19

6 1 0
                                    

Güneş

Yeni bir iş gününe uyandığım için hiç bu kadar heyecanlı olmamıştım. Hızla yataktan sıçradım, banyoya gidip yüzümü yıkayarak ve dişlerimi fırçalayarak güne başladım. Aynadaki aksim sabırsızca fırçayı hareket ettiriyordu ve gözlerinin içi gülüyordu. Heyecanlıydı.

Dün akşam eve döndüğümde olanları birilerine anlatmak için sabırsızlanıyordum. Neyse ki annem mesaiye kalıp eve geç gelecekti ki, ona içimde patlamaya hazır olan bir bombayı çaktırmamaya çalışmak zorunda kalmadım. Muhtemelen başarısız olurdum.

Bütün gün Sarper'le vakit geçirmek bende duygusal bir yüklenmeye sebep olmuştu, yanağım hala onun öpücüğünün hayaletiyle karıncalanıyordu. Birilerine her şeyi anlatarak rahatlamak istiyordum. O yüzden eve dönünce Alara'yı aramıştım. Heyecanla onu aramamı beklediğini biliyordum, her şeyi ayrıntısıyla duymak istediğini de biliyordum.

"Ne yani, senin o kız olduğunu bilmiyor muymuş?"

"Evet." diye soludum.

"Öğrenince nasıl tepki verdi peki?"

"Şaşırdı." Onun beni ilk gördüğündeki bakışlarını hatırlayınca yutkundum. "Çok şaşırdı."

"Şaşırıp ne yaptı? Ne dedi? Adam akıllı anlatsana kızım. Bütün gün meraktan çatladım resmen!"

Alara'yı arayan bendim ama o cümleleri ağzımdan resmen cımbızla alıyordu.

"Biliyorum, biliyorum. Tatlı bir tepki verdi." Bir süre hatta sessizlik oldu. Alara'nın benden duymayı beklediği şeyler olduğunu biliyordum ama konuşmamı engelleyen bir şey vardı sanki.

"Biliyordum!" diye çığlık attı. "Biliyordum! O koca kıçına bir kamera takıp seni izlemem gerekiyordu. Güneş Tezel, eğer her şeyi başından anlatmaya başlamazsan çocuğun numarasını alıp ona anlattırmak zorunda kalacağım." Korkutucu bir sesle devam etti. "Hemen. Anlat."

Bunun üzerine kıkırdasam da biraz ürkmüştüm. Bu konuşmayı yüz yüze yapmadığımıza seviniyordum. Sabrını o kadar çok zorlamıştım ki yüz yüze olsak bana kesinlikle vururdu.

"Bilmiyorum Lara. Sanki mahrem bir şeyden bahsediyorum gibi geliyor."

"Mahrem mi? Bu kelimeyi sen nereden öğrendin? Yoksa... Yoksa siz... Mahrem şeyler mi yaptınız?" Hattın öteki yanında edepsizce kıkırdadı.

Suçlaması karşısında yanaklarım utançla alev alsa da koca bir kahkaha attım. "İnanmıyorum Lara! Hayır!" Beni öptüğü anı hatırladım ve sesim kısıldı. "Hayır, öyle bir şey olmadı."

İtirazlarım onu daha da çok güldürmüştü. "Sanki olmasını istermiş gibi geliyor sesin. Demek ki olmamış, sana inanıyorum. Bekle bir saniye," Telefonun öbür ucundan takırtılar geldi, tekrar dönmesi kısa sürdü. "Geldim. Anlat. Oje süreceğim, sence bebek pembesi mi, nude mu, toz pembe mi yoksa... hmm ne renk bu... normal pembe? Adam akıllı her şeyi anlatacaksan French de yapabilirim."

Kıkırdadım. "Tamaam, anlatacağım. French ya-"

"O! Lila buldum. Bunu süreceğim." Hışırtılar. "Hadi anlat."

Kendimi yatağıma attım. Sırtımı yatak başlığına dayayıp bacaklarımı kendime çektim, günün ilk saatlerine gittim ve yaşananları daha iyi hatırlamaya çalıştım. Birkaç saatlik bir geziydi fakat sanki bütün gün sürmüş gibiydi. Derin bir nefes aldım. "Sen o mavi motosikletteki kızsın, dedi. Çok şaşırmış görünüyordu."

"Aaa... Fark etmemiş mi beyefendi?"

"Sordum." Utançla dudaklarımı ısırdım. "Fark etmeliydim, o gülümsemeden anlamalıydım dedi."

Güneşin Gülümsediği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin