Au/Ra- Panic Room
---------------
Artık ağlayan kurt yok
Kaz tüyü altında saklanan gerçek yerleşti
Kabusun başlasın
----------------
Kantin dışında, kalabalıktan uzak masaların birine oturmuş yüzünde varlığından haberdar olmadığı gülümsemeyle tek koluyla kapattığı kâğıda bir şeyler yazıyordu. Kâğıdın üzerindeki kalemi bazen duraksıyor bazen de çok hızlı hareket ediyordu.
İngilizce ödevini teslim edip en yüksek puanı alalı çok olmuştu. Ödev bitmişti bitmesine fakat o yazmaya devam etmişti kısa süre sonra da yazdıkları, birine fısıldamaya korktuklarını tüm çıplaklığıyla döktüğü bir günlük halini almıştı. Özgürce yazıyordu. Durmuyor, düşünmüyor içinden ne gelirse yazıyordu. Kendi kafasında bile zaman zaman düşüncelerini engellerken kaleminden akıp giden kelimeler onu rahatlatıyordu.
Öte yandan hayatında her şey eskisi gibiydi.
Anne ve babası, Dünya sık sık hastalandığı için onu farklı doktorlara götürerek tam olarak neyi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dünyanın ikiz kardeşi Hayat ise anaokuluna başlamış, orada yaptıklarını her gün hevesle anlatıyordu.
Ev dışında ise varlığında kolayca alışacağına korktuğu güzel şeyler olmaya başlamıştı: Okulun ilk günü yanına oturarak kopya çekmesine yardım ettiği sıra arkadaşıyla beraber okula gidip geliyordu.
Yolda çoğunlukla önemsiz şeyler hakkında gevezelik ediyorlardı. Bazen de hocaları çekiştiriyor; o günkü sınav, sözlü veya ödev hakkında konuşuyorlardı. Konuşmalar genelde konudan konuya sapıyor, kısa zamanda çok şeyden bahsediyorlardı sohbetler genelde yüzeysel konular hakkında olsa da sorun değildi. Onunla konuşmak her zaman güzeldi diye düşünüyordu kaküllü kız.
Esen rüzgâr bahçenin köşesinde oturduğu masaya kadar taşınınca yanaklarını üşüttü ama üşüdüğünün farkında olmadan kâğıdı kapatan kolunun gölgesinde yazdığı son cümleye baktı.
Ölümün bile bizi ayırmasına izin vermemek, ölümden sonra da beraber olmak.
Kısa bir an silmeyi düşündü. Eğer bu birinin eline geçseydi neler hissedeceğini düşünürken eli silgisine uzandı ama kendini durdurdu. Düşünmek yok demişti. Öyleyse yazdığı şey hakkında düşünmeyecekti. Saçma olsa da kalbinden geliyordu hepsi. Hissetmediği tek bir cümle yoktu orada.
Bir gün ona kâğıtta nelerin yazdığını söyleyeceğine dair söz vermişti. Bu yakın zamanda olacak gibi durmuyordu ama söz sözdü işte. Kâğıtta yazılanların çoğu onunla ilgili olduğu için yazıların üstündeki boşluğu adını yazmaya cesaret edemese de tek kelimelik ithaf cümlesini andırarak okulun ilk günü kopya çekmesine yardım ettiği sıra arkadaşının adının baş harfini yazdı.
S'ye.
İçinde cılız bir ses kendini çok çabuk kaptırdığını söylüyordu. Ama kulak arkası etti onu kolayca susturdu. Aynaya baktığında kendini eskisi gibi hissetmiyordu. Gözlerine yabancı olduğu bir ışık doğmuştu, hayatta kendini güzel bulduğu öz güvenli hissettiği nadir zamanların içindeydi.
Neredeyse yazmayı bitirmişti ki üzerine düşen gölgeyle kâğıdın üzerindeki kalemi duraksadı. Kendisi sınıftan çıkarken sıra arkadaşı olan genç adam öğle arasını uyuyarak değerlendirmek istediğini söylemişti ama beklediğinden erken gelmişti anlaşılan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölü Olanlar
FantasyYaşamını sonlandırmak için bir sabah evden çıkan genç kız verdiği karara ehvenişer demişti yani kötünün iyisi... Ama son durağında karşılaştığı yaşlı adam sonun bazen sadece kelimelerden ibaret olduğunu gösterdi. Ona bir şans verdi. Fakat "şansın"...