13

4.8K 223 158
                                    

3 ay sonra

Aylar geçti ve benim mezuniyetim geldi çattı. Babamların gelmeyeceğini bildiğim halde gözlerim kalabalıkta onları aradı, belki bir sürpriz yaparlardı. Geçerli sebepleri olduğunu bildiğim halde onlara içten içe kırılmadan edemiyordum, üniversite mezuniyetim benim için önemliydi. Ne olursa olsun ilerideki çocuğumun mezuniyetine katılacaktım ve onun da böyle hissetmesine neden olmayacaktım.

Her neyse.

"Açelya, burdayım!" Yunus'a döndü bakışlarım, kalabalığın arasında onun neşeli sesi kulaklarıma dolduğu gibi içim biraz olsun rahatlamıştı. Ona doğru hızlandı adımlarım ve birbirimize yetiştiğimize koskoca sarıldık. Uzun uzun, sıkı sıkı. Onun burda olması içime bir nebze olsun su serpmişti. Yalnız hissetmiyordum.

"Mükemmelsin," diye mırıldandı geri çekilip birbirimize baktığımız sırada. "Bölümünü ikincilikle bitirdin resmen..." Gülümsedim.

"Ben aklıma bir şey koydum mu yaparım aslanım,"

"Biliyoruz onu güzelim," derken göz kırptı bana. Utanarak alt dudağımı dişledim ve geri çekildim.

"Rams parkta yerimi hazırla," güldüğünde beraber yürümeye başladık.

"Nereye gidiyoruz simdi?" Diye sordum onun arabasına doğru yürümeye devam ederken.

"Tabii ki yemek yemeye, sonrada küçük bir kutlama yaparız. Mezun oldun kızım bunu kutlamamız lazım." Yüzümdeki gülümseme büyürken birden modum düştü.

"Kimle kutlayacağım ki sanki?" Diye sordum.

"Ben yetmez miyim?" Durdu ve dönüp bana baktı, gözlerimizin kesiştiği saniyeler sonrasında ben cevap vermeden yürümeye devam etti.

"Yetersin tabii Yunus'um." Gülümseyişini hafiften gördüğümde cevap verdi.

"Bizimkilerle kutlarız canım, Kerem, Barış falan..."

Adımlarım durdu birden, Barış'la aynı ortamda bulunmak istemiyordum. Uzun zamandır da birbirimizi görmüyorduk.

Yunus arkasını dönüp bana baktığında durmuş olduğumu gördü ve kaşlarını çatarak sordu. "Ne oldu?"

Omuz silktim ve adımlarımı devam ettirdim. "Hiç, kutlarız tabii." Barış benim üniversite mezuniyetimin kutlamasından önemli değildi, tabii ki de kutlamak istiyordum. "Ama ilk eve geçelim," diye devam ettin lafıma. "Partileme kombini yapmam lazım."

Kaşları havalandığında göz kırptım ona.

"Hayır Açelye, sonra kısacık elbiselerle çıkıyorsun karşıma. İlla birine sataşıyorum sonra, yok olmaz." Dudağımı büzdüm hala bana bakarken.

"Yunus yaa, hadii," dedim sonunu uzatarak. Aynı anda adımlarımı hızlandırıp seke seke onun koluna girdim. "Lütfen lütfenn,"

Sahte bir sinirle nefes aldı ve sesli bir şekilde geri verdi.

"En ufak bakan birini gördüğümde 'Yunus sakin ol' demek yok ama?"

"Kavga yok!" Dedim sesimi yükselterek. "Partiyi mahvetmek yok Yunus, tamam mı?"

Adımları durdu. "Ama böyle olmaz ki, elimi kolumu bağlıyorsun sen benim."

"Hiçte bile," dedim bende tam karşısında durarak. "Kavga yok, lütfen." Dudaklarımı lütfen anlamında büzdüğümde bakışları oraya kaydı, kaşlarımı çattım ve yürümeye devam ettim.

"Tamam be kızım," dedi arkamdan tekrar yürümeye başladığında. "Dursun abi beni böyle görse bir daha seni bana emanet etmezdi." Güldüm.

Sonunda otoparktaki arabasına vardık ve binip eve geçene kadar havadan sudan konuştuk. Eve geçtiğimizde de o ortak arkadaşlarımızı arayıp haber vermeye başlamıştı. Bende ilk çağırmak istediğim birkaç arkadaşımı bilgilendirdim, daha sonra odama geçip saç ve makyajla uğraştım.

civciv | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin