42

7 1 0
                                    

Koçum Cenk abinin şaşkınlıktan nutku tutulsa da hızla kendini toparlayıp bana yaklaştı. "Gelmişsin."

Başımı aşağı yukarı salladım. "Biraz zaman aldı."

Gözlerimin için şefkatle bakarken "Önemli olan tekrar burada olman." dedi. "Seni çok özledik."

Gözlerim hafifçe nemlenirken "Ben de çok özledim." dedim.

"Hadi gel, sana içecek bir şeyler ikram edeyim."

Bakışlarımı kırmızı polo yaka tişörtüne dikerek onu odasına kadar takip ettim. İçinde bulunduğum mekanda bir yerden bir yere giderken ikinci defa düşünmeyişim ve adımlarımdaki kararlılık hayret vericiydi. Oysaki burası evimden sonra büyüdüğüm ikinci yerdi. Her metresini adım kadar iyi biliyordum.

İçeceklerimizi içerken "Nasılsın?" diye sordu. Ona bakarken göz kenarlarındaki kaz ayaklarının daha çok belirdiğini ve buğday tenli yüzünün hatırladığımdan daha zayıflamış göründüğünü fark ettim.

"İyiyim." Gülümsedim. "Bir otelde çalışıyorum."

"Üniversite tercihini yaptın mı?"

"Evet. Sanat tarihi ve arkeoloji bölümlerinden birkaç tanesini yazdım."

"Tam sana uygun bir tercih olmuş." Keyifle gülerken bıyığını düzeltti. Daha önceden bıyıkları olmadığı için bu ayrıntı da dikkatimi çekmişti. "Annen nasıl?"

Başta ikimiz de tereddütlü olsak da ilerleyen dakikalarda uzak kaldığımız günler hakkında koyu bir sohbete giriştik. Cenk abi benim neredeyse ikinci babam gibi olmuştu ve onu görene kadar ne kadar özlediğimin farkında bile değildim. Onun kalbini kırdığımın farkındaydım ama o da bunu kalbim kırıldığından yaptığımı anlıyordu. Ve kesinlikle beni görmek onu çok mutlu etmişti. Birlikte yaptığımız gelecek planları, bana daha iyisi olabilmem için yaptığı yardımlar, her zaman yanımda motive etmeye hazır oluşuşuyla hayatımın sarsılmaz parçalarından biriydi. Nasıl olmuştu da onu bu kadar uzun süre kendimden uzaklaştırabilmiştim bilmiyordum ama pişman olmuş hissediyordum.

Bir yarım saat boyunca bu sorunun etrafında dolanarak sohbet etsek de en sonunda sordu. "Geri dönmeyi düşünüyor musun?"

Ona cevap vermeden önce düşünmek için ayağa kalktım ve havuzu gören penceresine ilerledim. Aşağıda kimse yoktu, havuz tertemiz bir şekilde onun için gelecek kişiyi bekliyordu. O mavi, kucaklayıcı, beni büyüten şeyle bir insanın sevgilisiyle arasında olan bağa benzer bir bağımız vardı. Yanına gidip yavaşça suyun içine girerek onu ne kadar özlediğimi söylemek istiyordum. Onu bırakıp gittiğim için özür dilemek, başıma gelen her şeyi ona anlatmak, acılarımı götürecek tavsiyesini dinleyerek sadece yüzmek istiyordum.

"Düşünüyorum." diye mırıldandım. "Denemek istiyorum."

Koçum masasından kalkıp birkaç adımda yanıma geldi ve benim gibi bir sevgiyle havuza gözlerini dikti. "Küçük küçük başlarız. İhtiyaçlarına göre özel antrenmanlar yaparız."

"Ne zaman gelebilirim?"

"Bu kapılar istediğin her zaman sana açık olacaktır Güneş." Kolunu omzuma koydu. "Tekrar döndüğünü duymak çok güzel. Kızımız seni özledi."

Otele gittiğimde işe başladığımdan bu yana ilk defa geç kalmış olduğumdan Ufuk "Nerelerde kaldın uykucu?" diye sordu.

Onu "Dün gece çok yorulmuşum." diyerek geçiştirdim. İnsanlara söylemeden önce yüzmeye gerçekten dönüp dönemeyeceğimi öğrenmek istiyordum.

Ertesi gün gittiğim antrenmanlar bunun gerçekleşebileceğini gösteriyordu. Yeteri kadar iyi değildi ama hala normal insanlardan çok daha hızlı yüzüyordum. Bu bile bir şeydi. Cenk abiyle teknikler üzerinden geçerken pürdikkat hareketlerimi inceledi, yaptığım küçük hataları düzeltti. Zayıflayan kaslarım için fazlada bir egzersiz rutiniyle birlikte başlangıç düzeyinde bir yüzme programı çıkarttık. Şimdilik işe devam ettiğimden dolayı ona uygun olan kısıtlı zamanımızı değerlendirerek ne kadar ilerleyebileceğimi görecektik. Sonuçlara göre antrenmanları arttıracaktık.

Güneşin Gülümsediği YerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin