge elindeki fırçayla yüzüme hâlâ pudra sürüyordu. Elinin altından kalkıp aynada kendime baktım, altıma hafif yırtmaçlı dar dizüstü bir etek giymiştim üstüme sıfır kollu beyaz şifon bir gömlek hoş duruyordu sanırım. Gümüş zincirli siyah çantamı da takıp ayaklarıma çorap çizme geçirip çıktım evden. Yüzümde çok sade bir makyaj vardı, kiremit tonundaki rujumu bir kez daha dudaklarıma yedirip yola çıktım.

Sonunda büyük bir sitenin önündeydim, gökdelenlerin boyu çok uzundu. Ben de yükseği severdim de bu adam burada nasıl kalıyordu? Güvenliği Erkan amca halletmişti, Devrim her ne kadar kimsesiz bırakıldığını düşünse de bir an bile gözünü üstünden ayırmamıştı. Asansöre binerek terleyen ellerimi eteğime sildim. Asansörden indiğim an geri arkamı dönüp binecektim.

Bu kadar macera yeterdi, adam olana çoktu bile.

Of hadi, hem güzel gözlerini görmüş olursun bir kere. Bu düşünceyle arkamı dönüp kapısını çaldım. Elinde telefonla oynarken kapıyı açtı,

Bakışlarını kaldırıp beni gördüğünde boğazını temizleyerek bana baktı.

"Ne işin var burada?" Ama ilk dakikadan öyle denir mi? Zar zor çalmışım şu kapıyı, gözlerim buğulandı.

"Ben konuşmak için gelmiştim, rahatsızlık vermek istememiştim. Kusura bakma." Arkamı döndüm; gerçekten ağlamak, ölmek, uzaya fırlatılmak istiyordum. Bileğimde tutarak beni içeri çekti. Zar zor dengemi sağlarken kafamı kaldırıp suratına baktım, aklıma o gün geldi. Bileğimden tutup oturtuşu, ayağımla ilgilenmesi... Aklıma gelen anıyla gülümsedim, onun da aklına aynısı gelmiş gibi gülümser gibi oldu. Ciddi ifadesini takınıp eliyle içeriyi gösterdi, koltuğun ucuna oturdum. O da diğer ucuna oturdu. Bir süre bakışlarımı onda dolaştırdım. Üstünde sıfır kollu beyaz bir atlet ve kırmızı siyah bir şort vardı. Ayağında da parmak arası siyah bir ev terliği vardı, saçları dağınıktı, teni biraz daha bronzlaşmıştı sanki. Gözlerine baktığımda o da bana bakıyordu, utançla kafamı çevirdim.

DERMAN +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin