Akşama kadar yemek yapmış, arada bir öpüşmüş ve film izlemiştik. Mügeye telefondan gizlice mesaj atıp eve gelme yazmıştım. Elimdeki kahvelerle Devrim'in yanına oturdum.
"Şimdi öpüşme ve duygusal konuşma kısımlarını hallettiğimize göre tanışabiliriz." Gülümseyerek kahvesinden bir yudum aldı.
"Pekâlâ, Ben Devrim Mahir Özsoy. Memnun oldum efendim." Şaşırarak suratına baktım.
"Hiç Mahir suratına sahip değilsin. Nasıl ismin Mahir olabilir?" Kafa sallayarak beni onayladı.
"Dedemin ismiymiş, ben ilk torunuyum aynı zamanda son. Koca ailenin tek çocuğuyum yani."
"Peki diğer ismini kim koymuş?" Gözlerini başka tarafa çevirerek konuştu, sesi durgunlaşmıştı.
"Babam koymuş, babam ODTÜ ekonomi mezunu. ODTÜ'de Devrim var biliyorsundur. Babam annemi orada görüp aşık oluyor, oğulları olunca da Devrim koymak istiyorlar." Elini tuttum, "Babana çok kızgınsın, sana yaptığını gözlerimle gördüm. Belki kendince haklı sebeplerin var ama o senin baban. Ne olursa olsun, baban hakkındaki kararlarını bir kez daha vicdan muhakemesine tâbi tut." Gözleri bana döndü gülümsedi ve dudağımın kenarını öptü.
"Peki kaç yaşındasını Devrim Mahir Bey?"
"30 olacağım önümüzdeki ay."
"Amma yaşlı çıktın ha!" Suratını buruşturarak bana baktı.
"Daha gençliğimin baharı." Kahkaha atarak yanağını sıktım.
"Senin ismini kim koymuş peki, çok tuhaf bir ismin var anlamı ne?"
"Annem koymuş, Hazan sonbahar demek. Ben doğduğumda sonbaharmış. Annem de aşırı yaratıcı, Hazan koyuyor ismimi." Başını sallayarak gülümsedi.
"Sen anlat peki, kimdir Hazan?" Düşünceli bir edayla dudağımı sarkıttım.
"Hımm... Annem ve kardeşim var, Diyarbakırda yaşıyorlar. Yazları yanlarına gidiyorum. Onun dışında 24 yaşındayım, Boğaziçi bilgisayar mühendisliği mezunuyum. Türkçe dışında İngilizce ve Almanca biliyorum. Ha birde Müge var, Müge lise döneminden bir arkadaşım. İlköğretim matematik öğretmeni, geçen şirkete gelmişti zaten." Aralıksız konuşmuştum, derin bir nefes aldım.
"Peki baban?" Bakışlarımı başka tarafa çevirdim. Ne diyecektim şuan?
"Tamam peki sonra konuşalım. Ben gitsem iyi olacak, saat baya geç oldu." Hiç gitmesini istemiyordum, kapıya kadar geçirdim ayakkabılarını giyip doğruldu.
"İstiyorsan kal, hem yorulmuşsundur. Araba sürme yorgunlukla." Birden ayakkabıyı çıkarıp içeri daldı.
"Oh be, ben de ne zaman davet edecek diyorum." Şaşkınla gözlerim büyüdü.
"Çok sinsi bir insansın!" Burnumu sıkıp odama geçti. Odama şöyle bir göz attım, ne alemde diye. Gayet topluydu, Müge temizlik hastasıydı zaten. Evde pis tek yer olmazdı.
"Temizmişsin de kesin seninle evleneceğim." Bu şakayı ikinci kez yapmasıyla göğsüm inip kalktı ve banyoya yöneldim. Derin bir kaç nefes alıp, cikt bakımı yaptım ve çıktım.
Üstünde sadece boxerı ile yatakta uzanmış telefonla konuşuyordu.
"Tamam dedim Zeynep, geleceğim sabah." Yanına uzandım.
"Zeynep kim?" Bakışlarını bana döndürdü, "Asistanım, bir dizi anlaşması gibi bir şey varmış. Yarın sabah şirkette olmam gerekiyor." Kafamı salladım.
"Uyuyalım mı artık?" Beni onaylamasıyla kalkıp ışığı kapattım. Odam aydınlıktı, cadde ışıkları vuruyordu. Yüzümü ona dönüp yattım, o da bana döndü. Gülümsedim.
"Ne bakıyorsun uyusana!" Kısık bir gülüş eşliğiyle, "Sen de bakıyorsun." İyice ergenlere dönmüştük. Aferin bize, elimi yanağına attım. Yavaşça okşadım, baş parmağımla dudaklarını okşadım. Kaşlarını, saçlarını, yüzünün her yerinde ellerimi gezdirdim. Ellerimi tutup çekti, ardından üstüme çıktı. Dudaklarıma yaklaşıp, deli gibi öpmeye başladı. Hızına yetişemiyordum. Normalde her öpüşmede şefkatini gösterecek bir şey yapardı ama şuan beni tüketiyordu resmen. Ellerinden biri göğüslerimi indi yavaşça, sağ göğsümü sıkmasıyla belim kavislendi. Diğer elini de belime koyup beni kendisine bastırdı, altımda hissettiğim sertlik utanmama sebep olurken bir yandan da hoşuma gitmişti.
Ensesinden tutup daha da yaklaştım, telefon sesiyle kafamı çektim. Bu benim telefonumun zil sesiydi.
"Hadi bak belki önemlidir." Dudaklarına ulaşamak için uzandım, "Boş ver, öpüşmek istiyorum seninle." Ben de ne öpüşme meraklısı çıkmıştım.
"Bu saatte aradıklarına göre önemli bak hadi!" Oflayıp uzandığım yerden kalktım, ekranda Erkan amcanın numarası vardı. Gözlerimi Devrime çevirdiğimde sinirle telefona baktı. Ekranda Erkan amcayla sarılarak onun doğum gününde çekildiğimiz bir fotoğraf vardı. Onun da telefonunda bu vardı, beni gerçekten kızı yerine koyuyordu, bunu da her fırsatta hissettiriyordu. Telefonu açarak kulağıma dayadım.
"Efendim Erkan amca?" Devrim üstümden kalkarak yatak başlığına sırtını yasladı.
"Kızım saat biraz geç oldu, rahatsız etmiyorum değil mi?" Gülümsedim,
"Hayır estağfurullah, sen beni rahatsız eder misin hiç!" Onunda hırıltılı kahkahası kulağıma doldu.
"Yarın sen, ben ve Devrim yemek organize ettirdim. Yanında galiba şuan, çünkü senin asistanından evinin adresini aldı. Yanındaysa çaktırma, onu sana atacağım yere getir kızım. Lütfen!" Üzgün sesiyle gözlerim doldu, çok sevdiğim bu yaşlı adamın bu hallere düşmesi canımı yakıyordu.
"Tamam Erkan amca, merak etme elimden geleni yapacağım." Kulağımın dibinde bağırmaya başlamasıyla telefonu kulağımdan uzaklaştırdım.
"Seni çok seviyorum güzel kızım benim." Devrime dönüp baktığımda kaşları havalandı, son kısmı duymuştu anlaşılan.
"Bende seni, iyi geceler." Telefonu kapatıp komodinin üstüne koydum. Devrimin yanına oturup sırtımı yatak başlığına yasladım.
"Ben gitsem iyi olacak." Birden yataktan kalkıp üstüne kıyafetlerini giydi.
"Erkan amcayla olan samimiyetim yüzünden bana tavır almayacaksın değil mi? Çünkü bunu liseli kızlar bile yapmıyor artık." Sinirli sesimle ters ters bana baktı.
"Ne yapayım, despot babamın kalkık burnu yüzünden bana doğru dürüst sevgi göstermemesi geliyor aklıma. Sonra sana gösterdiği merhamete ve sevgiye bakıyorum. Şaşırıyorum Hazan, sende olupta bende olmayan ne var söylesene!" Birden bağırmasıyla hızlıca yataktan kalkıp karşısına dikildim.
"Birincisi benim yanımda sesinin tonuna dikkat et Devrim Özsoy. İkincisi de ben bir şey yapmadım, ben sadece saygı gösterdim onun yanında oldum. Sen yoktun, hiçbir şeyden haberin yoktu. Haberin olmayan şeyleri sayayım mı; annen ruh hastasının teki, baban geçen sene akıl hastanesine yatırdı. Dur tahmin edeyim, sen yurt dışında zannediyordun. Akbaba gibi babanın parasına göz diken akrabaların yüzünden şirket 4 ay önce iflas ediyordu. Baban onda panik atak geçirdi, doktor kalbinin artık yaşlandığını ve strese gelirse açık açık öleceğini söyledi. Bu zamanlarda babasının yanında olması gereken biricik oğlu yoktu, şirketini daha da büyütüp babasına kin besleme derdindeydi. Bütün bu zorluklarda babanın yanında sadece ben ve Murat vardık. Sonra kasvetli günlerimiz geçti tabi Murat yönetici oldu ben de müdür. Senin tekrar ortaya çıkman babanı öyle mutlu etti ki. Az önce bana çocuksu bir masumiyetle seni yemeğe davet etmek istediğini söyledi. Şimdi bunları duymamış gibi yap, umursama ve görmezden gel. Sonra da o taşlaşmış kalbini al çık evimden. Çünkü benim aşık olduğum adam ayağıma batan kıymık yüzünden beni bütün gece yalnız bırakamayacak kadar merhametliydi." Derin bir nefes verdim, gözümden bir damla yaş yanağımdan süzüldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DERMAN +18
Romance"Üzgünüm, rahatsız olacağını tahmin etmedim." Sert bir soluk vererek beni birden koltuğa yatırdı ve üstüme çıktı. Sertliğini tam olarak özel bölgemde hissedince istemsizce inledim. "Aynen böyle altıma almak istiyorum seni." Kulağıma yaklaştı, sesi...