···
Jisung'tan yarım saat kadar sonra Changbin de uyanmıştı. Minho kahvaltı hazırlamak için mutfağa gitmişti ve kapağı açık olan buzdolabına öylece bakıyordu.
Elini, yasladığı dolap kulpundan çekerek kapağı kapatmış, hazırlayacak başka bir şey olmadığı için erişte haşlamaya karar vermişti. Kahvaltıda yenmek için fazla sağlıksız olduğunu biliyordu elbette, tek seçeneği olmamasını dilerdi o da.
Çekmecedeki paketleri çıkarmadan önce su ısıtıcısına su doldurup kaynamasını bekledi.
Erişteler hazır olduğunda kaselere doldurup masaya dizdi. Bardaklar kırıldığı ve Changbin'i kâğıt bardak almaya, markete göndermek için yalvarmak istemediğinden üç tane kase çıkardı.
Birkaç gündür dolapta kalan meyve suyu şişesini dolaptan çıkardı. Böyle idare etmeleri gerekiyordu.
Changbin yemeğin kokusunu aldığı gibi mutfağa ışınlanmış, baş sandalyeyi kaparken bir saniye bile düşünmemişti. Minho, Jisung'u çağırdıktan sonra ikisinin arasına oturdu. Sebepsiz gerginliği fark etmişti.
Jisung, ağzını şapırdatarak iştahla yemeğini yiyen Changbin'e yüzünü buruşturarak bakarken göz devirdi. Hiç sevmemişti onu.
"Doktor," dedi Minho'nun kolunu dürterken. "Sana bir şeyler anlatmak istiyorum."
Kaç gündür bunun için çabalayan Minho'nun, Jisung'a gelen anlık hevesle gözleri parlamıştı. Rolünü iyi oynadığının bir göstergesiydi bu da.
"Yemekten hemen sonra odama geçeriz o zaman."
Jisung başını olumsuz anlamda salladı, Changbin'den kurtulmak istiyorsa şu an anlatacağına inandırması gerekiyordu doktorunu.
"Eğer şimdi anlatmazsam bir daha anlatabileceğimi sanmıyorum." Masumane bir gülümsemeyle Minho'nun gözlerinin içine baktı. "Tam şimdi."
Konuşmaya kulak veren Changbin kafaya diktiği kaseyi masaya bırakmış, Minho'ya iyi şanslar diledikten sonra aceleyle evden çıkmıştı. Kendisi de Jisung'a karşı aynı duyguları besliyordu; nefret. Yaptığı göndermelerden rahatsız olup bir an önce ayrılmak istemişti, haklı olarak.
Minho ise Jisung'u odaya yollayıp bulaşıkları makineye dizmiş, içindeki heyecanı dizginlemek için yoğun çabalar harcarken Jisung'un yanına gitmişti. Koltuğuna otururken bastıran sıcağı göz ardı etmeye çalıştı.
Nereden başlayacağını da bilmiyordu. Ne söylemesini, ne anlatmasını istediğini, ne tepki vereceğini... Hiçbir şeyi bilmiyordu.
"Nereden başlamak istersin?" dedikten sonra boğazını temizledi. O ve kariyeri için çok büyük olaydı bu yaşadıkları.
Jisung karşılık vermedi, yalnızca omuz silkti. Eğer herhangi bir şey söylerse doktorundan ayrılmak zorunda kalacak, bu rüyası sona erecekti. Eski hayatına koca bir çizgiyle son vermiş, kendine yepyeni bir sayfa açmıştı çoktan.
Açıkçası adını dahi hatırlamadığı o adamdan kurtulmak için yalan söylemişti. Doktoruyla arasına giren bir duvardı yalnızca.
"Jisung?" derken elini, dikkatini çekmesi için sallarken gözleri kendisine dönen gözlerle buluştu. Başla artık, dercesine bakıyordu.
"Ben... Bilmiyorum ki!" Kollarını iki yana açıp dudak büzerek koltuktan kalkmış, arkasında sinirli ve kırgın doktorunu bırakmıştı.
Aralarını bozduğunu düşündüğü Changbin'den kurtulmak için aralarını bozmuştu.
···
Ben ne yazıyorum böyle pffft
Bozdum aralarını, olması gerektiği gibi. Daha beter bölümler de çok yakında hehe :"))
Okuduğunuz için teşekkürleerr 🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac ✓
Fanfictionher ne kadar fiziksel yaralar açsa da, onun, ruhunu besleyen sevgisine muhtaçtı. bedeni defalarca kez ölse bile ruhunu yaşatan doktoru olduğu sürece toparlanacaktı. ; minsung | cr: stray.kings143 [ig] @naragasyung