Elimdeki kupa bardağını koltuğa yayılmış olan Yunus'a uzattım.
"Al." Elimdeki bardağı alırken homurdandı.
"Ayda bir geliyoruz zaten, onda da gördüğümüz misafirperverliğe bak."
"Çok konuşma alırım ayağımın altına." O gülerken elimde kendi kupamla yanına oturdum.
"Ne cins insansın, kaç yıldır tanışıyoruz hala alışamadım."
Sinirle döndüm ona. "Neden herkes garip diyor bana, sadece mizahım iyi ondan. Siz anlamazsınız, cahiller."
"Canım," elindeki bardağı kenara bıraktı ve bana döndü. "Açelya'cım," bende elimdeki bardağı kenara bırakıp ona döndüm ve ne diyeceğini kestirmeye çalıştım.
"Bir tanem, başka kim sana garip diyor söyle bana, sana sadece ben sövüp sayabilirim."
"Of ne malsın Yunus, neyse bak..." Hemen neşeli bir hale büründüğümde beni izliyordu. "Mezun oluyorum yakında, geleceğim sizin oraya."
"Gel canım, kırmızı halıyla karşılayacağız seni."
"E tabii, bölümünü ikincilikle bitirmiş taze kan alıyorsunuz tesislerinize, kutlama olmazsa alınırım." Güldüğünde kuruyan dudaklarımı dilimle nemlendirdim ve ona bakmayı sürdürdüm. Arada kalmıştım, ona Barış'a yazdığımı söylemeli miydim?
"Ne oldu?" Diye sordu hemen değişen ruh halimi fark ettiğinde.
"Yunus sana bir şey söyleyeceğim," elindeki bardağı dudaklarına götürmeden önce son kez bana baktı.
"He?" Derin bir nefes aldım, yavaş yavaş gidecektim.
"Ben birinden hoşlanıyorum." Ağzındaki kahveyi püskürttüğünde sinirle ona baktım.
"Ya Yunus mal mısın amınakoyayım!" Öksürmeye başladığında hızla sırtına vurdum.
"Kızm öyle aniden söylenir mi?"
"Ya ne diye böyle tepki veriyorsun sanki senden hoşlandığımı söyledim Yunus, mal mısın?" Güldü.
"Tamam insan gibi anlat şunu."
Derin bir nefes aldım. "Birinden hoşlanıyorum işte, o kadar."
"Kızım mal mısın? Kimin neyiymiş adam gibi anlatsana şunu." Alt dudağımı dişledim.
"Şey ya, benim karşı..." Çalan zille Yunus'la birbirimize baktık.
"Birini mi bekliyosun?"
"Hayır." Dedim kısaca.
"Tamam ben bakayım, sende gelince adam gibi anlat şunu." O ayağa kalkarken başımı salladım ve onu onayladım.
Kendi kendimi batırmıştım, neyseki çalan zil beni kurtarmıştı. Yunus geldiğinde konuyu nasıl değiştiririm diye düşünürken içeriye Yunus ve Barış ikilisi girdi. Çatılan kaşlarımla gözlerim ikisinin arasında gidip geldi.
"Selam," Barış'ın selamıyla hafifçe gülümsedim.
"Selam, otursana..." Tekli koltuğa geçerken Yunus'ta yanıma geri gelmişti.
"Siz tanışıyormuşsunuz?" Bana baktığında başımı salladım.
"Evet, yani öyle çok da değil. Komşuyuz işte, o kadar."
"Anladım. Bir şey içer misin bu arada Barış?" Yunus'un kendi eviymiş gibi Barış'a sorduğu soru ile göz devirdim.
"Yok abi sağ ol, ben şey için gelmiştim aslında..." Elinde tuttuğunu daha şimdi fark ettiğim ve iki gündür evin içinde aradığım gözlüğümü bana uzatınca kaşlarım havalandı.
"Bunu arabada unutmuşsun o gün, yeni fark ettim." Gözlüğü almak için uzandım.
"Teşekkür ederim."
"Hangi gün?" Yunus bir sus, Yunus bir sus kardeşim, bir sus.
"Geçen otobüsü kaçırdım demiştim ya, o gün Barış yardım etti bana."
"Ha anlattığın o gün seni yetiştiren Barış'tı yani?" Başımı salladım, sanırım ona en önemli detayı söylememiştim ve bunun için bana hesap soracağını biliyordum.
"Neyse ben sizi rahatsız etmeyeyim," Barış ayaklanırken ona döndük ikimizde.
"Ne rahatsızı oğlum mal mısın? Otur şöyle kahve içelim bari."
"Evet evet, kahve sözüm vardı zaten. Ben yapayım." Ayaklandığım sırada Yunus'ta arkamdan kalktı.
"Yardım edeyim bende." Yunus bir sus Allahın cezası başka bahane mi bulamadın.
"Sen bana bunu niye anlatmıyorsun Açelya?"
"Yunus bir sakin ol ya, anlatacaktım ben." Sırtına duvara yaslamış ellerini de göğsünün altına kilitlemiş bir şekilde kahve yapan beni izliyordu.
"Yalan söyleme bari, anlatacağın falan yoktu." Sert ses tonuyla kaşlarımı çatarak ona döndüm.
"Niye abarttın bu kadar?"
"Ben mi abarttım Açelya? Takım arkadaşım o benim, anlatsaydın ani gelişinin nedenini biliyor olur, aranızda salak gibi durmazdım." Sinirli duruyordu fakat bu siniri anlattıkları yüzünden değildi, başka bir şeye kırıldığını anlamıştım ama çözemiyordum.
"Ne bu ses tonu? Sırf Barış'ın arabasına bindiğim için mi?" Şu an yapabilecek en kötü şeyi yapmıştım ama birden olmuştu, sinirlenince kendimi tutamıyordum.
Gözlerini benimkilerden çekti ve sinirli bir şekilde mutfaktan çıktı, saniyeler sonra da dış kapının sesini duydum.
"Bir sorun mu var?" Barış kapıda belirince derin bir nefes aldım.
"Acil işi çıktı," diye mırıldandım. "Ama kahve hazır olmak üzere, istersen balkonda içebiliriz?"
"Aslında gitsem daha iyi olur, yine de teşekkür ederim." Dudaklarım hafifçe aralandığında itiraz etmem gerekiyordu ama Yunus yüzünden modum o kadar düşmüştü ki duraksadım.
Bariz bir şekilde benimle vakit geçirmek istemiyordu, normaldi. Beni tanımıyordu ve onu gözünde sadece karşı komşusuydum.
"Israr etmeyeceğim," diye mırıldandım ve ocağa dönüp kahvenin altını kapadım. Ses tonum oldukça kırgın çıkıyordu, umarım anlamazdı.
Onu kapıdan ağırladıktan sonra içeri geçtim ve kendimi koltuğa attım, garip bir saat geçirmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
civciv | barış alper yılmaz
Fanfictioncivciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirme tarihi