Autumn Kings- Go For Gold
---------------------
Sanırım skoru belirleme zamanı geldi
Kontrolü ele alıyorum
Beni kendi halime bırak
Gelecek ne getirirse getirsin
Kimse benim yerimi alamaz
Ben kendi kaderimin efendisiyim
---------------------
Turuncu saçlı çocuk aheste aheste yürüyerek elini Gölge'nin omzuna attığında kulağına eğildi. Elinin tersiyle konuşmaları duyulmasın diye ağzının yanına yaklaştırmıştı ama söylediğini duyduk. Çünkü sesi duyulmasın diye herhangi bir çabaya girmemişti.
"Keşke bize de yeni bir oyun isteyip istemediğimizi sorsaydın." Dedikten sonra arkadaşının cevap vermesini beklemeden başını bize çevirerek az önce söyleyenleri kendisi değilmiş gibi kocaman bir sırıtmayla "Ben Ateş." Dedi.
Eğer arkadaşımı ele vermeyecek olsaydım kocaman haylaz sırıtmayı izleyen Neşe'nin ifadesine bakardım.
Yakından bakılınca Ateş'in burnunun üzerine dağılmış çilleri görebiliyordum. Önceki oyunda harcadığı efor yüzünden teri henüz kurumamış alnına yapışan saçlarının rengi koyulaşmıştı. Kirpikleri saçlarıyla aynı renkti. Orta boylu biraz zayıf gibi görünüyordu son izlediğim voleybol maçlarını hatırlamaya çalışırken Ateş'in sahanın hangi tarafında oynadığını çıkarmaya çalışıyordum.
Ateş hepimizi şöyle bir inceledi dişlerine göre olmadığımızı anlayınca "Bu işi sonunda ağlamak yok hanımlar ona göre." Derken ellerini cebine sokmuştu.
Birden Neşe "Kimin ağlayacağı belli olmaz." Dediğinde Ateş gözlerini kısarak Neşe'ye baktı. Dudağının ucunda tebessümü duruyordu. Arkadaşım "Neşe bu arada." Diyerek kendini tanıttığında Ateş başını eğerek gülümsedi.
Gölge'nin boşta kalan diğer tarafına az önce yerde oturan geniş omuzlu çocuk geçmişti. Onun atacağı toplardan korunmamız gerektiğini anladım. Aramızda en uzun boylu ve en cüsseli oydu. Dördümüz arasında en uzun olan Bilge bile onun anca omzuna gelirdi. Ateş'in az önce söylediklerine ithafen "Bence bu oyunun lafı bile olmaz Ateş. Az önce Umutları üç sıfır dümdüz ettik." Bakışları bizi rakibi olarak ölçüp biçercesine üzerimizde gezindi. "Bu oyun kesinlikle daha hızlı bitecek."
Bilge melodik bir sesle "Beyler, beyler ağlayacaksanız oynamayalım." Dediğinde gururla arkadaşlarıma bakmamak için kendimi zor tuttum. Uzanarak Gölge'nin kolunun altına sıkıştırdığı topu aldı. "Göründüğümüzden güçlüyüzdür."
Eğilerek ona baktım. Öyle miyiz?
Bilge topu bu işi yapmayı bildiğini belli edercesine yerde sektirdi. "Lisede voleybol takımındaydım." Dedi. Karşısındaki çocuk kaşlarını kaldırarak bu sefer yavaş yavaş onu süzdü. Rahatsız edici bir tavrı yoktu sadece oyunda neler yapabileceğini anlamaya çalışıyor gibiydi.
Kafasının içinde kendince bir yargıya varan çocuk kendi kendine omuzlarını silkti ve "Elinden gelenin en iyisini yap," duraksadığında arkadaşım adını söyledi. Ardından geniş omuzlu çocuk kendini tanıttı. "Cesur. Dış görünüş yanıltır elbette."
Fakat Ateş bize doğru eğilerek "Ama siz ona Cesur korkak diyebilirsiniz." Diye fısıldarken aslında bunu yapmaya çalışmıyordu bile.
Cesur kalın kaşlarının altından ona bakarken küfürler ediyordu. "Hayır diyemezsiniz." Dedi dişlerini sıkarak. Ateş'in tek yaşama amacının arkadaşlarını özellikle Cesur'u sinir etmek olduğunu düşündüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Olanlar
FantasyYaşamını sonlandırmak için bir sabah evden çıkan genç kız verdiği karara ehvenişer demişti yani kötünün iyisi... Ama son durağında karşılaştığı yaşlı adam sonun bazen sadece kelimelerden ibaret olduğunu gösterdi. Ona bir şans verdi. Fakat "şansın"...