17

3.1K 194 123
                                    

Derin bir baş ağrısı ile açtım gözlerimi. Bir süre tavanla bakıştım, ardından koltukta uyuya kaldığımı fark edip oturur poziyona geçtim.

Telefonum için etraf bakındım fakat göremedim. Daha sonra, büyük ihtimal uyuduktan sonra üzerime örtülen pikeyi yere serdiğimi görüp kaldırdım ve telefonumu altında buldum.

11.17

Öğlen olmuştu. Telefona düşen bildirimleri kontrol etmeye başladım fakat Yunus'tan başka önemli bildirim yoktu. O da, bu gün ne zaman nerde buluşalım diye sormuştu.

Parmak iziyle hızlıca telefonu açtım ve Yunus'u arayıp hoparlöre aldıktan sonra ayaklandım. Normalde uyku düzenim olduğu için bir gece de olsa böyle bir kaçamak yapmak bünyeme iyi gelmemişti. Lavaboda telefonu kenara bıraktım ve sonunda telefonu açan Yunus'un sesi duyulduğunda ben çoktan çeşmeyi açmış yüzümü yıkıyordum.

"GÜNAYDIIINNNN!" Asılı havluyla yüzümü hırçınca silip bir köşeye fırlattım.

"Günaydın Yunus." Tabii ki ses tonumu fark etmişti. Ben odama adımlayıp, kendimi, sanki daha az önce uyanmamış gibi yatağa attığımda konuşmaya başladı yeniden.

"Kaçta uyudun?" Biliyordu ki düzensiz uyku veya alınmamış uyku tüm günümü mızmız geçirmeme neden olurdu. Güne güzel başlayamayınca güzel devam ettiremiyormuşum gibi geliyordu.

"Dört buçuktu sanırım, hatırlamıyorum." Sonra bir anda aydınlanma yaşadım. Aral'da vardı dün yanımda. "Lan Aral?" Kendi kendime konuşmuştum daha çok, ama o da duymuştu.

"He ne oldu o gevezeye? Köşeye çekmedim daha onu."

Bıkkın bir nefes verdim. "Saçmalama Yunus. Yemek yerken film izliyorduk gece, sonra ben uyudum o da sabah gitti herhalde. Bakmadım daha evin içine. Belki yatıyordur hala misafir odasında."

"Yatıyor mudur?" Bir kahkaha döküldü dudaklarından. Neye güldüğünü anlayamayınca kaşlarım çatılmıştı kendiliğinden. "O çocuk sen mi Açelya? Dört buçukta uyumuşsa yine yedi de kalkar o."

"Ay saçmalama be!" Diye cırladım. "İki buçuk saatlik uykuyla hangi insan evladı tüm gün ayakta durur?  Güldürme şimdi beni."

Bu sefer bıkkın nefesini veren o oldu. "Açelya'cım sen harbi malsın. Gerçekten herkesi kendin gibi mi sanıyorsun?" Fakat Yunus'un sesi kulağıma ninni gibi geliyordu. Gözlerimi kapatmış onu dinlemeye devam ettim. Uykum yoktu, düzenimin dışına çıktığım için bir ağırlık vardı sadece vücudumda. Yunus devam etti: "Aral'ı tanımıyorsun, düzen manyağı o. Bir kere bu gün antrenmanı olsa dün gece böyle bir kaçamak yapmazdı. Zaten çok mekanlarda takılan biri değil biz ısrar ederiz. Gece iki buçuk saat mi uyudu? Sabah her zaman ki saatte uyanır, kahvaltısını yapar, hatta iki saatlik uykuyla idmanını bile yapar o piç."

"Of bana ne Aral'dan Yunus!" Cırladım yine, o ise güldü.

"Şu sıralar meraklı gibisin, ondan şey ettim." Göz devirdim görmese de.

"Şey etme Yunus, şey etme. Ben şey ederim yoksa sana!" Güldü, alışıktı zaten bu hallerime.

"İyi cevap ver o zaman bana, ne zaman buluşuyoruz?" Kısa bir süre düşündüm. Biraz kafamı toparlayıp kendime gelmem lazımdı.

"Üç gibi, ama ben evde oturmak istemiyorum."

"E ne yapalım?"

Derin bir of çektim. "Bir kere de sen düşün Yunus! Sinirlerimi bozma ya."

Yine güldü salak. "Saatinde uyuyup uyanmadığın için sinirini benden çıkarma gerizekalı. Git meditasyon yap, hadi, uğraşamam seninle. Sonra konuşuruz buluşucağımız yeri."

civciv | barış alper yılmazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin