Ay selammmm can sıkıntısından yazılmış kurgudur.Keyifli okumalar öptümssss.
"Kızım hadisene ağaç oldum ama."
Ebrar'ın bıkmış sesiyle kıkırdarken kulağıma çok sevdiğim pembe taşlı küpelerimi takıyordum. Bugün milli takım yemeği vardı maçlar başlamadan önce. İtalya'da ki kulübümle şampiyon olmuştum. Bu seneyse İmoco'dan Fenerbahçe'ye transfer oluyordum.
Yeni bir takım, yeni bir ülke.
Adım Bella.
Bella White.
Her ne kadar Amerika'da doğup büyümüştüm. Babam her ne kadar Amerikan olsa da annem Türktü. Sekiz yaşına kadar Amerika'da yaşamıştım. Türkçe bile bilmezdim. Ama dokuzuncu yaşımda annemin babamı ikna etmesiyle birlikte Türkiye'ye gelmiştik. Türkçe öğrenmem kolay olmamıştı. Üç dört yılımı alsa da şu an hem türkçe hem ingilizceyi güzel konuşabiliyordum.
İtalyanca ve İspanyolca'mda iyiydi.
Amerika'ya geri döndüğümüzde annem beni voleybol kursuna yazdırmıştı. Tabi o zamanlar boyum diğerlerine göre uzun olduğu için bu fırsatı kaçırmamıştık.
Yıllarca voleybol oynayarak kendimi geliştirmiştim. Fakat daha da gelişmem gerekiyordu. Evet İmoco iyi bir kulüptü ama daha iyi bir lige geçmem gerekiyordu. Bu yüzden Fenerbahçe'nin teklifini kabul etmiştim. Daha önce hayatım boyunca hiç Türkiye'de ve Türklerin olduğu takımda oynamadığım için çekiniyordum ama ailem bu konuda sonuna kadar arkamdaydı.
Hala iyi olduğumu düşünmesem de bunu ne zaman desem kızlar tarafından susturulurdum.
Ve şimdi de Türkiye Milli takımında oynayacaktım.
Bu kolay olmamıştı. Mehmet Akif Hoca bana teklif sunduğunda ilk başta korkmuş kabul etmemiştim. Henüz 19 yaşında bu sorumluluğu alabileceğimi düşünmüyordum. Fakat araya annem girince kabul etmek istemiştim. 2021 yılında gelmiştik Türkiye'ye. Bütün işlemleri hallettikten sonra artık Türk vatandaşı sayılıyordum.
Doğduğumdan beri annem beni adeta bir Türk gibi yetiştirdiği ve dilini bildiğim için zorlanmıyordum.
"Sabırsız olma." Ebrar telefonunu bırakarak ayağa kalktığında beni elimden tutarak iki üç tur döndürdü. "Yavrum alt tarafı bir yemek bu ne güzellik." Ebrar'la son iki yıldır çok yakındık. O da İtalya Ligi'nde oynadığı için tanışmıştık. Benim milli takımda olacağımı öğrendiği zaman çok yardımcı olmuştu.
Üzerimde siyah bir mini etek ve içine soktuğum omzu açık korse şeklinde crop vardı. Zaten uzun boylu olduğum için beyaz spor ayakkabılarımı giymiş, altın sarısı saçlarımı dalgalandırmıştım.
"Hadi geç kalıyoruz gidelim." Artık tamamen Türkiye'de kalacağım için evim vardı. Şimdi de evimden çıkıyor arabama yöneliyorduk. İkimiz yolda şarkı söyleyerek alana doğru giderken biraz da olsa stresliydim.
Çünkü daha önce takımdan kimseyle birlikte oynamamıştım.
"Sence beni sevecekler mi?" Ebrar hızla kafasını salladı. "Seni sevmekle kalmayacaklar. Bunları takma demedim mi ben sana?" Kafamı salladığımda arabayı park edecek bir yer arıyordum. Sonunda park etmemle ikimizde indik. Ebrar beni kolunun altına aldığında gülerek içeri ilerledik.
Röportaj yapmayı ve kameraları sevmezdim ama bu gece tam da bunların olduğu yere gelmiştim. Kırmızı halının önünde durduğumuzda fotoğrafımızı çeken bir sürü çalışanla gülümsemeye çalışıyordum.
Tek başıma da poz verdikten sonra teşekkür ederek hızla oradan ayrıldım. Ebrar'ın arkasından ilerlediğimde beni kolumdan tutarak daha önce imza atmak için geldiğim zaman tanıştığım kaptanımız Eda Abla'nın yanına doğru sürekledi.
"Ablam napıyorsun ya?" Ebrar Eda Abla'ya sarılırken ben onları izliyordum. "Kız dur boğacaksın beni." Eda Abla Ebrar'dan ayrıldığında göz göze geldik. "Bella, hoş geldin tatlım." Sarılmasına karşılık verirken burası gittikçe kalabalıklaşıyordu. "Bu yıl aynı takımda neler yapacaksınız çok merak ediyorum ama abla şimdiden anlaşalım benim takıma yenilin lütfen." Eda Abla kafasına vururken ben de gülmüştüm.
"Alıştın mı buralara? Aslında seni görmek istiyordum ama kısmet bugüneymiş." Türkçe bildiğimi bildikleri için rahat rahat konuşuyorlardı. Cümlenin tamamını anlamak için biraz beklemem gerekiyordu. Mesela kısmet ne demek bilmiyordum. "Alıştım biraz daha, daha önce de yaşadığım için sorun olmadı alışmam." O sırada yanımıza gelen Hande ve Zehra ikilisi heyecanla bana bakıyordu.
"Ay fotoğraflardan daha güzel maşallah." Zehra hızla bana sarıldığında şaşırsam da karşılık vermiştim. En son onları dünya kulüpler şampiyonasında yendiğimiz zaman görmüştüm. "Kızı boğacaksın Zeze." Hande yavaşça Zehra'dan beni ayırdığında elini uzattı. "Hoşgeldin Bella ben Hande." Biliyorum dercesine gülerek elini sıktığımda onlarda Eda Abla gibi sorular sormuştu.
Ben daha yeni geldiğim için antrenmanlara katılmamıştım.
"Kızlar hadi Akif Hoca konuşma yapacak." Eda Abla herkese seslenirken hepimiz bar sandalyelerine oturmuştuk. Yanımda Ebrar vardı. Diğer yanımdaysa Hande.
Tam karşımdaysa aynı benim gibi bu yıl takıma katılan ve yeni takım arkadaşım Melissa Vargas oturuyordu.
Gözlüğüyle etrafı süzerken yanındaki Meliha'nın dediklerini can kulağıyla dinliyordu. Karizmatik bir yapısı vardı anlaşılan. Ebrar dışında kimseyi çok tanımadığım için çekingenliğim vardı hala. Göz göze geldiğimizde gözlüklerini çıkarmıştı. Elini uzatarak güldüğünde elini tuttum. "Mile."
Sanırım ona böyle sesleniyorlardı.
"Bella."
Elimi nazikçe öptüğünde yaptığı şey gülümsememe neden olmuştu.
Pekala kibar birisiydi anlaşılan.
Gece boyunca diğer kızlarla da konuşarak iyice kaynaşmıştım. En az konuştuğum kişi sanırım Melissa'ydı. O genellikle Zehra ve Meliha'yla takılmıştı. Gecenin sonuna yaklaşırken diğerleri başka yerde devam edeceğini söylerken ben tekliflerini geri çevirmiştim. İdman yapmam gerekiyordu ve gece idmanı asla aksatmadığım şeylerden biriydi.
Ebrar kızlarla giderken ben hepsine veda ederek evime doğru yola çıkmıştım. Eve girdiğimde hızla üzerimi değiştirerek şortumu ve yarım sporcu atletimi giydim. Evin alt katına yaptığım fitness odasına girdiğimde saat gece yarısını çoktan geçmişti. İki saat çalıştıktan sonra duşa girdim ve üzerime şortlu takımımı geçirdim.
Bahçemdeki koltukta uzanırken instagrams girerek gezinmeye başladım. Kızların hesaplarını geri takip ederken stroylerini izliyordum. O sırada yukarıdan düşen bildirimle hafif şaşırmıştım.
Gerçi şaşırılacak bir şey yoktu.
Hem kulüpte hem de milli takımda arkadaştık artık.
Melissa Vargas beni takip ediyordu.
Üstelik daha diğer kızları takip etmezken.
Geri takip yaparak yatağa ilerlediğimde saat çoktan üçü geçmişti.
Uzun bir serüven vardı karşımda ve ben bu serüvende elimden gelenin en iyisini yapacaktım.