12

5.1K 237 216
                                    

Sakin kafayla oturup düşününce Yunus'a nasıl karşı çıkamadığıma şaşırıyordum. Bir hafta önce, "Bana biraz zaman ver." Dediğinde nasıl hemen kabul etmiştim de aramızı düzeltmiştik?

Garip olan, o kadar gün soğuk yaptıktan sonra nasıl hemen eski samimiyetine geri dönebilmişti?

Aklımda bir sürü soru işareti vardı ama Yunus'la zaman geçirdiğimde tüm bunlar önemsiz geliyordu. Sadece onunla daha fazla zaman geçirmek istiyordum, en sonunda yine beni bir köşeye atıp yüzüme bakmayacak olsa bile.

Barış'a geldiğimizde ise... Artık sabah asansör karşılaşmalarımızdaki 'günaydın' bile yoktu. Hiç konuşmuyorduk, birbirimizin yüzüne bakmıyorduk.

Anonim olarak yazdığımda eskisi kadar keyifli sohbet etmiyor, çoğu zaman tersliyordu. Sanırım engellemesine çok az kalmıştı. O da haklıydı kendince aslında, hiç tanımadığı biriyle konuşmak doğru gelmiyor olabilirdi.

Okul bitmek üzereydi, mezun olmama çok az kalmıştı. Ailem ne yazık ki mezuniyetime gelemeyecekti.

"Olsun," diye mırıldandım kendi kendime. "Olsun."

Ailem Rize'de yaşıyordu, 15 saat yol onlar için çok fazlaydı. Bende çok fazla ısrar etmek istememiştim, mezuniyetimde yalnız olacaktım yani. Olsun.

"Kızım," babamı ararken aklıma dolaşan düşünceleri babamın sesini duymamla bir köşeye attım.

"Babamm, ne yapıyorsunuz?"

"Oturuyoruz canım, sen?"

"Bende öyle, şu sıralar biraz fazla oturuyorum hatta. Çok sıkılıyorum." Yalnız hissetmeye başlamamın en büyük nedenlerinden biri buydu. Kendi kendime çok fazla vakit geçiriyordum ve bu kendi düşüncelerimle de çok fazla vakit demekti. Kafamı dağıtacak bir şeyler de bulamıyordum üstelik.

"Yunus nerde?" Sıkıntıyla nefes verdim, babam ve Yunus sevdası.

"O da kendi işine bakıyor baba, sürekli yanımda olamaz ya?"

Babamın imalı gülüşünü duyduktan sonra gözlerimi kapattım.

"İşte bizde sürekli yanında olsun isterdik kızım ama siz bilirsiniz ne diyelim..." Güldüm. Artık onun ikimizi yakıştırdığı ve ikimize vurguladığı cümleleri duymamazlıktan geliyordum ve bunu biliyordu.

"Anladım babacım, paramda azalmış benim alışveriş yapacağım ya." Konuyu değiştirme şeklime güldükten sonra telefonu büyük ihtimal kulağından çekip anneme bir şeyler fısıldadı. Hep böyle yaparlardı, onların bu hallerine alışmıştım ve artık çok tatlı geliyordu. Kendi aralarında Yunus'la beni çekiştiriyorlardı, hemde daha ben telefonu kapatmadan...

"Tamam kızım gönderirim sana birazdan para."

"Tamamdır babamm," onlarla bir süre daha konuştuktan sonra akşam yemeği faslına geçecekleri için kapatmıştık. Telefonu koltuğun diğer ucuna fırlattıktan sonra tavanı izlemeye koyuldum, karnımda hafifte olsa bir açlık hissi vardı ama asla kalkıp yemek yemek istemiyordum. İştahım yoktu.

Kötü ruh halim iştahımı kapatmıştı.

Gözlerim kapatıp kendimi zorla, muhtemelen kısacık sürecek bir uykunun içine itmeden önce zil çaldı. Oflayarak koltuktan kalktım ve kim olduğuna bakmadan çat diye açtım kapıyı.

"İyi akşamlar," Barış'tı. Elindeki servis tabağı ile karşımda dikiliyordu.

"Canım tatlı çekmişti," diye mırıldandığında bana uzattığı tabağı aldım ve üzerindekini dikkatle incelemeye başladım. "Annemin bana hep yaptığı, en sevdiğim tatlılardan birini denedim. Kötü olma ihtimali yüksek ama... Sen yine de tadına bakarsın. Hem puanlarsın nerede ne eksiğim var söylersin bana..."

civciv | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin