" Şimdi anlamadım kim kime aşık? " diye sorduğum sırada Miran abi gözlerini devirerek ofladı.
" Yaklaşık bir saattir aynı soruyu yedinci soruşun bu Maysa. Dinlemiyor musun sen beni? "
Karşında bu kadar karizmatik bir şekilde en sevdiği kitabın konusunu anlatan biri olsaydı inan sen de anlattıklarına odaklanamazdın, diyemediğim için sessiz kaldım.
" Heathcliff, Catherine'e aşık ama gözünü intikam duygusu bürümüş. Aşkı resmen nefrete dönüşüyor. Hem de hiç bitmeyecek bir nefrete. "
" Bu aşk yalan o zaman, " diye konuştuğumda kaşlarını çattı.
" Neden öyle düşünüyorsun? "
" Aşk denen şeyde nefret falan olmaz. Karşındakine saf sevgiyle bağlanırsın. Onu hata ve kusurlarıyla seversin. O seni sevmese bile karşılık beklemezsin, seversin yine. O seni sevmiyor diye nefret etmezsin ondan. Ya da sen yerine başka birini seçti diye de nefret etmezsin ondan. Tek dileğin onun mutluluğu olur. Kiminle olursa olsun, o mutluysa sende mutlu olursun. "
Salondaki büyük koltukta karşılıklı oturmuş Miran abinin en sevdiği kitap hakkında konuşuyorduk. Dün gece benimle vakit geçirmek istediğini söylediğinde aklıma birlikte en sevdiğimiz kitaplar hakkında tartışabileceğimiz fikri gelmişti. Sonuçta ikimizin de ortak noktasıydı kitaplar. Bundan daha iyi bir aktivite olamazdı bence.
" Bence aşk, bünyesinde birçok duyguyu barındıran bir şey. Yani aşk hissettiğin yerde aynı zamanda sevgi, saygı, merhamet de hissedebilirsin. Bunların yanı sıra nefret, acı, öfke hissetmen de oldukça beklenilebilir bir şey. Hatta birçok insan aşkın tamamen acıdan oluştuğunu bile savunuyor. Şimdilerde aşka kimse tatlı tatlı bakmıyor. Kötü bir şekilde betimliyor onu. Anladın mı? Nefret ve aşk alakasız şeyler değil, oldukça iç içeler. "
Omuzumu silktim. O her ne kadar tersini iddia etse de düşüncelerimden vazgeçmeye niyetim yoktu. Aşkın özel bir his olduğunu düşünmeye devam etmek istiyordum.
" Kitapla çok haşır neşir olmuşsun. "
Çevirdiğim sayfalarda gezdirdim bakışlarımı. Rengarenk kalemlerle, beğendiği alıntıların altını çizmiş, sayfaların kenarlarına kısa kısa notlar bırakmıştı. Anlamını bilmediği kelimelerin anlamlarını da küçük not kağıtlarına yazarak sayfanın kenarına iliştirmişti.
" Ancak böyle tatmin oluyorum. "
" Ben senin aksine çok temiz okurum kitabı. Sırf şekli bozulmasın diye kitabı kıvırmam bile, " dediğimde kaşlarını çattı.
" Bu konuda fazlasıyla zıtız desene. "
Kitabı orta sehpaya bırakırken kafamı aşağı yukarı sallıyordum. Bir ton kitap yığdığım sehpanın kenarında iki büyük kupa vardı. Konuşurken içmek için kahve yapmıştım ikimize de. Çoktan bitirmiştik bile.
" Peki kitaptaki en sevdiğin alıntı nedir? "
Bir süre sessizce düşündü. Birçok alıntının altını çizmişti fakat yanı başlarına yıldız çizdikleri de vardı. Bunlar en beğendikleriydi. Aralarından birini seçmeye çalışıyor olmalıydı.
" Ona olan aşkımı asla sözcüklere dökememiştim, ama eğer bakışların da bir dili varsa, dünyanın en aptal insanı bile onun için deli divane olduğumu anlayabilirdi."
Kadifemsi bir ses tonuyla dilinden dökülen kelimeler karşısında derin bir nefes alma ihtiyacı duydum. Gözlerimin derinliklerine bakarak söyledikleri o kadar inandırıcı bir etkiye sahipti ki birine sırılsıklam aşık olduğunu bile düşünebilirdiniz. Gözlerine kısa bir süre hüzün kırıntılarının değip geçtiğini fark ettim fakat ses çıkarmadım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYSA (bxb)
Fiksi UmumMaysa'm:Nasıl tek bir hareketinle tüm mahalleyi kasıp kavurabilecek güçteyken benim karşımda böylesine sütten kesilmiş zavallı bir kediye dönüşüyorsun çözemiyorum Miran.