7

13 1 3
                                    

Sarper

"Diyorum sana, döndüğümüzde babana bu fikrin sunumunu yapmalıyız. Eminim o da bunu sevecektir."

Kollarımı havuzun kenarlarına dayayıp içeceğimden bir yudum alırken Jonas'ın dediklerini düşünmeye çalıştım. Ama aslında tek düşündüğüm bu tatilin ne zaman biteceğiydi. İki gecede burada görebileceğim her şeyi görmüş gibi hissediyordum. Hızlı yaşamları konusunda arkadaşlarıma ödül verilmeliydi. Tatile geldikleri için ekstra coşup Alanya'daki gece hayatının altını üstüne getiriyorlardı. Neyse ki şimdi Nick ve Enes odalarında sızıp kalmışlardı da biraz dinlenebiliyorduk. Tabi Jonas'ın havuzu iş yerine çevirmesiyle insan ne kadar dinlenebilirdi, o da bir muammaydı.

Bu çocuk ileride babamdan bile daha işkolik olacaktı.

En azından daha çok ortak noktamız vardı. Hepsi liseden arkadaşım olsa da benimle aynı üniversiteye gelen bir tek Jonas olmuştu. Nick iki yıllık kız arkadaşından ayrılıp Dünya turuna çıkmış, Enes de üniversite okumaya bile zahmet etmemişti. Doğru ortamlarda doğru kişilerle tanışmanın hayattaki önemini kavrayınca tüm vaktini buna adamış, ortamdan ortama koşturur olmuştu. Geriye bir tek ben ve Jonas kalmıştık.

Çocukken ilgi alanlarımız farklı olsa da hepimizin benzer kişiler olduğunu düşünürdüm. Kızlar, bilgisayar oyunları ve basketbol tek konuştuğumuz şeylerdi. Şimdilerde ise hepimizin ne kadar farklı hayatlara doğru evrildiğini görünce hayret ediyordum. Büyüdükçe işler ciddileşiyor, herkesin belli seçimler yaparak gelecek elli senesini nasıl yaşayacağını belirlemesi gerekiyordu. Her şeyin ciddiye bindiği, konuşulanların artık havada kalmayıp işe döküldüğü yaşlara gelmiştik.

Belki de Nick ve Enes yaptıklarında haklılardı. Belki de yetişkinlikten hemen önce tek dağıtabileceğimiz zaman bu zaman, bu tatildi. Belki ben de tutulan omuzlarım gibi olan ruh halimi biraz gevşetmenin bir yolunu bulmalıydım. Nasıl olsa gelecek elli sene nasıl yaşayacağım belliydi.

Kaslarımı açabilirmişim gibi başımı iki yana oynattım.

"Jonas... Bilmiyorum. Ona sunum yaparken oldukça seçici olmamız lazım. Sağlam adımlar atarak ilerlemeliyiz. Havuzda öylesine konuştuğumuz bir şeyi hemen babama fikir olarak sunacak değiliz, değil mi?"

Jonas heyecanla oturduğu şezlongta öne eğildi. "Evet ama bence bu sağlam bir adım. Özel bir elektronik üreticisiyle anlaşırız, ürünlerin üzerinde şirketin ismi olur, problem çıktığında çözmek için mühendisler işe alırız. Herkes kazanır. Büyük başlamak zorunda değiliz, küçük başlarız."

Dirseklerimi havuz kenarına dayayıp çenemi kollarıma yaslayarak düşündüm. "Yine de çok fazla risk var. Babam bu riski almak istemediği için yıllardır kendi ürünlerini çıkartmıyor. Güvenli bölgede kalmayı seviyor. O bir şeyi yapacaksa sağlam ve büyük yapmaktan yana olur. Küçük şeylerle uğraşmaz." Omuz silktim. "İllaki bir sunum yapalım diyorsan uzun zamandır aklında yurtdışına açılmak var. Onun üzerinden gidebiliriz. Bir bakmışsın yurtdışında şirketi kurmaya biz gidiyoruz. Mükemmel olabilir."

"Evet, kesinlikle, kulağa harika geliyor. Yine de döndüğümüzde kendi çapımda araştırmalara başlayacağım. Bakarsın işe yarar bir şey bulurum ve babanın da tam o sırada böyle bir projeye ihtiyacı olur, belli mi olur? Yurtdışı işine de gelince..." *Dieselinin dibini yuvarladı. "Hmm, nasıl bir ülkeye açılabiliriz ki? Japonya'ya ne dersin?"

Başımı iki yana salladım. "Bütün büyük balıkların arasında yutulmaya bile değer olamayacak kadar güçsüz oluruz. O yüzden kötü bir yatırım derim. Ama tabi babama belli olmaz. Büyüklerle aşık atmak da isteyebilir." Gözlerimi otelin duvarlarından azıcık gözüken gökyüzüne kaldırarak düşündüm. "Belki Avrupa'da bir yeri önermemiz onun daha çok onaylayacağı bir proje olur. Önereceğimiz ülkeleri kendi kişisel seçimlerimize göre bile yapabiliriz. İtalya, Fransa, bunlar hem yaşamak için güzel hem de şirketin pazar rekabetini kaldırabileceği yerler."

Güneşin Gülümsediği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin