Polonya ile yaptığımız hazırlık maçları bitmişti.
Tabi ben son iki maçta da ilk başlarda berbat oynadığım için iyice depresif bir moda girmiştim. Kendimi güçsüzleştirmiştim ve üstüne yaşanan olaylar, hatırladığım geçmişim ağır gelmişti.
Kaldıramamıştı bünyem hepsini bir anda.
Melissa yeme ve diğer konularda üzerime fazlasıyla düşse de maçlar için moralimi düzeltememişti.
Santa ile İmoco da oynadığımız için beni yakından tanıyor hırslandıracak şeyleri bilse de bunun bile işe yaramadığını gördüğü için şaşkınlıkla ne yapacağını düşünüyordu.
Sanırım psikoloğa gitmemi bu yüzden istemişti.
Zira şu an tam karşımda bana bakan takım psikoloğumuzla on dakikadır karşılıklı susuyorduk. Bunu istemesen de iyi geleceğini düşünen kızlar ve sevgilim yüzünden şu an buradaydım.
"Hangi dille rahat konuşacaksan o dili konuşalım."
"Pekala."
İngilizce konuşmamla bana gülümsedi. "Pekala Bella nasılsın?" Klasik sorularla başlıyorduk demek. "Dürüst olmak gerekirse iyi değilim hatta iğrenç hissediyorum."
"Neden böyle hissediyorsun?"
"Hazırlık maçlarında sen de vardın. Berbat ettim her şeyi benim yüzümden iki maç verdik. Resmen takımı aşağı çektim." Psikolog bir şeyler karalarken göz göze geldik. Bir şeyi anlatırken göz teması kurmayı severdim. "Evet oradaydım ama söylediklerinde sana katılmıyorum. Oyuncu psikolojisini bilirim o gün gününde değilsen ve takım kaybederse bunu kendine yığıyorsun. Fakat bunun olmadığını biliyoruz ikimizde. Sadece her zaman kazanamayız, kazanmak gibi kaybetmekte var."
Kafamı ağırca salladım.
Öyleydi ama bunu kabullenmek zordu.
"Ama sanırım tek şey bu değil gibi ha?"
"Ailem, sanırım biraz özlem çekiyorum. Son zamanlarda sağlığım yüzünden de biraz fazla dolmuş gibiyim." Kağıdı incelerken gözlüklerini çıkardı. "Evet haberim var, sizler voleybolcusunuz güç ve kuvvete ihtiyacınız var. Zayıflama isteğini anlıyorum daha fazla geliştirmek istiyorsun ama bu yöntemle bunu yapamazsın yanlış. Güç kazanmak isterken bir sürü düşüş yaşamışsın."
Yine kafamı salladım.
Beceremediğim bir şey daha.
"Antrenmana geç kalacağım sonra devam etsek?"
El sıkışarak odadan çıktığımda kapıda bekleyen Melissa çıkmamla oturduğu yerden telefonunu cebine atarak ayaklandı. Elimi tutarak nasıl geçtiğini sorduğumda omzumu silktim.
"Pekala zamanla olacak bir şey hemen iyi gelmesini bekleyemeyiz. Hadi karnını doyurmalıyız." Asla erinmeden her gün öğünlerde yemek yediğimden emin oluyordu. Ofisten çıkarak arabaya bindiğimizde kızlar haber beklediği için kısaca mesaj atarak meraklarını giderdim. Melissa ise bir saniye bile elini elimden ayırmadan tek eliyle arabayı kullanmıştı.
"Beni bırakmazsın değil mi?"
Sorumla birden fren yaparken yol boş olduğu için şanslı sayılırdık.
"Bu da nereden çıktı?" Evet herkes yanımdaydı, kız arkadaşım, yakın arkadaşlarım ama bilmediğim bir şekilde kendimi bazen yalnız hissediyordum. Bu tamamen benimle kaynaklıydı. "Hey hey güzelim ne oldu birden?" Gözlerim çoktan dolmuş bir damla gözyaşım sağ gözümden akarken kollarımı boynuna doladım. Eli belime yerleşirken diğer eli saçlarımı okşuyordu.