Chapter: 2

63 14 94
                                    

Hoşgeldin! Yorumlarını bekliyoruz, iyi okumalar ❣️

Changkyun el mahkum koltuktan kalktı ve onun önüne geçerek
odaya doğru yürümeye başladı dualar ederek. Jiyong da arkasından yavaş yavaş gitmişti. İkisi de yatak odasında olduğunda kapıyı kapattı Jiyong. Gidip bütün perdeleri çekti ve çoktan yatağa yatmış olan eşine doğru emekleyerek gelerek bacaklarının arasına yerleşip dudaklarını birleştirdi.
Sabaha karşı Changkyun'u mahvetmiş bir şekilde üzerinde uyuyakalmıştı yorgunluktan.

Changkyun daha yorgun olduğu için derin bir şekilde uyuyordu. Alarmı çaldığında hemen gözlerini açtı ve üzerindeki ağırlığını fark edince zar zor yatağın diğer tarafına itip kalktı yataktan hızlıca. Hemen sıcak bir duşa girip iyice temizledi kendini. Ağrıları kendini belli etmeye başlamıştı bile. Bornozunu giyinip aynanın karşısındaki her günkü rutinini hallettikten sonra odadan çıktı ve dün aldığı pantolonu giyinip hazırlandı güzelce. Parfümünü de sıktıktan sonra odadan telefonunu da alarak çıkıp mutfağa indi.

Küçük bir sandviç yedikten sonra vitaminlerini ve ağrı kesicilerini içti. Jiyong uyanıp iç çamaşırı ile mutfağa gelmişti. Uykulu haliyle de olsa ne giyindiğine bakıp arkasından sarıldı ve boynuna burnunu gömüp koklayarak öptü.

"Bu pantolonun güzel olmuş ama saatin kıyafetine uymamış."

"Acelem vardı."

Jiyong nefes alırken sardığı kollarını açtı ve mutfaktan çıkmadan önce kalçasına hafifçe vurup sıktı.

"Tamam... bu pantolonlardan al birkaç tane. Bu bolluk iyi. Hatların belli olmuyor."

Cevabını beklemeden mutfaktan çıkıp banyoya gitti Jiyong. Changkyun ise bir daha kaşınmayacağına dair kendisine sözler verip evden garaja indi ve iş yerine gitmek için arabasını çalıştırdı.

Jooheon koltuktan her yeri tutulmuş bir şekilde kalkmıştı aylardır olduğu gibi. Üzerini çıkartırken banyoya gitti ve çamaşırlarını sepete atıp duş aldı güzelce. İşe gitmek için giyindi ve mutfağa gitti. Kendisine yiyecek bir şeyler hazırlamıştı. Kahvesini de yapıp masaya oturdu ve yemeye başladı.

Bir süre sonra Haesoo geldi mutfağa. Jooheon onu gördüğünde ağzı dolu olmasına rağmen "Günaydın." dedi.

"Günaydın. Beni aldatıyor musun sen?"

Duyduğu şeyden sonra Jooheon'ın lokması boğazına takılmıştı. Kaşlarını havalandırarak lokmasını aceleyle yuttuktan sonra konuşabilmişti.

"Ne?"

"Gece yine gelmemişsin." dedi Haesoo bir elini beline koyup sorgulama moduna geçerken. Tek kaşı havadaydı bir de.

"Evet, canımı sıkıyorsun çünkü. Yanında yatasım gelmiyor."

Haesoo'nun ağzı açık kalmıştı duyduklarından sonra. Jooheon bu şaşkın ifadesinin üzerine tekrar konuştu.

"Ne oldu?"

"Demek öyle Jooheon..."

"Bana destek olmadığın sürece böyle Haesoo."

"Ders mi veriyorsun sen bana kendince?"

"Elimden başka bir şey gelse onu verirdim."

Haesoo öfke ve alayla gülerek odasına gitti ve sertçe kapattı kapıyı. Jooheon ise yemeğine devam edip kahvesini de bitirdikten sonra evden çıkıp işine gitti.

Yoğun falan değil, tam tersine en sakin günlerden birini yaşıyordu iş yerinde Changkyun. Bu fırsatla günün çoğunda odasındaki koltukta uyumuştu kapısını kilitleyerek. Akşamüzeri mesaj atan arkadaşı Mingyu ile sözleşip her zaman gittikleri barda buluştular ve barın önündeki uzun sandalyelere oturdular yan yana.

Serendipity - JooKyun ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin