Miran abim: Kurabiyelerini alıp arka bahçeye gelsene, burada oturalım.
Yattığım yerden kalkarak arka bahçeye bakan pencereye ilerledim. Miran abi, büyük çınar ağacının altına oturmuş elindeki telefonla uğraşıyordu.
Maysa'm: Hemen geliyorum.
Yazdığım mesajın ardından telefonu koltuğun üzerine fırlatıp koşar adımlarla mutfağa girdim. Normalde şu an Enes'lerde olmam gerekiyordu fakat son anda Enes'in özel ders hocası günlerdir erteledikleri dersi bu akşam yapmayı teklif ettiği için eve gelmek zorunda kalmıştım. Onların evinde durup da onlar ders işlerken etrafta dolanmanın anlamı yoktu. Bu sadece onları rahatsız ederdi.
Tezgahın üzerindeki kurabiye dolu tabağa dolaptan çıkardığım pudra şekerini boca ettim. Saatlerce uğraşmıştım bu kurabiyeler için. Çok zor bir tarif olmamasına rağmen dakikalarca hem hamura şekil vermek için hem de iç harcın lezzetini yakalayabilmek için emek harcamıştım. Sonuçta Miran abi yiyecekti bunları. Onun beğenmesi çok önemliydi.
Mutfaktan çıktıktan sonra salondaki büyük aynadan bakarak parmak uçlarımla dağılan saçlarımı düzelttim ve son kez kendimi kontrol ettikten sonra kapıyı açarak bahçeye adım attım. Ağacın gövdesine sırtını yaslamış bir şekilde oturan Miran abinin bakışları anında beni buldu. Bacaklarından birini uzatmış birini ise kendisine çekmişti.
" Hoş geldin Miran abi. "
Pıtı pıtı adımlarla yanına ilerleyerek benim için boş bıraktığı alana çöküverdim.
" Hoş bulduk güzelim. "
Elimdeki tabağı tam ortamıza bırakırken derin bir nefes çektim içime. Bu güzel sözlerle hızlanan kalbim yine sert yumruklarını göğüs kafesimde gezdiriyordu.
" Nasılsın? "
" İyiyim Maysa sen nasılsın? "
" İyiyim bende, " derken onun gibi sırtımı ağacın gövdesine yaslıyordum. Küçük yıldız taneleriyle süslenen gökyüzü koyu bir laciverte boyanmıştı. Küme küme toplanan bulutlar yağmurun habercisiydi.
" Üşümüyor musun sen öyle? "
Giydiğim şort yüzünden açıkta kalan bacaklarımı işaret ettiğinde kafamı iki yana salladım.
" Hava soğuk değil ki. "
" Üşümen için havanın soğuk olmasına gerek yok ki Maysa. Ayrıca insan üşüdüğünü bazen anlayamayabiliyor. "
Bir şey demeden omuzumu silkmekle yetindim. İçine sinmemiş olacak ki omuzlarından çıkardığı ceketini bacaklarımın üzerine bıraktı.
" İnatçısın. "
" Senin kadar olmasa da bende de var bir şeyler yavrum, " derken serseri bir tebessüm takınmıştı dudaklarına. Kafamı iki yana sallayarak ona inanamadığımı belirttim.
" Kurabiyelerinden tadayım mı? "
Söyledikleriyle birlikte ortamızda duran tabağı parmak uçlarımla ona doğru ittim.
" Tat hemen tat. "
En üstte duran ayıcık şeklindeki kurabiyeyi aldı.
" Bu kurabiyende kesinlikle kendini yansıtmışsın Maysa. "
" Sen bana ayı mı demeye çalışıyorsun? " derken sesim huysuz bir tonda çıkmıştı.
" Yok, kedisin sen. "
" Kedi değilim. "
" Benim hırçın kedimsin sen, sus. "
Söylediklerinin ardından kurabiyeden büyük bir ısırık aldığında ses çıkarmadan ne tepki vereceğini izledim. Çiğnedi çiğnedi çiğnedi. İfadesiz tuttuğu yüz ifadesi yüzünden ne düşündüğünü anlayamıyordum. Benim onu dikkatle izlediğimi gördüğünde gülümseyip burnumun ucunu kıstırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAYSA (bxb)
Fiksi UmumMaysa'm:Nasıl tek bir hareketinle tüm mahalleyi kasıp kavurabilecek güçteyken benim karşımda böylesine sütten kesilmiş zavallı bir kediye dönüşüyorsun çözemiyorum Miran.