16

3.9K 163 197
                                    

"Barış yeter, önüne koydukça içiyor bu mal." Yunus'a döndüm. İçerdim, ne varmış?

"Kendi işine baksana sen," dedim yandan bir bakış atarak.

Güldü Barış. "Kendi işine baksana sen abi," diye tekrar etti beni.

Yunus, burun kıvırarak, "Aman çok meraklıydım sana," dedi. "Sarhoş ol, sonra, Yunus beni eve bırak diye yalvar, hadi bekliyorum."

"Bu sarhoş olmamış hali mi?" Şaşkın sesin sahibine döndüm. Aral hazretleri bu gün de yanımızdaydı.

"Ne zaman sana yalvardım be? Yalancı."

"Görürüz," dedi iddialı sesiyle.

"Göreceğiz." Ve son sözümü söyledim. Bu gece beni eve bırakmasıyla alakalı tek kelime edersem kendimi öldürürdüm. Egosunda boğulsun, gerizekalı aptal.

Elimdeki son bardağı da bitirdiğimde Yunus yanımdan kalkmıştı. Nereye gittiğini sormadım.

"Bir tane daha mı?" Diye soran Aral'a döndü bakışlarım.

"Hayır, midem kötü oldu." Kaşları havalandı ve endişeli bir hale büründü.

"İyisin değil mi?" Kötüyüm dedim ya canımcım.

"Bilmiyorum," karnımdaki elim yavaş yavaş ağzıma doğru çıktı çünkü midemdeki her şeyde ağzıma doğru yol almıştı. "Sanırım kusacağım." Hızla yanından kalkıp lavaboya yol aldım, Aral'ın peşimden geldiğini ise eğilmiş midemdekileri boşaltırken saçlarıma dolanan el ile anladım. Nazik hareketlerle saçlarımı tuttu ve önüme gelmesini engelledi.

Kendime geldiğimde sırtımı tuvaletin duvarını yasladım ve gözlerimi kapatıp birkaç dakika boyunca öylece durdum.

Aral başımda dikilmiş beklerken dakikalar sonra konuştum, "Gidebilirsin."

Ablan izin verdi, gidebilirsin Aral.

"Gitmem ki, iyi değilsin sen. Evine bırakayım mı?"

Karşımda dikilmiş ne yapacağını bilemez halde sarı saçlarını dağıtıyordu. Kapı sert bir şekilde açılınca da gözlerini direkt oraya dikti.

"Ne yapıyorsunuz?" Barış'ın sesi geldi. Bir o eksikti. Çağırın herkesi gelsinler, özel olarak görsünler bu rezil halimi. Çağırın hadi, bekliyorum. Ellerimi başımın iki yanına bastırıp yeniden gözlerimi kapattım.

"İyi misin Açelya?" Elime megafonu alıp herkese cevap vermek istiyordum, tek tek cevap vermek yorucuydu. "Değilim Barış iyi falan, sorup durmayın ya!"

"Gözünü açsana kızım," gözlerim kapalı mıydı hala? Açmıştım sanki en son.

"Sarhoş muyum ben?" Sarhoştum tabii ki. Gerizekalı Ada, belli değil mi kendi içinde karar veremiyorsun daha.

Barış güldü, Aral ise başımızda dikilmiş ifadesizce izliyordu. Evet gözlerimi açmıştım, bu sefer emindim.

"Sarhoşsun Açelya, kalk."

"Yunus'u çağırın," dediğim an pişman oldum. Hızlıca ayağa kalktım. "Yok, yok! Çağırmayın sakın. Yunus yok, çağırmayın!" İkiside yerinden kıpırdamamıştı zaten.

İkiside bu halime güldü, ardından Aral, "Eve bırakayım mı seni?" diye sordu. Yüzüme su çarpmakla meşgul olduğum için cevap veremedim başta. Ama bırakırsa çok iyi olurdu.

"Biz aynı yere gidiyoruz," Barış'ın sesi biraz daha kısık çıkmıştı benden çok birbirleriyle konuşuyor gibilerdi.

"Barış sen rahatını bozma," dedim ilk defa kelimeleri yerli yerine yerleştirerek. O daha kalırdı, saat yeni on iki olmuştu. Belki Aral'da kalırdı ama umrumda değildi. Kaşlarını havalandı Barış'ın. "Ben giderim ama Yunus'u çağırmayın."

civciv | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin