MEHİR:
Bir yerde okumuştum; " Bence aşk insanı büyüten bir şey olmalı. Onu değiştiren, geliştiren, yaşama sevinci vermeli insana. Sabah uyanmak için bir neden, belki bir şeye bir yere belki birine ait olma isteği vermeli. Kısacası insanın gönlünde çiçek açtırmalı." Benim kalbim ise onun ellerinde çiçek açtı. Bunu ona nasıl anlatırım bilemiyordum.Gözlerimi açınca hastane odası ile karşılaştım. Acının yine vücuduma yansıttığı tepkileri hatırladım. En son bayılmıştım. Odada şu an kimse yoktu ve kolumda hala serum vardı.
-Aliiii!
Beni sinir etmişti o yüzden ona seslenmeyecektim.
-Aliiii!
-Mehirr!diye içeri girdi hemen. Çok korkmuştu. Gözlerinden belliydi. Sana çok aşığım ama bur o -
kadarda kızgınım. Nasıl olacak bilmiyorum böyle!
-İyi misin ?
-İyiyim gerek yoktu hastaneye getirmeye.
-İyi misin Mehir çok korkuttun bizi.
-Sakın Su'ya haber verdim deme,dedim nolur diye bakarak.
-Ya ben ne bilim Mehir ya!
-Allahım Ali yaaa şimdi nasıl telaşlanmıştır.
-Restorandan çıktı hemen.
-Büyük ihtimalle oda bugün işten kovulur.
-Boşver canıma minnet o zaman benim işimi yapmışım,deyince ikimizde güldük.
-İyi misin Mehir çok korktuk! Özellikle Altay,diyerek kaşları ile sol tarafı işaret etti.
Yatakta doğrularak ellerimle oynadım. Ne diyeceğimi bilmiyordum.
-Korkma iyiyim.
-Seni bir daha o halde görmek istemiyorum.
-Bende o hale girmeye pek meraklı değilim.
-Özür dilerim Mehir!
Özür ikinci özür dileyişi olmuştu benden. Biraz da bana düşüyordu burda görev artık.
-Sende kusura bakma,dedim hala ellerime bakarak. Ona inanmamıştım. Kanıt istemiştim. Koşulsuz şartsız güvenmeyi seçmeyerek ben hata etmiştim aslında. Ne aptalım! Bana yaptığı şey yüzünden ona kınarken ona kızarken bugün aynı şeyi ben yapmıştım ona.
-Konuşmalıyız galiba,dedim.
-Konuşalım bu gece bir yemeğe mi gitsek? Yılbaşında gidemediğimiz yemeğimize.
Şimdi gözlerimi kaldırıp ona baktım. Umutla gözlerimin içine bakıyordu. Sanki solan çiçeğe tekrar su verip canlandırmak ister gibi bakıyordu.
Başımı aşağı yukarı sallayıp gözlerinin içinin gülmesine izin verdim.
Onunla konuşmama gerek yoktu aslında. Gözlerimiz hep olduğu gibi şu anda da birbiri ile konuşuyordu,anlıyordu. Ta ki Şu ayı gibi odaya dalana kadar.
-Mehirrr! Allahım şükürler olsun yaaa. İyisin! diye koşa koşa bana sarıldı.
-İyiyim iyiyim ama biraz daha sıkarsan boğularak öleceğim!
-Ay pardon çok korktum ama kızım ya buraya nasıl geldim bile bilmiyorum.
-İyiyim ama ya vallahi değil mi Altay!
Cevap vermedi korku ile Ali'ya bakınca şaşırdım.
-Altay sana diyorum Ali'ya niye bakıyorsun. İyi olduğumu söylesene Su'ya.
-Ha pardon dalmışım ya bir sıkıntı yok yok iyi korku nedeniyle bayılmış.
-Neden korktun sen Mehir?
-Sorma Su!
-Şey mi?
-Su lütfen! Anlatırım sana sonra!
-Ben olayı biraz biliyorum. Şey Ali biraz anlattı bana.
-Çüş anasını satayım. Bıraksaydın da ben anlatsaydım kardeşime!
-Ya benim de sevgilim Mehir ya üstüme gelme,diye nazlandı bana.
-Ben çıkış işlemlerini halledeyim çıkalım. Su gelsene bir benle.
-Su niye geliyor Ali gelsin.
-Yanında kalsın nolur nolmaz diye hemen bir şey arama altında Mehir ya ,diye sitem etmeye başladı.
-Tamam be atarlanma hemen gidin.ALTAY:
-Evet Altay anlatacak mısın nolduğunu,diye konuya girmeye çalıştı hemen Su.
-Gel benimle.
-Korkutuyorsun Altay.
-Korkma!
Koridorda yürürken hala kafamın içinde bağrışan sesler susmuyordu.
-Doktorun yanına mı gidiyoruz?
Sadece başımı sallamakla yetindim. Direk odaya dalınca Su şaşkın şaşkın bakıyordu bana.
-Halam Ruken Çarık. Beyin cerrahı.
-Bende yuh çüş diyecektim. Doktorun odasına da böyle dalmazsın yani.
-Merhaba memnun oldum.
-Bende çok memnun oldum Su bende.
-Otur şöyle Su.
Halamın arkasına geçerek omuzlarını tuttum. O ise bana bakarak anlatayım mı diye onay aldı. Başımı sallayınca direk Su'ya dönüp bana anlattıklarını anlatmaya başladı.
-Merhaba Su. Ben şu yakışıklının halasıyım. Bu hastanenin de başhekimiyim. İçerdeki güzel kızımızın yakın arkadaşısın anladığım kadarıyla.
-Evet evet doğrudur Ruken hanım.
-Imm şöyle ki tabi benim ki sadece bir tahmin ama yüksek ihtimalli bir tahmin.
Su benim gibi dikkatle halamı dinliyordu. O da kötü bir şey olduğunu anlamıştı zaten.
-Konversiyon dediğimiz ruhsal bir hastalık çeşidi var. Şöyle ki üzüntü,korku,heyecan,öfke gibi anlarda bedensel sorunlara yol açar. Bunun en başında bayılmanın gelmesiyle birlikte konuşamama, felç,güçsüzlük,duyu kaybı gibi etkenlere yol açar.
Altay ise geçmişten gelen bir korku travması olduğunu söyledi.
-Evet şey babası küçükken fazlasıyla şiddetl uyguladı ona. Hem psikolojik hemde fiziksel. Babasının yanından yurda geri getirildiği zamanlar sürekli kabus görüyordu. Gece yurttan kaçacak cinsten kabuslar. Sonra bir ara düzeldi tekrar başladı.
-Canım benim çokta güzel bir kız.
-Öyle bir de kalbini görsen sen,diye gülümsedim.
Su dünyası başına yıkılmış bir şekilde düşünüyordu.
-Peki ne olacak?
-Çok zor bir durum değil.Psikolojik tedavi ile atlatılabilir bir durum. Sıkma canını. Bak Altay bir arkadaşımın oğlu psikolog çok çok iyi alanında. Sizi ona yönlendireceğim. Hatta bizzat ben konuşurum.
-De şey Altay -
-Biliyorum Su kabul etmeyecek. Bir yolunu bulacağım ama.
-Ama elinizi olabildiğince çabuk tutmanız lazım. Bu bayılmalar artabilir. Korkusu nüksettiği her an bu durum fazla zorlayacak sizi. Hatta bu gece üst üste kabuslar tetikleyebilir.
-Bu gece yanında ben varım zaten.
-Bende kalırım olmazsa.
-Tama hala biz çıkalım şimdi şüphelenmiştir zaten o gidince cırlayacak başıma.
-Teşekkür ederiz her şey için,dedi Su.
-Ne demek lafı bile olmaz. Altay'ımın değer verdiği herkes değerlidir benim için de.
-Güzeller güzelim benim,diyerek kafasını öptüm.
Odadan ayrılıp gizlice Mehir görmeden kantine indik. Yiyecek bir şeyler ve Su alıp bahçeye çıktık.
-Hah bizde sizi arıyoruz ya iki saattir dedi Su bilerek.
-Asıl siz nerdesiniz gidip gelmek bilmediniz.
-Çıkış işlemleri biraz uçun sürdü. Mehir gel biz benim arabayla gidelim,diyerek eline yapıştım hemen. Arkamdan çekiyordum kendimle onu da.
-Kim sana izin verdi?
-Ne için,dedim hiç ona bakmadan.
-Bu için embesil ne için olacak,dedi ellerimizi sallayarak.
Bir anda dönerek dibinde bittim. Yüzümüzün arasında hiç mesafe bırakmadım.
-Gözlerin,dedim.
-Gözlerin bunu yapmam için bana yeterince izin veriyor.
Gözlerime baktı sonra dudaklarıma baktı. Aklından neler geçiyordu anlayabiliyordum.
-Sana kızgınım hala.
-Konuşacaz güzelim akşam her şeyi konuşacaz,dedim saçının bir tutamını kulağının arkasına yerleştirerek.
Başını aşağı yukarı hareket ettirip tamam dedi.
-İsteyince nasıl da uslu oluyorsun ya!
-Bakkk şimdi. Beni hırçınlaştırmak için çabalama.
-Tamam tamam peki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FALAKA ESARETİ
Teen Fiction"Böyle olmak zorundaydım. Ben buydum. Çift karakterim. Böyle olmasam hayatta kalabilir miydim ki? Yaşadıklarım beni buna sürüklemişti. Bu yüzden beni suçlayamazdı. Hayatıma girmemesini söylemiştim ama kaybolmak istemişti o. Benim karanlığımda kaybol...