Chapter: 18

40 10 84
                                    

Hoşgeldin! Yorumlarını bekliyoruz, iyi okumalar ❣️

Jiyong'un tutmuş olduğu adamlar Jooheon'ı bir çuval gibi taşıyarak arabaya koydular ve uzun süren bir yolculuktan sonra büyük bir ormanın derinliklerine getirdiler. Bırakacakları sırada Jooheon uyandı ve başındaki ağrıdan dolayı odaklanamayarak sağa sola yumruklarını salladı ancak sayıca üstün oldukları için Jooheon'ı çok fena bir şekilde hırpalayıp cebinden cüzdanını alarak çalıların arasına fırlattılar.

Bu sırada Jiyong şeytani planını harekete geçirdiği için mutlu şekilde yatak odasına çıkıp Changkyun'un yanına uzanıp onu seyretti. Uyanmasını bekliyordu sıkılmadan.

Adamlar geri döndüklerinde kapıyı çalıp açılmasını beklediler. Jiyong hızlıca inip açtı kapıyı. Adamlardan biri Jooheondan aldıklarını Jiyong'a uzattı.

"Uyandığında biraz hırpaladık, geri bayıldı. Haberiniz olsun."

"Aferin."

Adamlar başlarını eğip selam verdikten sonra yerlerine geçtiler. Jiyong ise eşinin yanına döndü. Yüzünü seviyordu öperek. Çok geçmeden kıpırdanarak gözlerini açtı yavaşça Changkyun. Jiyong geri çekilmişti. Changkyun'un aklındaki son görüntü gözünün önüne geldi. Burnu sızladı ve gözlerini kapattı sıkıca.

"Jooheon..."

"Aşkım, benim adım Jiyong."

Onun o iğrenç sesini duyar duymaz başını çevirerek ona baktı Changkyun. Kalkmaya yeltendiğinde yatağa bağlı olduğunu fark edip elini çekiştirdi çatık kaşlarıyla.

"Jooheon nerede?"

Jiyong dudaklarını büzdü. "Bilmiyorum ki. Bayılmıştı biliyorsun. Uyandıktan sonra cüzdanını ve telefonunu bırakıp gitti."

"Dalga mı geçiyorsun?! Ne yaptın ona?!"

"Hayır... olur mu öyle şey? Bir de gitmeden önce şunu iletmemi istedi; 'Beni aramasın.'"

Changkyun her cümlesinde, her mimiğinde daha çok sinirleniyordu. "Yalan söyleyemiyorsun!"

Jiyong kahkaha atarak yastığa bıraktı kendini. Changkyun ayaklarıyla vurup iteklemişti yataktan düşürmek için. "Ah! Acıdı." dedi Jiyong sahte bir şekilde. "Yapma sevgilim böyle şeyler..."

"Çöz beni! Çöz Jiyong! Yara yapıyor!"

Jiyong anında ifadesini değiştirdi ve iki elini yanaklarına koyarak "Hii~!" dedi korkmuş bir şekilde. "Hemen çözeyim."

Ona doğru uzanarak dudaklarını öpmeye yeltendi. Changkyun ise tüm öfkesiyle başını sağa sola sallayarak öpmesini engelledi ve ayaklarıyla itekledi yine. Jiyong gülümseyerek yataktan kalktı. Changkyun gözleriyle takip ediyordu.

"Sen sakinleş. Ben işe gideceğim, tamam mı? Akşam görüşürüz."

Çırpınmıştı Changkyun olduğu yerde. "Böyle bırakamazsın!" diye bağırdı. "Aç şunları!"

Jiyong ona doğru yaklaşıp cebinden telefonunu aldı ve tüm siniriyle karşıdaki duvara fırlatarak paramparça etti. Sonra da odadan çıkıp kapıyı kapattı.

"JIYONG!"

Changkyun bütün gücüyle bağırdı arkasından defalarca. Lanetler etti, delirecek gibi olup ağladı sürekli. Neler yapabileceğini, Jooheon'ın nerede olabileceğini düşünüyordu. Çaresizliği bütün hücrelerinde hissediyor gibiydi.

Gözü dönmüş bir Jiyong'un neler yapabileceğini o bile kestiremiyordu. Changkyun'a vereceği zarar ancak bu kadardı işte. Bileklerinden kelepçelemek. Ancak onun eşine dokunan herhangi birine ne yapabileceğini kestiremiyordu. Bu kişi özellikle de eşinin gönlünü kaptırdığı birisiyse, Changkyun'u ondan vazgeçirmek için çok tüm kötü şeyleri yapabilirdi.

Serendipity - JooKyun ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin