BÖLÜM 25: YABANCI

19 0 0
                                    

-İyi misin?
-Bu kadar gösterişli bir yere gerek var mıydı?
-Böyle bir güzelliği harcayamazdım.
-Bu güzellik senin eserin. Bu benim değilim ki!
-Bak sen busun! Ben sadece ortaya çıkardım bu güzelliği. Gözlerin bakışların dokunuşun hepsi aynı sadece iki üz rütuşun eklenmesi ile ortaya çıktı.
-Bu kadar mantıklı konuşma köşeye sıkışıyorum. Ayrıca yemekler çok güzel.
-Sıkılıyor musun?
-Burası benlik değil farkındaysan.
-O zaman bu sıkıldığın anlamına geliyor.
-Klasik keman, mumlar, loş ortam, güller yani biraz alışılmış bir date gecesi oluyor.
Durup gözlerimin içine baktı. Bende sorarcasına kaşlarımı kaldırdım.
-Sorry!
-Yemeğini kızlı bitir seni tam senlik bir yere götüreceği,dedi gülüp gözlerimin içine bakarak. Yanlış bir şey dememiştim ama beni nereye götüreceği konusunda fazlasıyla heyecanlanmıştım. Çünkü böyle bir ortam tamamen beni sıkıyordu. Ben bu kadınların olacağı bir ortam değildim.
Yemeğimizi bitirir bitirmez kalkıp önüme geldi ve elini uzattı.
-Tutmasam çok şey kaybederim değil mi ,diye sordum.
-Sence?
Elini bir hışımla tutup ayaklandım. Arabaya bindiğimizde sırıtıp bana bakıyordu.
-Senin bu gülmenin altında bir şey arıyorum istemsizce!
-Senin için fesat ben napayımm!
-Nereye gidiyoruz?
-Çılgınlar gibi eğleneceğimiz bir yere.
-Ben öyle kolay lokma değilim bilirsin Çarık!
-Bilirim bilirim bilmem mi!
Çok gürültünün olduğu bir sokağa girince şaşırdım . Ne bar ne kulüp vardı burda ama çok ses geliyordu.
Normal bir mahalleydi. Ay hayır aklımdan geçeni yapmış olamaz.
-Sakın bana-
-Evettt,diye kahkaha attık ikimizde.
-Şaka yapıyorsun sen,diye omzuna yerleştirmiştim bir tane.
Arabayı park edince heyecanla indim.
-Kimin düğünü?
-Bilmiyorum sadece her gece burada düğün olduğunu biliyorum.
-Nereden biliyorsun yoksa daha öncekileri de mi buraya getirdin?
-Saçmalama Mehir! Asla kimse bu kadar benimle yakın olmadı. Sadece sen,dedi saçımın bir tutamını geriye atarak.
-Hadi o zaman,diye elini tutup ayağımdaki  topuklularla koşmaya başladım. Sola dönünce kocaman bir meydanda çok kalabalık bir düğün vardı.
-Aşırı kalabalık,diye kulağına eğildim.
Kafasını sallayıp bulduğumu boş sandalyeye oturttu bizi. İnsanlar öyle güzel halay çekiyorlardı ki izleyince otomatikman seninde yerinde oynayasın geliyordu.
-Hadi paşa hadi alkış alalım.
Halime gülerek o kaslı kollarını kaldırıp alkış için harekete geçirdi. Kollarımı iki yana açıp hiçte benlik olmadığı halde Altay 'a omuzlarımı salladım. Ortamın atmosferinden olsa gerek gaza gelmiştim. Aman eğleniyordum ya o benim umrumdaydı. Önümüze gelen iki kişi elimizden tutup bizi zorla halaya kaldırdı. Abin damat oluyon şarkısı çalıyordu.
-Sen bunu bilmezsin,diye kulağına bağırıp dalga geçtim.
-Hah öyle mi diyorsun.
-Görelim dedim.
Halayda karışık birilerinin yanına sıvışınca koluma bir adam geldi. Altay ile karşıdan göz göze geldim ki gelmez olaydım. Adamı öldürecek gibi bakıyordu. Bende ona ters ters baktım ama nafile. Halayın ortasından geçip adamla arama girdi hemen. Adam Altay 'ın bakışlarından çekinmiş ola ki hemen bizden öteye sol tarafına baktı.
-Tamam tamam adamı öldürdün bakışlarınla.
-Gerçekten ölmediğini dua etsin.
-Altay yeterrrr,diye bağırdım kulağına.
-Ne yeter neee,diye bağırıyordu.
Yüzümü çevirip konuyu daha fazla uzatmadım. Altay'ın ayaklarına baktım. Gerçekten çok güzel oynuyordu. Ona baktığımı görünce omzuma omzuyla vurup güldü. Embesil. Şimdi ikimz birbirimize bakıp hangimiz daha iyi oynuyoruz diye kaptırmıştık. O kadar eğleniyordum ki onun bu haliyle. Onunda farkı yok gibiydi. Geçen saatler boyunca delilo, erik dalı oynamıştık. Hiçbirinde oturmamıştık üstelik kendi isteğimizle.
-Hadi gidelim yeter,dedim.
-E hadi bakalım,diye elini uzatınca hemen parmaklarımı geçirdim. Tam gidiyorduk ki Cem adrian 'dan "ben seni çok sevdim" şarkısı çaldı.
-Bence bu şarkıya yazık olur biz dans etmezsek!
-Öyle mi diyorsun?
-Öyle tabiki!
Elimi zarifçe tutup kaldırdı. Diğer elini belime atınca heyecandan dört köşe olmuştum. Bir insanın kalbi bir insanın yanında böyle atabiliyormuş Demekki. Benim ki bile böyle attıysa kesinlikle var böyle bir şey. Diğer elimi omzuna koyunca gözlerine baktım. Nasıl da hayran hayran sana bakıyordu.
-Çekmesen o güzel bakışlarını daha iyi olacak  Sevgilim.
-Hmmm ,diye sorarcasına yine gözlerine baktım.
-Bu bir çıkma teklifi mi?
-Biz ergen miyiz Mehir?
-Bunun ergenlikle ne alakası var?
-Çıkma teklifi ne be!
-Ya ne ben böyle yoluma güller serersin, diz çökersin, çıkma teklifi edersin sanıyordum?
Altay değişik değişik bana bakıyordu belimi daha çık kavrayıp yaklaştı.
-Sen ciddi misin?
-Ay hayır tabiki de şaka yapıyorum. Tamam tamam bakma öyle. Morardın bir an.
-Hiçte bile kralını bile yapardım.
-Ona ne şüphe.
Altay'ın bakışları ikide bir arkama kayıyordu. Farkında değildi ama baktıkça belimi daha çok sıkıyordu. Direk başımı çevirince Nazlı ile göz göze geldim.
-Mehir ben bilmiyorum nasıl bulduğunu.
-Bende neye bakıyor bu diyorum.
Altay'dan hemen ayrılıp yanına doğru yürüdüm. Altay beni bileğimden yakaladı. İnsanların içinde ayıp olmasın diye herhalde kavga çıkarmayacaktım.
-Mehir lüt-
-Saçmalama Altay çocuk muyum ben! Çek elini. Ayıp oluyor insanlar bakıyor. Sen arabaya geç.
-Meh-
-Altay lütfen!
Kafasını sallayıp beni geride bıraktı. Ben önüme dönünce Nazlı hızla arkasını dönüp gidiyordu. Ben ritimlerimi arttırıp ona yetişmeye çalıştım. Sokak arasına girince koşup bileğinden tuttum onu.
-Ne ya ne!
Ağlıyordu. Evet karşımda ağlıyordu.
-Bir daha mı döveceksin. Bak bu sefer kimse de yok. Elinden alamaz. Hem şu tablodan daha fazla canımı yakamazsın ki!
-Nazlı ben sana öyle davranmak istememiştim. Üzerime geldin sen.
-Ya Mehir git ya. Zaten istediğin her şey elinde daha ne istiyorsun . Basit sözlerim mi canını yaktı. Peki ya benim yerime koysana bir kendini!
Şimdi daha net anlıyordum her şeyi. Bunun ki bir hoşlantı meselesi değildi.
-Sen sen aşıksın Altay'a.
-Aa bingo ne kadar zekisin sen ya.
Kafasını eğip daha çok ağlamaya başladı. Kendimi  uzun zaman sonra ilk defa bu kadar kötü hissetmiştim. Çocukken yurtta aramızda itişip kalkıştığım çocukların bazen oyuncakları kırılınca ağlardı bende o suçluluk psikolojisi ile daha kötü olurdum. Şu an aynı o durumda hissettim kendimi.
-Ya ben çocukluğumdan beri beni görmesi için neler yaptım ya. Tek arkadaşım oydu. Sırf beni sevsin hayatım boyunca hiç erkek aramadım olmadı benim ya. Onun her şeyini ben biliyorum ben,diye göğsüne vurdu bana bakarak.
-Bekledim be,sesinin tonu yavaşça düşmeye başladı.
-Çok bekledim hemde seni sevecek diye görecek diye. Tek gecelik ilişkiler yaşarken bile umudumu kaybetmemiştim ben. Umrumda olmuyordu . Çünkü beni farkedince bunları unutacak diyordum.
Yaşlı gözlerini kaldırıp bana baktı. İki adım atarak aramızdaki mesafeyi kapattı.
-Ama sen.
Öfke kin nefret hepsi gözlerinde yüklüydü.
-Ama hesaba katmadığım bir şey vardı. Sen. İlk defa mekana bir kadınla el ele gelinci ödüm kopmuştu. Boğazım düğüm düğüm olmuştu. Ama sonra teselli ettim kendimi biliyor musun? Buda gelip geçici heves dedim.
Daha çok nefret yükledi gözlerine.
-Kendimi kandırmışım. Elimden aldın onu sen! Birazcık umudum vardı ve onu da sen öldürdün. Sen benim çocukluğumu gençliğimi umutlarımı çaldın! Nefret ediyorum senden. Ben ilk defa bir kadından nefret ediyorum!
Beni orada bırakıp arkasını dönüp gidecekti.
-Ben hiçbir şey yapmadım! Asıl kendini bu hali getiren sensin!
Durdu. Olduğu yerde kaldı.
-Ne ben mi!
-Evet sen. Korkağın teki olmasaydın da açık yüreklilikle gidip o yıllarca aşkından öldüğün adama ayık olduğunu söyleyip yanıp tutuştuğunu söyleyip birlikte olacak kadar cesaretli olsaydın belki şu an ağlayan sen olmazdın da ben olurdum.  Ama korkağın tekisin sen!
-Defol git Mehir! Altay'ı elbet alacağım zaten senden o zaman cesaret neymiş göreceksin!
Bana meydan okuyordu.
-Evet beni hesaba katmamışsın ama katsan uyu olur artık. Çünkü ben senin gibi korkak değilim. Aşkımı bırakmaya hiç niyetim yok. Zavallı gibi ağlamak yerine güçlü durmayı dene bunu en azından kendin içim yap. Belki o zaman bir şeyler kazanırsın.
Arkamı dönüp cevap vermesini beklemeden düğün sokağına doğru yürüdüm. Hadsiz birde salaklığı yüzünden beni suçlayacaktı. Ben buna izin verir miydim ? Asla!  Evet aşıksın anlıyorum ama aşkını söylemeyip gizli saklı yıllarca içinde yaşayıp korkan olursan yarın bir gün karşına çıkacak olan engelleri de göze almış olursun. Birbirimize aşık olmak ben ve Altay 'ın suçu değil. Üzgünüz Nazlı.  Neyse düşünceleri kafamdan atıp arabaya doğru yürüyordum. Araba biraz düğün alanına uzaktı. Düğünün içinden geçerken bir karmaşıklığın olduğu belliydi. Bir kaç kişi iç içeydi.  Aman kimse bana bulaşıp beni deli etmeden hemen uzaklaşmam lazımdı buradan . Derken bir el tutup ben kendine çekti. Kirli sakallı uzun boylu bir adamın göğsüne çarpınca şaşkınlıkla ne olduğunu anlamaya çalıştım.
Kafamı kaldırınca  göz göze geldik. Hayatımda  hiç bu kadar uzun birini görmemiştim yakından.
-İyi misin?
Hemen ellerimle göğsünden itip uzaklaştırdım.
-Sen kimsin be noluyor?
-Eğer çekmeseydim seni herifin teki gamış gibi üzerine düşecekti.
-Ya sanana sanana kim sana kurtar dedi beni!
-Kızım sen hasta mısın?
-Ay evet doktorum da sen ol diye yapıyorum bunları?
-Doktor olduğumu nereden bildin?
Doktormuş herif. Ben nereden bileyim ya. Replikti hem o ben ondan söylemiştim.
-Asıl sen hastasın galiba. Replik o gerizekalı nereden bileceğim.
-Ha şaşırdım bende ya. Altı üstü bir teşekkür edeceksin bu güzel yüzüne bu güzel haline bu dil hiç yakışmamış.
-Hop dedik ağzını topla yedir miyim sana,diye Altay 'da belirdi hemen orda. Hah çok güzel oldu evet !
-Sen kimsin?
-Mehir ne oluyor burada,diye sordu Altay.
-Adında şahane. O dili düzeltmek lazım hakikaten.
-Elimde kalacaksın lan,diye yürüyünce araya girdim hemen.
-Yok bir şey. Beyefendi kavganın içinde kendimi bulunca adam üzerime düşmesin diye yardım etti.
Çok teşekkürler beyefendi iyi akşamlar,diyerek Altay'ın elini tuttum ama herif arkadan söylendi.
-Ne demek prenses.
Altay elini hemen benden çekip adama koşunca hiç yerimden kıpırdamadan elimle yüzümü kapatıp açtım.
-Hakettin sen ,diye kendi kendime söylendim.
Altay'ın vurma sesi gelince irkilmedim değil yani! Kesin burnu gözü gitti bence.
-Bir daha benim karşıma da kadınımın karşına da sakın çıkma ! Al prensesi yedirdim sana!
Adım seslerini duyunca ona baktım. Bir hışımla elimi tutup arabaya bindirdi beni.
-İçin rahat etti mi?
-Hemde nasıl anlatamam.
-Bana niye bağırıyorsun ya!
-Bağırmıyorum sana. Nazlı nerde ne konuştunuz?
-Çok merak ediyorsan ara.
-Mehir lütfen ortağım o benim . Ayrıca babamın en yakın arkadaşının da kızı!
-Gitti arabasına binip gitti.
-Ne konuştunuz?
-Kız kıza konuştuk gitti işte Altay.
-Sen ve o kız kıza.
-Ayy bu gecenin mükemmel başlayıp mükemmel bitmesi anormal olurdu bizim hayatımızda zaten. Hayat yine şaşırtmadı beni!
-Cevap vermeyeceksin peki. Sen iyi misin?
-İyiyim bir an önce uyumak istiyorum.
-Tamam gidelim hemen uyu.
Ayaklarımın bu topukluların içinde mahvolmuştu.
-Ayakkabımı çıkaracağım ama sakın ayaklarımın altına bakma.
-Tamam tamam.
Çıkarıp hemen dizlerime doğru çektim. Başımı cama yasladım. Hem fiziksel olarak hemde beyin olarak çok yorulmuştum bu gece. Kafamda bu geceki konuşmalar dönünce kendimi yaptığım konuşma sayesinde tatmin etmeye çalışıyordum. Ya da düşünmeyecektim ya. İçim rahattı benim. Düşünmek yerine uyumayı seçmiştim ben.

FALAKA ESARETİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin