Aquilo- Silhouette
---------------------
Omzunda şeytan var
Kafanda yabancılar
Sanki hatırlamıyorsun
Sanki unutamamışsın
--------------------
Birinci dönemin bitmesine az bir zaman kalmışken günleri masa başında geçiyordu. Durum böyle olunca da her gün bir öncekinin tekrarından ibaretti. Tek değişen önüne yığdığı kitaplar ve çözdüğü sorulardı.
İlk sınavları güzel gelmişti. Tabi bunlar saatlerce çalışma sonucu çektiği ağrıların ve fazla kahve içmekten başlayan çarpıntısının etkisi olmuştu. Babasına okula geri dönmeden önce verdiği gibi elinden geleni ardına koymuyordu.
Her parlak başarıda insanların görmezden geldiği veya bahsetmediği şeyler vardı. Kendisi hakkında fısıltılar zaten zeki olduğu için okul birincisi olma yolunda gitmesinin şaşılacak bir şey olmadığını söylüyordu. Oysa kendisi her gece yatağa girdiğinde sırt ağrısından uykuya dalması zaman alıyordu. Uyanık kalmak için içtiği kahveler midesine dokunmadan önce ilaç alıyordu.
Gözlerinin altındaki morluklar artıyor gerginlik ve stres hıncını saçlarından çıkarırcasına tel tel dökülüyordu. Sağlığı bozuluyor olabilirdi ama hepsi istediğini elde edince geçecekti. Yurt dışına gittiğini ders çalışırken görüyor adeta bu hayalin tadını alabiliyordu. Orada yaptıklarını gözünün önünden geçirirken hevesle soruları çözmeye devam ediyordu.
Başarıya takıntılıydı.
Ailesinin de büyük etkisi vardı. Kaküllü kızın bir şey olacak ve yurt dışına gitme hayali yok olacak diye ödü kopuyordu. Kalbini hızlandıran sıra arkadaşı da ders çalışıyordu fakat onun yorgun olmaktan çok dertli bakışlarının zaman zaman uzaklara daldığını bazen de telefonuna gelen mesajla saklamaya çalıştığı endişesiyle bir yolunu bulup kalktığını görüyordu. Cesaretini toplayıp sorduğu zamanlar ise yanıt hep aynıydı.
"Bir şey yok. Aile meselesi."
İlk defa bir erkek için hızlanan kalbiyle arkasından gidişini izliyor, sınıfa ilk girdiği anda gözü onu arıyordu. Aslında gözü her yerde onu arıyordu. Yemekhane sırasında, okuldan beraber eve dönecekleri zamanda...
Fakat okula beraber gittikleri zaman gibi beraber döndükleri zamanda azalmıştı. Birbirlerinden ayrılmadan önce yorgun gülümsemeyle kendisine bakışı ertesi sabah sınıfta karşılaşana kadar yetiyordu kaküllü kıza.
Kıyaslayacak deneyimi olmamasına rağmen âşık olduğunu düşünüyordu. Çünkü onu gördükçe elinin ayağının birbirine dolaşmasının, yüzüne renk, gözlerine ışık gelmesinin başka bir açıklaması olamazdı.
Üniversite tanıtımına gidecek araçta onun yanında yerini aldığında düzensizleşen nefeslerini kontrol etmeye çalışarak oturdu.
Azra ise... kaküllü kızı görmezden geliyordu. Fakat bazen Azra'nın ela gözlerini üzerinde yakalıyordu. Karanlık bir şeyle parladığına şahit oluyordu.
Yanına birinin oturduğundan habersiz çenesini dirseğini pencerenin çıkıntısına dayayarak dışarıyı izleyen erkeğe baktı. Uzamaya başlayan saçlarının tutamları alnını geçip kaşlarına değiyordu. Fırsat yaratıp okuduğu romantik kitaplardaki gibi ellerini saçları arasından geçirmek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Olanlar
FantasyYaşamını sonlandırmak için bir sabah evden çıkan genç kız verdiği karara ehvenişer demişti yani kötünün iyisi... Ama son durağında karşılaştığı yaşlı adam sonun bazen sadece kelimelerden ibaret olduğunu gösterdi. Ona bir şans verdi. Fakat "şansın"...