3

6.6K 311 107
                                    

Barış asansöre doğru ilerlerken kapımı hızlıca kapattım ve ona seslendim.

"Asansörü tutar mısınız?" Tamam onunla fazla vakit geçirmek gibi bir amacımda vardı ama bu gün gerçekten geç kalmıştım.

Koşar adımlarla onun tuttuğu asnsöre bindiğimde denk geldiğimiz her sabah gibi gülümsedi bana.

"Günaydın," yalan değildi, ne zaman denk gelsek günaydınlaşıyorduk ama karşı komşum olduğu için bunun kadar normal bir şey yoktu benim için.

"Günaydın, teşekkür ederim bu arada." Gülümseyişine karşılık verdikten sonra gözlerimi ondan çektim.

Asansör zemin kata ulaştığında hızlı bir şekilde binadan çıktım ve Cihan abiye, binanın güvenliğine doğru ilerledim. O otoparka gidip arabasını alacaktı büyük ihtimalle. Açıkçası şu an gerçekten umurumda değildi.

Arabası yanımdan geçip Cihan abinin yanında durduğunda konuştuklarını duyacak kadar yakındım ama şu an benim işim daha önemliydi, o yüzden sözünü keserken hiç düşünmedim.

"Cihan abi! Cihan abi..." Koşar adımlarım durup nefes nefese kaldığım sırada Cihan abinin karşısında duruyordum.

"Cihan abi otobüs, otobüs gitti mi?" Nefes nefese sorduğum soruyla karşı şeritteki otobüsün hızla ilerlemesini görmem bir olmuştu. Sanırım şu an koşmassam asla yetişemeyecektim.

Tam koşmak için bir adım atmıştım ki Cihan abi beni kolumdan tuttu.

"Kızım salak mısın çarpılacaksın," otobüs gözlerimin önünde benden uzaklaşırken sadece durup izledim, ben gerçekten bitmiştim.

"Allah kahretmesin ya! Sunumum var benim ilk ders!"

"Sakin ol kızım buluruz bir yolunu, ben bırakırım seni istersen." Cihan abi 10 dakika bile sitenin önünde gözükmese başı yanardı, biliyordum.

"Yok abi teşekkür ederim yine de, bir sonraki otobüsü bekleyeceğim mecbur. Bir sene daha burdayım artık, dersten kalacağım çünkü kesin."

"Ben bırakırım istersen." Varlığını unuttuğum Barış'a doğru dönerken onu artık kurtarıcı meleğim olarak görüyordum. Ya da kurtarıcı civcivim.

"Gerçekten mi? Çok memnun olurum, yarım saat bile sürmez gerçekten." Güldü ve yanındaki koltuğa attığı çantasını arka koltuğa koydu.

"Barış oğlum, yetiştir kızı da dersi geçsin."

"Tamamdır abi," hızla yanına oturduğumda son kez Cihan abiye dönüp teşekkür ettim ve araba hareket etti. Kemeri hızlıca takıp ona döndüm tekrar.

"Gerçekten teşekkür ederim, hayatımı kurtarıyorsunuz şu an."

Güldü ve gözlerini yoldan çekip bana baktı. "Abartmasan mı, üniversite yakın zaten bizim tesislere. Teşekküre gerek yok." Derin bir nefes aldım.

"Ne okuyorsun bu arada?"

"Fizyoterapist ve rehabilitasyon. Son yılım, sonrasında ne olacağını hiç bilmiyorum." Aslında biliyordum ama Barış beyin öğrenmesine gerek yoktu.

"Türkiye şartları altında bir şeyler öngörmek çok zor gerçekten, umarım her şey gönlünce olur."

"Teşekkürler," diye mırıldandım yolu izlerken.

"Bir şey soracağım, bizim binada Ada diye birini tanıyor musun? Ya da sitede, bilemiyorum." Gülmemek için zor dururken alt dudağımı dişledim ve düşünüyormuş gibi yaptım.

"Yardımcı olamayacağım, tanımıyorum." Başını hafifçe salladı ve anladığını belli etti.

Kampüs ucundan gözüktüğünde heyecanla çantamı daha sıkı tuttum ve aynaya bakmak için güneşliği indirdim. Güzel görünüyordum, sunum yapmaya hazırdım.

Arabaya yavaşlayıp durduğunda saate baktım sadece beş dakika geçmişti.

"Çok teşekkür ederim gerçekten. Böyle kuru kuru teşekkür etmek içime sinmiyor, belki daha sonra kahve içmek istersen... Herneyse, geç kalıyorum! Görüşürüz." Hızla arabadan inip koşar adımlarla içeriye girdiğimde derin birkaç nefes aldım.

Krizi fırsata geçirmek buydu işte. Bir de cevap vermesine fırsat verseydim daha iyi olurdu ama neyse...

civciv | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin