7. Merhamet Sandıklarımız

15 3 0
                                    

Florance+ The Machine- Spectrum

--------------------

Geri döndüğümüzde siyahlar giyeceğiz

İsimlerimizi haykıracaksın

Ve yemek yemeyeceğiz ve uyumayacağız

Bedenleri mezarlarından sürükleyeceğiz

--------------------

Spor salonunun yağlanmayan kapısı gıcırdayarak usulca aralandığında top sektirmeyi bırakıp açılan kapıya döndü. Aralıktan kahverengi kaküllü bir baş uzandığında sırıtarak sektirdiği topu kolunun altına alıp eliyle kapıdaki kıza yaklaşmasını işaret etti.

Kız ondan tamamen farklı bir yüz ifadesiyle başını iki yana salladığında temkinli kahverengi gözleri spor salonunun tribünlerinde geziyordu.

"Gelsene!"

Kız daha hızlı başını salladı uçuşan saçları yüzüne dokundu. Fakat tek omzuna astığı tuğla çantası dengesiz duruşu yüzünden savrulup kapıya çarptığında içeri doğru sendeledi. Sonuç olarak öyle ya da böyle içeri girmiş oldu.

Genç adam kızı izlediği yerden kolunun altındaki topun el verdiği ölçüde kahkahalar atarak dizlerine tutundu. Kaküllü kız kendisine gülündüğünün farkına vararak sinirle yerden doğruldu. Yere düşen çantasına asıldığında ilk denemede onu sırtına alamadı. Genç adam içinden hınzırca gülümsedi.

İşte bu kadar.

İçeri girmesi için sinir bozucu -kendisi buna teşvik edici ediyordu- bir gülümseme yetmişti. Çok çekingen çok da utangaçtı. Ama hafife alındığına dair en ufak bir işaret sezerse o utangaç bakışların altından bambaşka biri çıkıyordu. Okuldaki ilk haftasında anlamıştı bunu.

"Bence senin bile taşıyamadığın içinde ceset sakladığın çantanı oraya bırak." Diye seslendi. Okulun ilk günü tanıştıkları zaman aklından geçerken.

Kız, kaşlarını çatarak bir ona bir de çantasına baktı ardından kızın kendisine gelen küçük adımlarını izledi. Adımlarına yansıyan gerginliğinin farkında değilmiş gibi yapacaktı.

"Sana söyledim, içinde ceset yok." Dedi hafifçe titreyen bir sesle. Titrek sesi boş salonda yankılanınca yüzünü buruşturdu. Öyle bir tavrı vardı ki sanki kendi elleriyle kendini susturuyor ışığını kısıyordu.

Aslında parlayabilirdi.

Tıpkı adı gibi.

Ama kendisi gibi olduğundan şüphelendiği ebeveynleri yıllar içinde kızın parlaklığını kendi elleriyle kısarken ona da bunu öğretmişti.

O yanına gelene kadar fazla çaba harcamadan dönüp bir basket daha attı. Top potanın çemberine çarpmamıştı bile. Yere çarpan top kendisine yuvarlanırken kız; konuşmadan başında dikildi kollarını bağlayarak kaşlarını çatmış, cevap bekleyerek yüzüne bakıyordu. Fark etmemiş gibi davrandı.

"Geç kaldın."

Kız gerginlikle ağırlığını diğer ayağına verdi. "Kursum var. Birazdan başlayacak ama sen çok önemli olduğunu söyleyerek beni buraya çağırdın." Bağladığı kolları tüm salonu kucaklamaya çalışırcasına açıldı.

Ölü OlanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin