Kaydet'e basınca bayıldım.
Hasanın koklattığı şey yüzünden mi bu kadar ağırlaştım yoksa ateşim yükseldiği için havale falan mı geçiriyordum bilmiyorum.
Ama şuanda sanki daha iyiydim.
Rüya görüyorum.
Karanlık bir ortamda önümde zar uçuyor.
Zar parlamaya başladı ve görünmez bir duvarın üstünde ekran oluşturdu.
Ekranda,
"Kılıç Ustalığı 1. Seviye yetenek kazanımı başlatılıyor."
Yazıyordu.
Yazı değişti,
"Yetenek edinimi için eğitmen Jack çağrılıyor."
Yüzüme bir rüzgar çarptı. Etraf duman altı oldu. Sanki sis bulutu içindeydim.
Zar kayboldu.
Yoksa yetenek edinimi bu şekilde mi oluyordu?
Sonra etraf gün ışığı ile aydınlandı.
Cırcır böceklerinin sesleri duyuldu.
Sis dağıldı.
Büyük ve genişçe bir yayladaydım.
Otlar...
Serin ve temiz havayı içime çekerken etrafıma baktım.
Bu yayla, yüksekçe bir dağın üstündeydi.
Etraf yemyeşildi.
Sağ tarafımda uzakta dağlar gözüküyordu.
Sol tarafımda ise biraz ilerde, yaylanın bitiminde çam ormanı başlıyordu.
Yaylanın uzunluğu 4-5 futbol sahası büyüklüğündeydi, genişliği ise 2-3...
Önümde yaşlı, meyvesiz bir armut ağacı vardı.
Ağacın arkasından bir adam çıktı.
İki adet tahta kılıç tutuyordu.
Çok kısa saçları ıslatılmış, yata yapıştırılmıştı. İnce bıyıkları ve gereksiz düzenli gözüken kaşları vardı. Yaklaşık 1.90 boylarındaydı. Viktor kadar olmasa da bayağı kaslıydı.
Tipine göre aşırı kalın ve boğuk bir sesle, "Ben Jack. Anlaşılan zar seni seçmiş." dedi ve kılıçlardan birini bana attı.
Kılıcı havada tuttuğumda sordum, "Burası bir rüya için fazla gerçekçi. Şuan neredeyim?" diye sordum.
Adam kılıcını havada bir tur döndürdü. Sonra bacaklarını açtı ve biraz çömeldi. Boş elini bana uzatırken tahta tutan eli arkada, tahta kılıcının ucunu ise ensesinden bana doğrultmuştu
Aklıma Kung-fu pozları geldi.
"Bu saldırıyı atlatırsan söylerim" dedi.
Ben tamam diyemeden adam gözden kayboldu.
Arkadan kalçama yediğim tahta o kadar güçlüydü ki ayaklarım yerden kesildi ve yüz üstü yere yapıştım.
Bu da ne...
Adam ışınlanıyor mu?
Hikayeye böyle bir şey yazdığımı hatırlamıyordum.
Evet bazı karakterler o kadar hızlıdır ki hareketleri ışınlanma gibi gözükür.
Ama bu karakterlerin hepsini tanıyordum ve aralarında Jack diye biri yoktu.
"Ayağa kalk." dedi.
Tahtayı yerden alıp ayağa kalktım.
Kalçam acı...
Hayır acımıyor.
Adam tekrar yarım çömeldi, bir elini bana uzatıp kılıcını ensesinden bana doğrulttu.
"Geliyorum." dedi.
Arkamdan saldıracağını düşündüğüm için adam kaybolmadan arkama döndüm.
Arkama döndüğüm gibi adamın tahta kılıcıyla karşı karşıya kaldım.
Ben dönerken adam ışınlanmıştı.
Kılıç suratıma öyle bir oturdu ki ayaklarım yerden kesildi ve armut ağacına doğru uçtum.
Ağaca çarpmadan yere düştüm.
Canım acımıyordu ama acımış gibi hissediyordum.
Tekrar ayağa kalktım.
Gözden kayboldu.
Arkama döndüm.
Arkamda ağaç vardı.
Adam bu sefer arkama geçmemişti, önden saldırıyordu ama saldırısına sırtımı dönmüş oldum.
Omurgama yediğim saplama darbesi beni ağaca yapıştırdı.
Güneş tepedeydi.
Uzun bir süre dayak yedim.
Güneş battı.
Dayak yemeye devam ettim.
Güneş doğdu.
Daha çok dayak..
Güneş batışa geçti.
Mental olarak çok yorulmuştum ve adamın bütün darbelerini yemiştim.
Bir saldırıyı bile ne savuşturabildim ne de bloklayabildim.
En son yerde soluk soluğa uzanırken adam, "Bu kadar yeter." dedi. "Kılıç ustalığına giriş yapmış oldun."
Gün batımıyla kızıllaşmış gökyüzüne bakarken, "Sen kimsin? Jack... Hâlâ yaşıyor musun? Yoksa öldün de burası ruhlar alemi mi? Ya da başka bir evren?..." diye sordum.
Jack armut ağacına yürüdü. Elini ağaca uzattığında etraf kararmaya başladı.
"Bir saldırımı bile durduramadın. Cevap vermeyeceğim." dedi.
Uf, alfa...
Sonraki seviye atlamada umarım karşıma Jack çıkar.
Bi dayak lazım Jack'e.
Gerçi şuan benden sadece kum torbası olur ama neyse...
Ve etraf zifiri karanlık oldu.
Uyku...
Uyandığımda gece olmuştu ve ormanda arkadaşlarımla beraber başka bir kamp alanındaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
20'lik Zar (S.FİNALİ)
FantasyBirlikte "Role Play" adı verilen fantastik kutu oyunu oynayan 4 arkadaş oynadıkları evrenin içerisinde bulur kendilerini. Senaryoyu bitirip gerçek dünyalarına geri dönebilecekler mi? Yoksa uyum sağlayıp keyiflerine mi bakacaklar. Ya da başarısız olu...