nasılsınızz nasıl gidiyorr
iyi okumalarrr
•••
Elimdeki çay tepsisiyle mutfağa geçtiğimde tepsideki bardaların kimin olduklarını çoktan karıştırmıştım. En sağdaki Barış'ın bardağıydı, sadece o aklımdaydı.
Tepsiyi tezgaha bıraktım ve çayın yanına dün annemle yaptığımız kurabiyelerden koymaya karar verdim. Beş tabak çıkartıp tezgaha dizdim ve üst dolabı açtım, belki ihtimal oraya yetişebilirdim... Parmak uçlarıma basarak kurabiye dolu kavanoza yetişmeye çalıştım fakat nafileydi. Tam vazgeçmiş, sandalye almak için arkamı dönüyordum ki arkamda hissettiğim beden buna engel oldu. Barış'ın eli üzerimden geçti ve kurabiye kavanozunu üst dolaptan alıp tezgaha bıraktı.
"Teşekkürler," diye mırıldandım o bir adım geri çekilmişken. Birkaç saniyelik yakınlaşmasında bile kokusu beni sarhoş edebiliyordu.
Gülümsedi. "Hadi şunları annemlere yetiştirde hava almaya çıkalım biraz."
Dün Barış bizimle sandığımdan daha fazla vakit geçirmiş, akşam yemeğinde bile eşlik etmişti. Ayrıca babamla tanışıyor olmaları ve tatlı şakalaşmaları çok fazla duygulanmama neden olmuştu. Bir şeyler güzel gidiyordu, bunu hissediyordum.
Yemekten sonra annemler Emine ablara çay içmeye gitmişti, biz de Barış'la evde kalmıştık. Güzel sohbet etmiştik ve zaman çok hızlı geçmişti.
Ayrıca, Barış beni milli maçları izlemeye, Almanya'ya davet etmişti. Türk futbolcuların kaldığı otelde bana bir oda ayarlayabileceğini ve Tuğçe'de gelirse iyi vakit geçirebileceğimizden bahsetmişti.
Tabii ki anında kabul etmiş, bu teklifi bekliyormuş gibi davranmamıştım fakat zaten reddedilmeyecek bir teklifti. Annemler eve geri geldiğinde ve Barış'ı eve beklediklerini söylediğinde vedalaşmıştık, ben de direkt annemle babama Almanya işinden bahsetmiştim.
Doğrusunu söylemek gerekirse çok fazla heyecanlanmıştım ve onlar bu heyecanın nedenini ilk defa yurt dışına çıkıcak olmama bağlamışlardı. Hayır, Barış Alper'in bunu teklif etmesi beni heyecanlandırmıştı ve evet, tabii ki gidecektim.
"Hava almaya mı?" Diye sordum ona arkamı döndüğümde. Çayları doldurmuş, kurabiye tabaklarını tepsiye yerleştiriyordum. "Nereye?"
"Yürürüz biraz, olmaz mı?" Kendimi tutmadan salak salak sırıttım. Görmüyordu zaten, hâlâ arkam dönüktü.
"Olur," dedim gülen yüz ifademin aksine ciddi bir sesle. "Bekle şunları vereyim," ve yüzümü ona döndüm, kalçasını masaya yaslamış beni izliyordu.
"Git, git," dedi yarım ağız gülerek. "Servis yap Ada hanım, bekliyorum."
Güldüm ve cevap vermeden çayları dağıttım. Barış'ta arkamdan geldi ve tepsideki son tabağa annemlerin önüne koyarken konuştu. "Biz Açelya'yla hava almaya çıkacağız,"
"Gidin, gidin," dedi annem hemen. "İki genç takılın, bizden sıkılıyorsunuz biliyoruz zaten."
Gülerek annemin yanağına bir öpücük kondurdum. "Ne sıkılması annem?" Göz kırptı ve omzuma hafifçe vurdu.
Annem bir şeyler ima ediyordu? Anlamaz gözlerle ona bakarken göz devirdi ve önüne döndü. Bende babama dönüp, "Gidiyorum o zaman ben?" dedim izin istercesine. Evet yirmi dört yaşındaydım ama babamın yanında babamın kararlarına saygı duyardım.
Babam bana değil, Barış'a bakıyordu. "Kızım sana emanet Barış,"
"Babacım savaşa gitmiyoruz," dedim göz devirerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
civciv | barış alper yılmaz
Fanfictioncivciv: sarma mı yaptin gercekten __ #galatasaray 'da 1. 01.08.24 #barışalper 1. #yunusakgün 1. #millitakımlar 1. __ başlama tarihi 19.08.23 bitirme tarihi