"Açıkçası böyle harika bir masa beklemiyordum. Alara sen yemek yapmayı biliyor muydun?"
Alara küçücük gülümsedi. Gülümsemesinde onun üzerinde görmeye alışık olmadığım bir alçakgönüllülük vardı. "Öğrendim ve tabi ki de yardım aldım."
Ufuk onun yanında yerini almış eseriyle gurur duyan bir ressam gibi masayı inceledi. "Yemek yapmayı bildiğimi söylemiştim."
"Seninle ilgili artık şüpheye düşmemeyi öğrenmeliyim." Ufuk'a kadeh kaldırdım. "İkinize."
Herkes kadehlerini onlara doğru uzattı ve tabaklarımıza yemeklerden almaya başladık. Masada yok yoktu. Deniz aklına gelebilecek her türden zorlu yemeği istemeyi başarmıştı. Sarmalar, tereyağlı dolmalar, fırında yapılmış ve enfes sebzelerle pişirilmiş bir çeşit kebap, soslu tavuk kanatları, ağız sulandıran bir kokusu olan kremalı çorba, sezar soslu salata, çeşit çeşit mezeler, fırından yeni çıkmış gibi görünen baget ekmekler ve daha neler neler masanın üzerine ustalıkla yerleştirilmişti. Alara tatlıya da yer bırakmamız gerektiğini söyleyene kadar daha fazlasını beklemiyordum.
"Şimdi doğruyu söyleyin, bütün bu yemekleri siz mi yaptınız?"
Alara ve Ufuk birbirlerine bakıp gülümsediler. Alara "Tabi ki de tarif konusunda yardım aldık ama hepsi bizim ellerimizden çıktı. Hatta sarmaları Ufuk sardı, inanabiliyor musun? Dikkat edersen aralarda birkaç tane bozuk olan var onlar bana ait." dedi ve güldü.
Çorbasından bir kaşık alan Sarper "Çorba enfes olmuş." dedi. Jonas bir şeyler dedi ve Sarper onu da çevirdi. "Jonas da bu akşam bizi de davet ettiğiniz ve misafirperverliğiniz için teşekkür ediyor."
Başparmağını havaya kaldıran Jonas iştahla yemeye koyuldu. Onunkinin onda biri kadar bir iştahım olmasını isterdim ama Sarper'le aramızdaki soğuk mesafe tüm yemek yeme isteğimi kaçırıyordu. Yine de onun beğendiği bir şeyi tatmak amaçlı çorbamdan birkaç kaşık aldım. Krema tadı boğazımdan aşağı kayan hafif tatlı bir tat bırakıyordu. Lezzetliydi.
Tabak çanak sesleriyle birlikte sohbetimiz de arttı ve son birkaç gün neler yaptığımız hakkında konuşmaya başladık. Herkesin olaylara farklı açılardan bakıyor oluşu inanılmazdı. Sarper'le ikimiz de doğal bir şekilde konuşmalara katılıyor ama imalardan kaçınıyorduk. Yine de hiçbir şey demeden birbirimize baktığımız oluyordu. Bakışları hiçbir şeyi ele vermiyordu ama yine de gözlerimin içine bakmaktan çekinmiyordu. Ben de bir şey demesini ya da gülümsemesini bekler halde ona bakıyordum. Bu uzak tavrı içten içe beni çok üzüyordu ama belli etmemeye çalışıyordum. Baş başa kaldığımızda bu değişecekti. Değişmeliydi.
"Kaç yıldır burada yaşıyorum ama Aşıklar Mağara'sını ilk defa duydum. İçinden karşı tarafa geçebiliyor olmamız çok güzel değil miydi?" Kaan sevgilisine dönüp baktı. "Kesinlikle sen de gelmeliydin, çok şey kaçırdın."
"Sizi izlemek yeterince eğlenceliydi."
Alara "Biz ortaokuldayken gitmiştik Güneş'in ailesiyle. O zamanlar içinden geçemem diye korkmuştum." diyerek bir kahkaha attı.
"O nedenmiş?" diye sordu Ufuk.
Alara ona gözlerini devirdi. "Sanki bilmiyorsun."
Ufuk kesinlikle biliyordu ama gözlerinde suçlu bir ifade vardı. Biz küçükken Alara'yla kilosundan dolayı az dalga geçmemişti. Alara da bunun farkındaydı. Ama şimdi işler değişmişti ve Ufuk'un Alara'ya tavrı da değişmişti. Yine de Alara'yı tanıyordum, o günlerin acısını ikisi evlense ve aradan elli yıl geçip üç çocuk sahibi olsalar bile çıkartmaya devam ederdi. Ama ona olan duygularından dolayı Ufuk'u dünyanın en mutlu insanı yapmayı de ihtimal etmezdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Gülümsediği Yer
Teen FictionCiğerlerimi doldurabildiğim kadar havayla doldurdum ve tüm içtenliğimle tek bir şey diledim. Ama o gece hayatın benim için başka planları vardı. ... Güneş her şeye sahipti. Gelecek için büyük bir hayali, onu seven harika bir ailesi, her daim gü...