31

2K 172 149
                                    

"Anne, baba," elimdeki kahve bardağından bir yudum almadan önce onlara seslendim. Görüntülü konuşuyorduk, telefonu tam karşıma yerleştirmiş gergince kahvemi yudumlayıp duruyordum. Onlarda anlamıştı bir şey söylemek istediğimi, fakat beni zorlamıyorlardı. "Size söylemek istediğim bir şey var," diye devam ettim tüm cesaretimi topladığımda.

Güldü babam. "Biliyoruz kızım. Yaklaşık bir saattir konuşmadan dikilip duruyorsun ya, biz de seni bekliyoruz. Hazır ol da anlat kızım, haydi kızım. Bak bizim de işlerimiz var."

"Ya baba," dedim sahte bir tavırla. Ardından güldüm onun gibi. Her zaman çok anlayışlılardı.

Derin bir nefea aldım. "Barış'la ilgili,"

İkisinin aynı anda kaşları havalandığında gülmek istedim fakat kendimi tuttum. "Biz... Biz Barış'la gerçekten çıkmıyoruz." ve ikisinin aynı anda kaşları çatıldı.

"O ne demek kızım?" diye sordu babam.

"Şöyle ki," gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Beni bu duruma düşürdüğü için ona gerçekten kızgındım ama aptal gibi anında kabul eden bendim. O yüzden sinirimi ondan çıkaramıyordum. "Barış benden yardım istedi. Babası, Yüksel amca ile Barış arasında bir gerginlik vardı ve ona inanmıyordu. Barış'ta belki aynı zaman içerisinde başka bir ilişkisinin olduğunu düşünürse Yüksel amcanın bu işten vazgeçeceğini düşündü."

"Sen de ona yardım ettin?" diye sordu babam. Böyle zamanlarda genelde konuşan o olurdu, annemle biz baş başa konuşurduk.

"Biliyorum doğru değil, zaten pişmanım. Sizden de özür dilerim ama... Pelin denilen kadını İstanbul'dan tanıyordum ve o gerçekten Barış'ın başına bela oluyordu. Sırf aileleri onları zorla nişanlandırsın diye hamileymiş gibi yapacak kadar takıntılıydı. Benden yardım istediğinde geri çeviremedim. Özür dilerim."

"Özür dileme kızım, sen yardım etmek istemişsin. Bunun için özür dileme ama bir daha böyle bir sorunla karşılaştığında bize danış. Biz zaten senin ve Barış'ın yanında olurduk." başımı salladım.

"Teşekkürler baba,"

"Tam olarak ne için?" diye sordu gülümseyerek.

"Her zaman yanımda olduğun için, seni çok seviyorum."

"Ha beni az seviyorsun yani?" annemin atlamasıyla gergin hava sönüp gitti ve konuşmamızım devamı kahkahalarla geçti. Annem babama söylediklerimden dolayı duygulandığı ve gözleri dolduğu için babamla dalga geçti. Ben de babamı savunmaya çalıştım fakat annem tam bir fırtınaydı...

Telefonu kapatıp Tuğçe'ye özet geçtim ve daha sonrasında iki gün önce, gece yaşananları anlatmayı başladım. Masada dönen oyunu, Bertuğ'un attığı fondipleri ve Barış'a sırtımı dönmemi... Tuğçe gerçekten iyi bir dinleyiciydi ve çoğu konuda bana destek çıkıyordu.

Onunla sohbet ederken duygulanıyordum çünkü daha önce yakın olup her şeyi anlattığım bir kız arkadaşım olmamıştı. Dört senemi okula odaklanarak geçirmiş, sosyal aktivitelere Yunus zoruyla katılmıştım. Barış'ın dediği gibi, gerçekten inektim.

"Bertuğ'un haylaz biri olduğunu biliyordum, ama bu kadar? Bilseydim sana hiç önermezdim. Kusura bakma."

Tuğçe Barış'tan çok Bertuğ'a takılmıştı.

"Senin sorunun değil, Tuğçe," dedim hızla. "Ayrıca, garip gelecek ama geçmişiyle ilgilenmiyorum."

Yüzünde şaşkın bir ifade belirdiğinde, "Yani devam mı?" diye sordu.

Gülümsedim, "Devam."

*

Yunus kendini yanıma attıktan sonra kolunu omzuma attı ve sadece benim duyabileceğim tonda, "Barış'la nasıl gidiyor?" diye sordu. "Son birkaç gündür antrenmanlarda fırtına gibi, alaka sezdim."

civciv | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin