Chapter: 19

44 11 78
                                    

Hoşgeldin! Yorumlarını bekliyoruz, iyi okumalar ❣️

"Verdiğim adamın cesedini nereye attınız?"

Changkyun henüz telefonunun parçalanmasının şokunu atlatamamışken duyduğu cümleyle birlikte dünyası başına yıkılmış gibi hissetmişti. Jiyong onun bu halinden zevk alırcasına sürdürdü oyununu.

"Okyanusun derinliklerinde yani... Çıkmayacağından emin misiniz? Tamam."

Daha sonra kulağından çekerek cebine koydu telefonu. Changkyun ellerini korkmuş şekilde kendi saçlarına geçirmiş, kocaman gözleriyle Jiyong'a bakıyordu.

"Ne yaptın sen?!"

"Benim olana göz koyanı ortadan kaldırdım."

"Ben senin malın değilim! Bana düzgün davranacaksın!"

Jiyong onun odada delirir gibi gezinmesini olduğu yerden sadece gözleriyle izliyordu.

"Senin endişelenmen gereken şey bu olmamalı bence şu an."

"Jooheon'a bunu yapmadığını söyle!" dedi Changkyun. Yaklaşıp yakalarından tutarak sarstı sertçe.

"Yaptım."

"Yalan söylüyorsun..." dedi Changkyun kısık bir sesle. Ağlamaya başlamıştı. Elleri kolları bağlanmış gibi hissediyordu şimdi. Nefesi kesiliyor, ciğerlerine dayanılmaz bıçak darbeleri yiyordu sanki.

"Son isteğini sormuşlar ama söylememiş biliyor musun? Çok yazık... Halbuki isteseydi veda için görüntülü arardık."

"Jiyong! Kes sesini!"

Changkyun onu orada bırakıp odanın kapısına doğru yürüdü. Bir şey yapması gerekiyordu. Burada bu şekilde onun söylediklerine inanıp bekleyemezdi çünkü.

"Bol şans." dedi Jiyong gülümseyerek.

Changkyun odadan çıkmadan önce parçalanmış olan telefonunu alıp cebine koydu. Aklına koymuştu, o evden çıkacaktı. Bedeli ne olursa olsun çıkmak için sınırlarını zorlayacaktı. Hızlıca aşağı inip evin dışına çıktı. Kapının önü bir sürü adam doluydu. Hiçbirini umursamadan arabasına doğru yürüdü. Ancak yanında üç kişi de onunla gelmişti. Sürücü kapısını açıp içine bindi Changkyun. O üç kişi de onunla birlikte arabaya bindi. Changkyun birkaç saniyeliğine onlara baktı sinirle.

Sonra umursamayıp arabayı çalıştırmaya çalıştı ancak arabanın anahtarı orada değildi. Arabadan çıkıp evin içine doğru sinirle bağırdı.

"Jiyong! Anahtarım nerede?!"

Gayet sakindi Jiyong. Yatağın üzerine uzanmış, bacak bacak üstüne atmıştı. Çabalayışını izlemek istemişti bütün caniliğiyle. Anahtarını aradığını duyunca ceketinin iç cebindeki anahtarı eline alıp baktı inceledi birkaç saniye.

"Bilmiyorum!" diye bağırdı aşağı doğru. Sonra da geri yerine koydu.

Changkyun arabaya geri dönüp sinirle tekme atarak kapısını sertçe kapattı. Korumalar da onu takip ediyorlardı. Yola çıktı Changkyun. Birkaç dakika öylece bekledi ancak hiçbir araba geçmemişti. Zaman kaybettiğini anladığında tekrar eve girdi ve kapıyı korumaların yüzüne sertçe kapattı.

Salona gidip düşündü sadece. Dört döndü her köşesinde. Başı çatlayana kadar düşünmüştü. Jooheon'a ulaşmanın bir yolunu bulamayınca aklına daha önce neden gelmediğine lanet ettiği bir fikir gelmişti. Jooheon'ın öldüğünü asla düşünmüyordu. Jiyong bir psikopat olabilirdi ancak adam öldürmenin onu hapse gönderip Changkyun'suz bırakacağını da biliyordu. Bu sebeple Changkyun, aklına gelen fikri uygulamak adına mutfağa gitti ve bulabildiği en keskin ve en büyük bıçağı eline alıp inceledi. Gözleri parlamıştı bıçağa bakarken. Aklına gelen fikir doğrultusunda Jiyong'un zayıf noktasına zarar verecekti. Ancak bu şekilde itiraf ettirebilirdi ona Jooheon'ın nerede olduğunu.

Serendipity - JooKyun ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin