10 yıl önce:
-ya Ece ver şu oyuncağı diyorum sana artık ya!
-Mehir ne gıcık kızsın birazcık oynayacağım ya.
-hayır sana daha önce de vermiştim hatırlarsan ama sen ne yaptın gidip oyuncağımı çöpe attın.
-söz bu sefer yanında oynayacağım söz veriyorum.
-Mehir gel buraya kızım, dedi Müdüre anne. Koşarak salona çıktım ve müdür annenin yanına gittim.
-efendim müdüre anne ne oldu bir şey mi yaptım yine?
-Yok güzel kızım gel beraber seninle bir şey konuşacağız, dedi ve elimden tutup beni odasına götürdü.
-Mehirciğim bir arkadaşım sayesinde beraber çok uğraştık ve senin öz babanı bulduk.
-öz babam mı yani annemin eşi mi beni bırakan annemin?
-evet güzelim yani senin gerçek babanı buldum eğer istersen onunla görüşebilirsin yani görüştürebilirim?
-bilmem ki müdür anne hem o beni istemez ki bence hem isteseydi yıllar önce bırakmazdı ki bulurdu beni değil mi?
-bilemeyiz ki Mehirciğim bir konuşalım görüşelim. Hem nereden bilebiliriz ki belki de seni aradı ama bulamadı.
-bilmem görüşmek ister mi ki benimle?
-hem sen istemez misin bir baban olsun sana kol kanat geren, seni okula götürüp getiren ,doğum günlerinde yanında olan ağladığında yanında olan.
O an gözlerimde ışıltı parladı artık bu saatten sonra benim babam mı olacaktı?
Garip elimden tutup beni okula götürecekti belki de ama beni ister miydi ki?
-çok isterim müdür anne konuşalım o zaman görmek isterim ben babamı.
-tamam güzelim sen odana geç o zaman eğer baban kabul ederse seninle beraber gideriz. Çağırırım ben tamam mı hadi geç bakalım.
-tamam müdür anne peki.
İçimde hem üzgün hem de kıpır kıpır olan bir his vardı benim babam mı olacaktı artık. Birine artık baban mı diyecektim. Evet galiba ilk defa mutluyum benim de babam olacak ben de babamla gezeceğim tozacağım. İçeri girince odadaki kızlar şaşkın şaşkın bana bakıyordu haklılar elim kalbimde 32 diş sırıtarak içeri giriyordum bu galiba yurtta bir ilk olmalıydı.
-Mehir ne oldu ne yaptın sen yine müdür anne seni çağırmış?
-hiçbir şey Ece. Çok mutluyum Ece biliyor musun?
-evet ilk defa gülüyorsun mutlusun gerçekten ne oldu peki Mehir?
-Ece, Ece benim babam varmış biliyor musun?, dedim sessizce.
-Gerçekten mi çok güzel bir şey bu Mehir!
-çok şaşkınım çok mutluyum ama ya beni görmek istemezse Ece?
-bilmem ki ister bence ya sonuçta kızısın onun değil mi?
-bilmiyorum ama eğer kabul ederse beni, onun yanında kalacakmışım. Artık okula o beni götürecekmiş, gezecekmişiz doğum günümü beraber kutlayacakmışız hep beraber olacakmışız öyle dedi müdür anne.
-sen buradan gidecek misin Mehir?
-evet babam isterse beni buradan alabilirmiş götürebilirmiş.
- Peki ben, ben ne yapacağım Mehir tek başıma mı bırakacaksın beni burada?
-Ece hep gelirim buraya merak etme seni asla unutmam tek arkadaşım sensin zaten biliyorsun!
-Biliyorum tamam babanla buluşacağım için bir baban olduğu için senin adına mutlu oldum ama gideceğin için mutlu değilim Mehir. Beni tek bırakacaksın burada.
Sımsıkı sarıldım Ece'ye. Onu asla ne olursa olsun bırakmazdım ki ben. Hem babamla konuşurdum beni her zaman Ece'ye getirirdi değil mi getirirdi tabii.
Akşam yemeği sırasında müdür anne beni odasına çağırdı. Büyük ihtimalle babamla konuşmuştu ben de koşa koşa hemen müdür annenin odasına gittim. Odaya girince orta yaşlarda büyük sakallı bir adam vardı. Gözleri benim gibi masmaviydi. Ona bakınca acaba babam bu olabilir mi diye düşündüm.
-Gell Mehir'ciğim otur canım.
-Ne oldu müdür anne babamı mı buldun, dedim heyecanla.
-Evet Mehirciğim bak karşındaki bu beyefendi senin baban.
Tamam da karşımda duran babam olacak şahısa baktım. İlk başlarda onu görmek benim için bir rüyaydı ama sonrası tamamen bir felaketti.
Babamla o gün hiç konuşmamıştık müdür annenin odasında. Müdüre anne eşyalarımı toplayıp gelmemi istemişti. Koşa koşa odaya gidip eşyalarımı topladım Zor da olsa ece'den ağlayarak ayrıldım. Yurdun bahçesine inince Esma anne ve müdür anneyle vedalaştım İbrahim abiye de kocaman sarılıp babamın eski arabasına bindim.
Ne o konuştu ne ben konuştum. Arabada çok sinirli duruyordu. Acaba yüzü mü öyleydi diye düşünüyordum kızacağı bir şey de yapmamıştım ki! Dayanamayıp konuşmuştum çünkü onunla konuşmak istiyordum merak ediyordum onu.
-sana ne demeliyim ben babamı diyeyim?
Konuşmadı arabayı sürerken yandan yandan sadece bana baktı. Neden bu kadar sinirliydi ki acaba sinirleneceği bir şey mi yaptım?
-nereye götürüyorsun beni evine mi götürüyorsun? Evlendin mi başka çocukların var mı peki?
-kes sesini küçük velet deyip kafama bir tane vurmuştu.
Ani gelen darbenin etkisiyle öne doğru savrulmuştum bu neydi şimdi? Neden bana vurmuştu ki merak ediyorum ben ne yaptım? Gözümden akan iki damla yaşı elimin tersiyle sildim. Sesimi hiç çıkarmadan gideceğimiz yere kadar sustum. Gece karanlık olduğu için etrafı da seçemiyordum zaten. Arada bir ters bakışları ile beni yokluyordu. Bu gerçekten benim babam mıydı? Babalar çocuklarını döverdi de değil mi? Belki bugün sinirliydi belki istemediği olaylar olmuştur yoksa eminim beni seviyordur o. Yıkık dökük bir evin önüne geldiğimizde arabayı durdurup bana baktı.
-in aşağıya!
Gıkımı bile çıkarmadan dediğini yaptım. O da yanıma gelip sırtımdan itti ve beni evin içine doğru sürükledi. Kapıyı orta yaşlarda bir kadın açtı. Arkasında da 3 tane küçük çocuk. Evliydi galiba benim babam. Evet evliydi ve çocukları varmış. Karşımdaki kadın bana öyle bir bakıyordu ki kesinlikle beni yiyeceğini düşünüyordum.
-Al şu iti içeri yatır şunların yanında, diye bağırdı babam karşısındaki kadına.
İkide bir it diyordu ki bana ben it değilim ben onun kızıyım. Kadın kolumdan sert tutarak beni odaya çekti.
-Baban yetmiyordu başıma sen de kaldın demek dur bak ben sana neler yapacağım, dedi kadın bana.
-anan seni bıraksın yurtlara gitsin elin piçine de biz bakalım.
Ben nereye düşmüştüm ki böyle? Altı üstü babamı görmek istemiştim ben. Neden herkes tersliyor ki şu an beni!
Getirdiği odada beni tek bırakıp çıktı. Yıkık dökük olan yatağa oturdum ve ağlamaya başladım. Ben Ece'yi istiyordum şu an Ece'ye sarılmalıydım. Konuşma ve bağrışma sesleri duyunca korkudan hemen üzerime değiştirdim.
Diğer çocuklar odayı yanıma gelince bana ters ters baktılar. Bir kızı bir oğlu birde iki yaşında küçük kız bebeği vardı onun. Erkek olan benden büyüktü. Kızı da hemen hemen benle aynı yaştaydı. Evli olduğu halde annemi kandırmış galiba oğlu benden büyük olduğuna göre daha önceden bu kadınla birlikte olmuştu. Karşımda duran çocuklara sesimi çıkarmadım sadece gülümsemek istedim ama onlar gülümseme es geçip omzumdan itti beni.
-sen bu eski yatakta yatacaksın!
-şey fark etmez ki bana,dedim.
-iyi kız ayakları oynama gelip ailemizi dağıtacaksın biliyorum aynı annenin yaptığı gibi, dedi erkek olan.
-hayır hayır öyle bir amacım yok benim ben bir şey yapmaya gelmedim sadece babamın yanına gelmek istedim.
-o senin baban değil seni sevmiyor bile o bizim babamız.
Bir şey diyemedim haklılar mıydı ki? Sevmiyor muydu babam beni? Sevmiyordu onu çok sonradan anladım.
Yatağa geçip hemen uyumuştum çok yorgundum yediğim dayak, bağrışmalar, duyduğum o sözler hepsi çok ağır gelmişti bana.
-kız kalk öyle boyu deviresice kalk!
Başımda duran kadın beni öyle bir sarsmıştı ki nasıl uyandığımı anlamadım.
-kalk şu ekmekle peyniri zıkkımlan zaten başka da hiçbir şey yok.
Yüzünü yıkamadan elime uzattığı yarım somunu yemiştim. Bu nasıl bir evdi ben anlamıyordum. Acıkmıştım gerçekten elimdeki sonunu hemen bitirdim. Daha sonra kalkıp odadan çıktım.
-şey teyze babam nerede?
Uzunca bir kahkaha attı.
-baban ha baban git git bahçede baban.
Kapıyı açıp evin bahçesine çıktım. Babam orada çocuklarla beraber bir şeyler yapıyorlardı. Yanlarına yaklaşıp konuşmaya çalıştım.
-günaydın baba, dedim. Ama o sadece ters ters bakmakla yetindi. Tamam daha birbirimizi yeni tanıyoruz sonuç olarak seni sevecek elbet değil mi Mehir? Evet niye sevmesin ki.
-gel buraya sen de yardım et kardeşlerine!
-o bizim kardeşimiz değil baba dedi küçük kız.
-Elif hadi kızım yap işini sen de gel yardım et.
-Peki baba geliyorum hemen dedi.
Bahçenin içindeki küçük otları kesiyorduk. Küçük kız yanıma gelip bana yardım etmek istediğini söyleyince şaşırmıştım. Gerçekten beni seveceklerini biliyorum. İkimiz de otları toplarken elindeki makas düştü ve dengesini kaybedip makasın üzerine düştü. Eli çok küçük yırtılmıştı. Şok içinde kalmıştım eli çok kötü kanıyordu.
Elif ağlamaya başlayınca çok korkmuştum.
-baba baba koş Elif'in eli kesildi dedim.
Babam koşarak yanıma geldi çok korkmuştu belliydi.
-Nasıl oldu bu nasıl kestin kızım sen elini? dedi.
-bu bu yaptı Baba beni ittin makasın üzerine.
Şoka girmiştim. Ben ben yapmamıştım ki. İftira atıyordu üzerime.
-Safiye gel bu kızın eline bak.
O teyze koşa koşa yanımıza geldi.
-Uuu sen benim kızıma ne yaptım vay o pislik kadının kızından da bu beklendirdi işte.
-Al sen çocukları içeri ben yapacağımı biliyorum.
Bana öyle bir bakıyordu ki çok korkuyordum.
-Baba vallahi ben yapmadım.
-Sus kes. Birde yalan söylüyor.
-Vallahi yalan-
Yüzüme inen tokatla daha çok ağlamaya başladım.
-İlk günden başladın ha ama ben biliyorum ne yapacağımı sana,dedi ve kolumdan tutup beni arka bahçeye çekiştirdi. Bodrum gibi bir kapının önüne gelince anahtarla açıp beni içeriye atmıştı. Burası kapkaranlıktı en başta o kadar korkmuştum ki!
-Baba yemin ederim ben bir şey yapmadım kendisi düştü.
-sus diyorum sana hala yalan söylüyorsun.
Ağzımı açacaktım ki ışıkları açınca karşımda gördüğüm şey de şok olmuştum. Neydi ki bilmiyorum ne olduğunu bilmiyorum! Upuzun sopa havada duran iki direğin arasına geçirilmişti. Erafta sadece bir koltuktan başka bir şey yoktu.
-Baba ne yapacağız burada?
Soruma cevap vermeden kolumdan tutup beni sopanın önünde yere yatırdı.
Çok korkuyordum sanki kalbimi ağzımda atıyordu. Yurda gitmek istiyordum burası asla benim evim olamazdı.
Ayaklarımdan tutup sopa'ya doğru kaldırdı ve bir iple bağlamaya başladı.
Artık ağlıyordum ne yapacaktı ki bana şu an diye iç geçiriyordum.
-Baba ne yapacaksın bana lütfen baba bırak gideyim ben bir şey yapmadım!
-sus şimdi yaptığının cezasını çekeceksin!
-ona inanıyorsun ama bana inanmıyorsun lütfen bana da inan gerçekten ben bir şey yapmadım!
-hala üste çıkmaya çalışıyorsun hala kes sesini Mehir!
İlk defa adımı söylemişti ama adımı söylemesinden bile iğrenmiştim resmen.
Eline bir sopa alıp ilk darbeyi ayaklarıma geçirmişti defalarca defalarca vurmuştu. Ağlıyordum ama duymuyordu sesimi sanki bu etraftaki hiç kimse sesimi duymuyordu.
-baba yapma lütfen yapma canım çok yanıyor!
-Yansın yansın ki bir daha kardeşlerinin canını yakmayasın!
-Baba ben kimsenin canını yakmadım lütfen bırak ayaklarım çok acıyor.
O gün resmen bana kulaklarını tıkadı. Duymadı beni hiç duymadı. Ne o gün ne de ondan sonraki günler hiçbir zaman beni duymadı. bağırdım çığlık çığlığa bağırdım ayaklarımın altı artık su toplayacaktı emindim. Çığlıklarımı hiç kimse duymadı. Herkes kulaklarını kapattı isteyerek. Bir çocuğun çığlığını görmezden gelmek hangi vicdana sığar ki! Bunların vicdanına öyle rahat sığdı ki! Babamın evinde yaklaşık 2 ay kaldı 2 ay süreçte bana atılmayan hiçbir iftira kalmadı. Her gün aralıksız o falakaya yatırıldım ben her gün. Her gün yüzüme sayısızca tokat indi. Yetmedi o kadından bile dayak yedim ben saçlarımdan sürüklendim. Yemek yemedim, uyku uyuyamadım, her gece korku dolu rüyalarla uyandım ben ama kimseye sarılamadım. Her gün her gün beni dövmeleri için bir sebepleri vardı. Ellerimi kızgın ateşe tutmaları için bir sebepleri vardı.2 ayın sonunda yine yine bir gün para çalmakla iftira atılmıştı bana. Babam yine kolundan tutup beni falakaya götürecekti ki götürdü de. Artık o yatırmadan ben kendimi uzanıp ayaklarımı uzatıyordum. Ayaklarım eskisi gibi beyaz değildi kip kirliydi yara bere içindeydi. Ayaklarıma vurduğu için artık çığlık atmıyordum. Çünkü artık benim çığlıklarım kendi içimdeydi. Tam o sırada müdüre anne Ece'yi getirmişti bana. Bahçeden sopanın sesini duyunca Bodrum'a doğru sesi takip etmişlerdi. İçeri girip beni görünce hepsi şoka uğramıştı. O gün benim kurtuluşumdu. O gün çok kötüydü bir yandan da çok güzeldi çünkü o esaretten kurtulmuştum. Babamdan şikayetçi olup beni tekrar yurda götürmüşlerdi ama o 2 aylık süreçte benim yaşadığım şeyler hayatım boyunca hiç unutamayacağım şeylerdi. Ve eski Mehir'i benden aldılar o süreçte. Yepyeni bir Mehir gelmişti daha sert,daha durgun, daha keskin, daha korkusuz ,daha güçlü sadece sevdiklerine gülen Mehir gelmişti. Çok zayıflamıştım o süreçte yemek yemiyordum uyku uyumuyordum ki. Kilo almam zor olmuştu ama bir şekilde almıştım. Babamın bana kattığı tek güzel şey insanlara karşı güçlü duruyordum. Bizi ezenlere baş kaldırmıştım. Yurtta herkes benden korkuyordu artık. İyi ki de böyleydi iyi ki de bu karakteri bana katmıştı. Bize iftira atmalarına izin vermemiştim eskisi gibi. Ece'ye,bana Sevgiye, karışan herkese karşı durmuştum. 12 yaşında Ece gitmişti ama bir aile onu sahiplenmişti sonra da görüşemedik zaten beni bırakmıştı. Sevgi kalp hastasıydı kalbi delikti bir gün öleceğini hepimiz biliyorduk onu da 14 yaşında sabah yatağında öyle bulmuştum. Ben bulmuştum. Sevdiğim herkes hayatımdan birer birer gidiyordu ve biliyorum bu gelecektede gideceğine işaretti. Sonra Duru gelmişti hayatıma. Duru'ya alışmıştım bebeğim gibi koruyordum kolluyordum ona çok çok alışmıştım. Anne şefkati gibi yanında olmaya çalışıyordum onun ama 18 yaşıma basınca artık yurttan ayrılmam gerekiyordu önce hayatta kalmalıydım. Çok çalıştım hem fiziken hem de derslerime çok çalıştım. Önce ev tuttum kendime. Sonra zor da olsa üniversiteyi kazandım ve yapmak istediğim mesleği seçtim şu an 2 sınıfta okuyorum okuduğum bölümden çok memnunum. Bir zoru başarmıştım hem de çok büyük bir zor başarmıştım ayakta durmuştum. Sert ve çelikten bir kalbim vardı. kimseden yardım almadan ayakta durmuştum. Ben buydum. Korkusuz Mehir. Güçlü Mehir. Ama bir o kadar da güçsüz Mehir sadece falaka'nın F'sini duyunca korkudan titreyen Mehir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FALAKA ESARETİ
Dla nastolatków"Böyle olmak zorundaydım. Ben buydum. Çift karakterim. Böyle olmasam hayatta kalabilir miydim ki? Yaşadıklarım beni buna sürüklemişti. Bu yüzden beni suçlayamazdı. Hayatıma girmemesini söylemiştim ama kaybolmak istemişti o. Benim karanlığımda kaybol...