···
Jisung'un masum bakışları Seungmin'in üzerinde baskı kurmuş, Minho'nun da onlarla birlikte kalmasına ikna etmişti. Şu anda yemek masasında oturup yine Jisung'un isteği üzerine mandu yiyorlardı.
Minho, üzerinde hissettiği garip bakışlara rağmen elinin titrememesine özen göstererek Jisung'un yemeğini yemesine yardımcı oluyordu. O karnını doyurduktan sonra da yiyebilirdi.
Hem ellerini çok hareket ettirmemesi gerektiğinden hem de çubukları kavramakta zorlandığından yardım alıyordu Jisung. Kimseyi bu şekilde uğraştırmak istemiyordu fakat elinden gelen bir şey yoktu.
Sonuncu manduyu da yuttuktan sonra suyu işaret etti. Minho bir eliyle çenesini tutarken diğer eliyle tuttuğu bardağı dudaklarına dayamıştı. Genç hasta sanki hiç su içmemiş gibi kanıyordu, bu hâli çok sevimliydi.
Son olarak peçeteyle ağzını silip masadan kalktı. Uzun zaman sonra hastane yemeklerinden başka şeyler yemek iyi hissettirmişti, özellikle de doktorunun yedirmesi sanki manduyu daha bir lezzetli yapıyordu. Mümkün olsaydı, hiç sevmediği sebzeleri dahi onun elinden yiyebilirdi.
Adımlarını odasına yöneltmişti, bir yandan da korkuyordu. Garip, korkacak bir şeyi kalmamıştı aslında. Sevgisine bağımlı olduğu adam birkaç kapı ardındaydı, isterse hemen gidip sarılabilirdi. Ailesi yoktu, şiddet yoktu, baskı yoktu, söylenenleri yapmak zorunda değildi.
Peki neydi bu içindeki his?
Korkmaktan korkuyordu, yine bu anlarının bozulacağını düşünüyordu. Daha önce de yaşamıştı çünkü.
Mutsuzluğa o kadar alışmıştı ki, böylesine mutlu olmak garip hissettiriyordu. İstediğine her zaman sahip olabilen kardeşiydi, hep de böyle olmuştu. Sanki gelip de bu güzel zamanlarını bozacak gibiydi.
Yapabildiği kadar kara bulutları kovaladı zihninden, "Git, gidin," dedi kötü düşüncelerine. Kapıyı sertçe kapatarak yatağına atladı, yastığı kolları arasına alıp gözyaşlarının akmasına izin verdi.
Sesi duyan Minho ise çubukları masaya atarak ayaklandı. Seungmin ondan önce davranıp odasına koşmuştu. Kapıyı tıklatmış ancak cevap beklemeden içeri girmişti.
Hemen ardından gelen diğer psikolog onu geçerek sarıldı yataktaki gence. Eli yanağını kavramıştı.
Hiçbir şey söylemedi, hıçkırıklar dışında da başka hiçbir şey işitmedi. Jisung ondan ayrılana kadar saçlarını öpüp durmuş, tombul yanaklarını okşamayı sürdürmüştü.
Güvende olduğunu hissetmesi için çok uğraşmıştı, pekâlâ onu bu hâle getiren neydi? Yanlış bir şey mi yapmıştı? Canını mı acıtmıştı? Kalbini mi kırmıştı?
"Bir şey mi oldu?" deyip çenesinden tutarak yüzlerini eşitledi. Jisung kendisini açıklamak için kelime bulamıyordu, dili lâl olmuştu adeta.
Sorusunu es geçip başını çevirdi. Zaten yanıtlasa da doğru dürüst cümle kurabilir miydi, emin değildi. Kapıya elini yaslayarak endişeyle kendisini izleyen Seungmin'e döndü bakışları.
"Seanslara ne zaman başlayabiliriz?"
Cevap gecikmedi. "Ne zaman istersen."
Ve kısa süreli hazırlanmanın ardından yola çıkıyorlardı. Seungmin araba koltuğuna oturduktan sonra yan koltuğa oturan Jisung'un kemerini bağladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac ✓
Fanfictionher ne kadar fiziksel yaralar açsa da, onun, ruhunu besleyen sevgisine muhtaçtı. bedeni defalarca kez ölse bile ruhunu yaşatan doktoru olduğu sürece toparlanacaktı. ; minsung | cr: stray.kings143 [ig] @naragasyung