Giyu acı çekip bilincini yitirirken odadakiler ellerinden bir şey gelmediği için üzgündü. Tabi iblislerinde içinde biraz isteksizlik olmuştu. Bunun nedeni tek acı çekmek değil geçmişlerini hatırlayacak olmalarıydı.
"Hani bir şey olmadı?" Zenitsu'nun sorusuyla herkes ona dönmüştü. "Bu hemen olcak bir şey değil. Birkaç saate dönüşüm gerçekleşir. Belkide hemen olur bu kişiden kişiye gerçekleşicek bir olay." Yushiro başladığı laftan derin bir nefes aldıktan sonra devam etti. "Sıradaki kim?"
Daki, Gyutaro ve Akaza'nın aralarında bir bakışma geçmişti. Hepside kararsız görünüyordu. Sesiz bakışma devam ederken Tanjiro konuştu, "Nezuko, sıradaki Nezuko olsun."
Tanjiro'da istemsizce söylemişti çünkü kardeşini acı çekerek görmek istemiyordu. Ama zaten bu yüzden iblis avcısı olmamışmıydı? Kardeşini insan yapabilmek için katlanmamışmıydı tüm bu çileye. Son bir adım kalmıştı işte.
Ama iblislerin düşüncesi bu yönde değildi. Zaten büyük bir savaşın ortasında taraf değiştirmişlerdi. Amaçlarında insan olmak vardı elbette ama bunca zamandır güçlenmek için katlettikleri insanlar içlerinde bir burukluğa neden oluyordu.
Yushiro kafasını sallayıp Nezuko'ya sandalyeyi işaret etti. Nezuko abisinin yardımıyla sandalyeye oturup gereken önlemler alındıktan sonra iğne yapılmıştı.
Nezuko'nun acı içinde bağrışları odayı doldururken abisininde gözünden bir damla yaş gelmişti. Sondu işte son çileler. Son acılar.
Tanjiro sakinleştirmek adına Nezuko'nun kolunu okşayınca, Nezuko sırf abisi üzülmesin diye kendisini tutmaya çalışmıştı. Çokta başarılı olduğu söylenemezdi. Zaten bir kaç dakika sonra bilincini yitirmişti. Oda iblis formundan insana geçmemişti.
Akaza gergin bekleyişinin ardından artık bitmesini istediği için öne çıkıp, "sıra bende" dedi ve Yushiro'nun komutunu beklemeden yerine geçip oturdu.
Onun hemen yanında Rengoku vardı. Rengoku, Akaza'nın gerginliğini fark edip, "Ben yanındayım merak etme." dedi. Akaza'nın kulağına fısıldadığı için bir tek Akaza duymuştu. Rengoku'ya yarım bir gülümseme yollayıp, "Teşekkür ederim." dedi.
Ama hâlâ endişeliydi. Eskisi gibi olamamaktan dolayı üstünde bir gerginlik vardı. Sonun iğne koluna saplanıp panzehir vücuduna yayılırken keskin bir acı hissetti ama Giyuu ve Nezuko kadar tepki vermemişti.
Vücudu titreme ile kasılırken, bilincini kaybetmeden önce gözünün önüne gelen hatıraları ile gözünden bir kaç damla yaş geldi. Belki yüzyıllar sonra tekrar hatırlamıştı. O anda hiç unutmamayı dilemişti.
Babasını hatırladı. Sırf babasına ilaç alabilmek için işlediği suçları hatırladı. Bu yüzden babası intihar edip kendisine dayanamadığıyla ilgili not yazmıştı. Bu olayın üstünden çok geçmeden judo dükkanı olan bir adamla karşılaşmıştı. Bu adam ona yuva olmuştu onu eğitmişti. Birde bu adamın bir kızı vardı. Akaza'nın ilk aşkıydı. Evleniceklerdi. Kız hastalığından kutulup Akaza'yla evlenmeyi kabul etmişti. Tabi o zamanlar ismi Akaza bile değildi. Hakiji Soyama. Bu ismi kendisine hep lanetli gelmişti.
Evlenemeden kayın babası ve nişanlısını suikastten dolayı kaybetmişti. İntikam olarak onlarca insanı çıplak elleriyle öldürmüştü. Sonrası daha da iğrençti. O gece köprüden geçerken takım elbiseli bir adam yolunu kesmişti. Ona söylediklerini hatırladı. "Buraya bir iblis gönderdiğimi hatırlamıyorum." Akaza onu delidir diye pek takmadı yanından geçmeye çalıştı ama yine yolunu kesmişti. "On iki iblis kameri kuracağım. Sende bize katıl." Muzan ona bunu bir teklif gibi değilde yapacaksın tarzı söylemişti. "Çekil yolumdan ilgilenmiyorum." Akaza istememesini belli bir şekilde belli ederken, Muzan onu dinlememiş zorla iblis yapmıştı. İblis olunca ona kendini kurtardığını bu yüzden kendisine mavi örümcek zambağını bulmasında yardım edeceğini söylemişti.
Akaza ona itat ederek her isteğini yerine getirmişti. Kadınları demek konusunda. Akaza kadın yemekten sebebini bilmediği bir nedenden hep rahatsız olurdu. Bunu Muzan'la konuşmuştu Muzan'da bunu kabul etmişti.
Bu olayların hepsi Akaza'nın aklına gelirken Akaza'nın göz yaşları hızlanıyordu. Vücudunda yer yer değişimler hissediyordu. Bilinci kapanmadan önce son hissettiği yine ağrılarıydı.
Rengoku'nun içi burkulmuştu. Sevdiğinin böyle üzgün olması kendisinin çok kötü hissediyordu. Rengoku ve odadakiler Akaza'ya bakarken vücudunun değiştiğini gördüler.
Gri - beyaz cildi soluk ten rengi haline gelmişti. Pembe saçları siyah olmuştu. Fakat pembe kirpiklerinin rengi değişmemişti. Gözleri kapalı olduğu için göz rengi görümüyordu. Çizgileri ise geçmemişti. Herkes çizgilerinin iblislikten olduğunu sanırdı ama Akaza'nın dövmeleri hâlâ olduğu gibi kalmıştı. Herkes o dövmelerin suçlu dövmesi olduğunu anlamıştı ama kimseden ses çıkmamıştı. Bunu ortalık sakinleşince konuşabilirlerdi.
Ustaları, Oyakata-sama Muzan'a yapılan planda ölmüştü. Onun yerine Sanemi geçmişti. Normalde Gyomei geçerdi ama o da ölünce görev Sanemi'ye kalmıştı. Ne kadar istemesede kabul etmek zorunda kalmıştı. Kararları bir nevi o veriyordu. Herkesin kelebek konağında olmasını o istemişti.
Rengoku hem üzgün hemde hayretle Akaza'ya bakmaya devam ediyordu. Bir varlık her haliyle nasıl bu kadar güzel olabilir?
Sıra Gyutaro ve Daki'ye gelince hatırlayacakları anılarının huzursuzluğuyla yerlerine geçtileri. Daki Gyutaro'dan daha çok korkuyordu. Gtutaro kardeşini öpüp, "korkma bebeğim. Bir şey olmayacak." dedi. Kendisi abi olduğu için korkusunu belli etmiyordu. Eğer o da kendisini salarsa işler hiç iyi bir yere gitmeyecekti bunu o da biliyordu.
İğne olurken Daki'nin bağırmasıyla Gyutaro ilkildi. Kendisinin çektiği acıyı kardeşide çekiyorsa az bile tepki vermişti. Gyutaro sırf kardeşini ürkütmemek için kendisini o kadar çok sıkıyordu ki vücudundaki damarlar belli olmuştu.
Gyutaro kendi acısını boş verip elini kardeşinin eline atıp okşadı. Daki'nin gözünden yaş gelirken ikiside aynı anda anılarını hatırlamaya başladılar. Gyutaro daha çok acı çekmişti. Kendi annesi bile onu sevmemişti. Çirkin diye ona kimse iyi davranmamıştı. Kardeşi doğunca gururla dolaşıyordu. O çok güzeldi. Gyutaro onu hiçbir zaman kıskanmamıştı aksine herkese göğsünü gererek onu gösteriyordu.
İki kardeş hayatlarına bir sıfır geride başlamışlardı. Japonya'nın en fakir kesiminde doğmuşlardı. Gyutaro hiç bir zaman kötü bir insan oomamasına rağmen en kötü şeyler hep onu bulmuştu. Bir gün işten dönünce kardeşini dumanlar içinde bulmuştu. Hepsini sorunları olduğu o iğrenç adam yapmıştı. Berbat hayatlarını mahvedip daha da kötü yapmıştı. Gyutaro o gece yaralı olmasına rağmen o adamı öldürmüştü. Nabzı yavaşlayan kardeşi ve kan kaybeden kendisi tam ölcekken onları Doma kurtarmıştı. Yani onlar kurtardı sanıyordu. Ölseler daha iyiydi. Kendileri üst kamare gelmek için bir çok insan öldürmüşlerdi. Hemde bir hiç uğruna.
İkiside bilinçlerini gözü yaşlı kaybetmişlerdi. Odadaki tüm iblisler baygınken diğerleri birbirlerine baktı. "Şimdi ne olacak?" Sanemi'nin sorusuyla herkes ona baktı. Odadakilerde hepsi üzgündü. Herkes birine üzülüyordu. Ama en çok perişan görünenler, Sanemi, Rengoku ve Tanjiro'ydu. Adeta canlarından can gidiyordu.
"Biraz zaman tanımalıyız bir kaç saate değişim tamamlanır ve uyanırlar. Uyanınca hatırladıkları pek hoş olmayan anılarla saçma sapan bir şey yspmasınlar onlara mukayet olun." odadaki tek panzehir yapılmaya iblis Yushiro'ydu.
"Yushirok-san sen olacaksın peki?" Genya'nın sorusuylar bir kaç kişi Yushiro'ya baktı.
"Beni boş verin. Ben insan olmak istemiyorum. Birinin hatıralarını sonsuza dek yaşatmam gerek. Zaten bir kaç gün sonra gidiceğim."
"Nereye gitceksin?"
Sanemi'nin sorusuyla Yushiro buruk bir gülümseme bıraktı. "Bilmiyorum. Ama onun beni görebilceği bir yere gitmek istiyorum." o andan sonra kimse konuşmadı. O andan itibaren akıllarında tek bir soru vardı. Şimdi ne olacaktı?
Yazarın Notu:
Açcık kısa oldu ama devamını gece atarım. Bir kaç kişi iblisler insan olunca yüz yaşlarında oldukları için ölürler demiş. Biliyorum ölürler ama... Öldürmeye kısyamadım. Tamam kaostan besleniyor alabilir ama o kadar da değil. Bu bölüm acık hüzünlü oldu. Allahım ben niye mutlu bir bölüm yazamıyorum. Neyse öneri veya görmek istediğiniz sahne falan varsa alabilirim. Kendinize çok çok iyi bakın öpüldünüz (MUAH). ❤. (1088)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnızca Arkadaş? | SANEGİYU
Hayran KurguGiyu sevdiği herkesi kaybetmişti : Ablasını ve en yakın arkadaşını . Hashira olunca saygı göreceğini sanmıştı ama ne yazık ki yanılmış .Herkes giyudan nefret ediyordu o zaman yaşamanın ne önemi vardı ki . Birgün giyu Oyatoka-sama nın verdiği görev...