Ekip Centrum'a öğlen saatlerinde varmıştı. Tepeye geçip şehri gözetlediklerinde başkentin Regnum Centrale'in kendi ordusu tarafından kuşatıldığını gördüler. Şehrin dört bir yanından alevler yükselip patlamalar duyulurken ordu ikiye bölünmüş gibi gözüküyordu. Aynı zırhı giyen askerler birbirlerini öldürüyordu. Risen endişeyle olanları izlerken fısıldadı.
"Sol... Eve gitmemiz gerek."
Şehrin içine girmeden çevre yoluyla eve ulaştılar. Neyse ki burası çatışmaya uzak kalıyordu. Risen atından indiği gibi seslendi.
"Sol!"
Auxil ve Flos da seslendiler.
"Anabel!"
"Tris! Çocuklar!"
Herkes Radix'in evinden çıktı ve sevdikleri insanlarla sarıldılar. Tristis Flos'a sarılırken gözleri Radix'i arıyordu. Korku dolu gözler ve titreyen bir sesle sordu.
"Flos... Ra... Radix nerede?"
Flos başını eğdi. Ağlamamak için kendisini sıkarken avucunu açıp yeğenlerinin kesilmiş ip bilekliklerini uzattı.
"Üzgünüm Tris."
Tristis başını iki yana sallayarak geri çekildi. Kabullenmek istemiyordu.
"Hayır, hayır... Flos hayır! Çocuklar içeri geçin... Hemen!"
İkizler annelerinin bağırışından ürkerek evin içine koştular. Oturma odasına geçip camın kenarından annelerini izlemeye başladılar. Bir yandan da fısıltıyla konuşuyorlardı.
"Ne oluyor Nas?"
"Babam yok Sierota... Sanırım kötü bir şey oldu."
"Babama hiçbir şey olmaz ki."
Risen, Auxil ve Renett sakinleştirmek için Tristis'in yanına giderken Tristis kabullenmemek için öfkeyle bağırıyordu. Çok geçmeden de kendini kaybedip bayılarak yere düştü. İkizler anneleri yere düştüğünde endişeyle tekrar dışarı koştular. Risen Tristis'i yerden kaldırırken Auxil'e seslendi.
"Çocukları götür."
Aradan çok zaman geçmemişti ki Tristis gözlerini açtı. Yatağında yatarken Flos yatağın yanındaki sandalyede oturuyordu. Alacağı yanıttan korktuğu soruyu yine de sordu.
"Bu bir kâbus değil, değil mi Flos?"
"Kâbus olmasını her şeyden çok isterdim."
Auxil ve Anabel salonda çocukların dikkatini dağıtmak için oyuncaklarıyla oynuyorlardı. Naslaitis Auxil'e utangaç bir tavırla sordu.
"Babam nerede Aux amca?"
Auxil boğazına yumruk yemiş gibi hissederken ne yanıt vereceğini bilemedi. Küçük kızın yanıt bekleyen gözlerine bakarken kelimeler ağzından döküldü.
"Babanın ufak bir işi çıktı."
Naslaitis'in siyah gözleri kızarmış yaşla dolmuştu. Başını iki yana sallayarak karşılık verdi.
"O geri gelmeyecek değil mi?"
"O hiç gitmedi ki. Ruhumuza dokunanlar bizi asla bırakmazlar. Artık göremesek bile her zaman zihnimizin bir köşesinde dururlar."
Risen, Renett ve Solfere mutfak masasında yaşananlar hakkında konuşuyorlardı. Solfere boşluğa dalmıştı. Hüzünlü bir ses tonuyla duyduklarına yanıt verdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redagon I: Kehanet (TAMAMLANDI)
FantasyDört parçaya ayrılmış Redagon topraklarında yaşayanlar büyük bir hevesle kehanetin gerçekleşip Son Yükselen'in ortaya çıkışını beklemektedir. Bu tanrısal savaşçının önce alevi ardından da tüm doğayı kontrol ederek Redagon'u tekrar bir bütün haline g...