Kendime geldiğimde kahverengi uzun saçlı, bakımlı bir yüze sahip esmer güzeli leydi bana bakıyordu. "İyi misiniz?" diye sordu.
Yaşlı adam kıza, "Hanımım, dikkatli olun. Onun daha kim olduğunu bilmiyoruz." dedi ve yerden öldürdüğüm askerin kılıcını aldı.
Adama baktım. Klasik uşak tiplemesi... Gri bıyıklar, taranmış beyaz saçlar...
Adam kılıcı boynuma doğrulttu.
Soluklarım yavaşlamıştı.
"Ben Sungur." dedim.
Adam bir leydiye bir de bana baktı. "Songor... Doğudaki barbarların topraklarından mı geldin?" diye sordu.
Kız, uşağa çıkışarak, "Kaba olma Benjamin! O bizim hayatımızı kurtardı." dedi.
Doğuda Torgan adında bir topluluk vardı. Oyuna Türkleri koymak istemiştim. Gelenek ve dinlerine sadık, korkusuz ve güçlü bir ülke olarak tasvir ettim. Savaşların çoğunu kazanan, göçebe yaşayan ancak kültür farklılığından dolayı batı ülkeleri tarafından barbar olarak çağrılan bir topluluk...
Eğer oradan geldiğimi söylersem çoğu soru işaretini çözmüş olacaktım ama arkadaşlarımla ben barbar olarak anılırsak birçok kısıtlamaya mâruz kalacaktık.
Aynı 1900'lerin siyahileri gibi bir ırkçılığa mâruz kalacaktık.
Oyunun başında oyuncuların bu ırktan olmasına izin veriyordum. Kendisine göre artı yanları vardı. Mesela herhangi bir yaratıktan veya güçlü insanlardan korkutmaya karşı bağışıklık gibi.
Güçlü mentaliteleri olan bir topluluk...
Her neyse...
"Öncelikle..." diyip işaret parmağımı kılıcın ucuna dokundurdum. "İsmim Songor değil Sungur. İkinci olarak, hayatımı riske atıp sizin hayatınızı kurtardım ve yaşlı bir bunak tarafından ölümle tehdit ediliyorum." dedim.
Kız, "Benim ismim de Nataile Export, bu adam ise Benjamin. Benim uşağım olur. Torun askerleri tarafından kovalanıyorduk. Bizi kurtardığın için minnettarız" dedi.
Kız minnettardı ama..
Adam pek değil gibiydi.
"Ne güzel." derken elimi cebime attım.
Cebimden zarı çıkartırken yaşlı adam oldukça tedirgin olmuştu.
Diğer elimi yavaşça geldiğim yöne uzattım ve tane tane konuşmaya başladım.
Zar soğumuştu.
"Komutanın öldürülmesi ve kıdemlilerin bir anda kaçması yüzünden askerler paniğe kapılmıştı..."
Ben konuşurken yaşlı adam "Ne yapıyorsun!" diyerek araya girmeye çalıştı ama oralı olmayıp devam ettim.
Nedense beni öldürmek istemediğini hissedebiliyordum.
Ne de olsa tehlikeli bir şey yapmıyordum.
Konuşmama devam ettim, "Paniğe kapılan bütün askerleri ikili üçerli doğrayan Viktor, işi hallettikten sonra ormana daldı. Hayatını adadığı Leydi Natalie'yi korumak için güneye koşmaya başladı. Yolda Torun ordusunum iki kıdemli askeri ile karşılaştı. İkisi de kovalamacadan yorulmuş, soluk soluğa dinleniyordu. Zorlu bir savaştan sonra ikisini de öldüren Viktor çalıların arasından çıkıverdi." dedim.
Zar parlamaya başladı.
Benjamin, "O elindekini yere bırak bu son uyarım!" dedi.
Ciddi görünüyordu.
"Tamam" diyip yere attım ve iki elimi savunmasız olduğumu göstermek için havaya kaldırdım.
Zar yuvarlandı ve durdu.
Mavi yanıp sönen zarda çıkan sonucu görünce gözlerim parladı.
Sonuç : [ 19 ]
Yandan hışırtı sesi geldi.
Ve kanlarla kırmızıya boyanmış Viktor çalılardan çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20'lik Zar (S.FİNALİ)
FantasíaBirlikte "Role Play" adı verilen fantastik kutu oyunu oynayan 4 arkadaş oynadıkları evrenin içerisinde bulur kendilerini. Senaryoyu bitirip gerçek dünyalarına geri dönebilecekler mi? Yoksa uyum sağlayıp keyiflerine mi bakacaklar. Ya da başarısız olu...