28

1.6K 152 50
                                    

2 hafta sonra

"Yunus!" diye bağırdım merdivenlerden aşağıya doğru. Annemle babamın dibinden ayrılırsa ona önemli bir ayrıntıyı amlatmam gerekiyordu.

Yunus dün gece Rize'ye gelmişti ve direkt kafasını koyup yattığı için annemlerle düzgün özlem giderememişti. Sabah kahvaltısından sonra onlarla biraz sohbet ettikten sonra odama çıkmıştım fakat o saatlerdir aşağıdaydı.

Aklıma daha yeni, Yunus'un Barış'la oynadığımız oyunu bilmediği gelmişti ve olurda annem sorgularsa bizi açığa çıkarmaması için bunu hemen ona anlatmalıydım.

Barış demişken... Pelin'i atlatmamızın üzerinden günler geçmişti ve neredeyse her gün görüşüyorduk. Annemle babam Barış'la sözde olan ilişkimizin detaylarını istemişlerdi bende biraz uydurmuştum işte. Emine teyzeyle annem hayallere kapılmış düğünümüzü planlarken ben hâlâ Barış'ın bir adım atmasını bekliyordum fakat nafileydi. Takılıyorduk ama takılmakla kalıyorduk. Arafta gibi hissediyordum ve bu hiç iyi değildi. Ya onu harekete geçirmek için bir şeyler yapmalıydım ya da bana karşı sınırlarını belirlemesini istemeliydim.

"Ya Yunus gelsene!" diye cırladım yukarıdan, düşüncelerimi uzaklaştırdıktan hemen sonra. Zaten sürekli onu düşünüyordum, artık yormaya başlamıştı.

"Dur be kızım," görüş alanıma girdiğinde elinde bir tepsi tutuyordu ve içinde annemin yaptığı kek ile meyve suyu vardı.

Aynı çocukluğumuzdaki gibiydi. Annem o zamanlarda günde iki çeşit kek pişirir bitirmemiz için zorla önümüze koyardı.

"Yaa," dedim merdivenlerde bana ulaşmak üzereyken. "Ne kadar düşüncelisin öyle,"

Kaşlarını çattı yanıma vardığında, "Bunlar benim, istersen git al aşağıdan."

Yanımdan geçip odama giderken arkasından ağzım açık bakakaldım. Öküz derken ciddiye almıyordunuz belki ama ben çok ciddiydim.

"Tamam gel şaka yaptım," diye seslendi odamdan, ben hala koridordayken.

Sesli bir nefes verdim ve yanına adımladım, armut koltuğa yayılmış ve yanındaki küçük sehpaya tepsiyi bırakmıştı. Bende sehpanın diğer yanındaki armut koltuğa yayıldım ve tavanı izlemeye başladım. Konuya nasıl girilirdi ki?

"Sohbetine doyum olmuyor," dedi ters ters, birkaç dakikayı geride bıraktığımız an. "Yanımda tavanı izlemek için mi bağırıyorsun iki saattir Yunus Yunus diye?"

Başımı ona çevirdim ve bende ters bakışlarımı ona gönderdim. "Düşünüyorum herhalde. Bir şey anlatacağım da sana."

"E anlat?"

"Konuya nasıl gireceğimi düşünüyorum Yunus!" dedim bıkkınlıkla.

"Barış diye gir işte, bilmiyoruz sanki." elini ortamızdaki sehpaya uzattı ve aldığı çatalı kek diliminin tam ortasına batırdı. Tüm dilimi iki lokmada yemesini izkerken kaşlarım çatık onu izliyordum.

"Biliyor musun yani?" dedim şaşkınlıkla. Annem ona anlatmış mıydı?

"Salak mısın Açe? Biliyorum tabii ki."

"Gerçek değil ama," dedim bakışlarımı tekrar tavana gönderirken. "Gerçekten sevgili değiliz yani." keşke olsaydık ama değildik işte.

Bir anda öksürmeye başlayınca anlık refleksle doğruldum. Salak öksürmeye devam ederken tepsideki meyve sularından birini ona uzattım ve kendine gelmeye başladı.

Sanırım yanlış anlaşılma olmuştu.

"Ne sevgililiği kızım?" dedi boğazını temizledikten hemen sonra. "Neden bahsediyorsun?"

civciv | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin