13 : "bardak kırmaya benzemiyor"

973 164 31
                                    

···

Minho konuşmamak için kaçan Jisung'un peşinden gidip kolunu tutmuştu. Yine canını acıtmaktan çekinse de bu sefer pek umursamadı çünkü amacı durdurup konuşarak anlaşmaktı.

"Neden yalan söyledin?" Jisung başını eğmiş, yaptığının pişmanlığını yaşıyordu. Minho'nun güvenini kıracağını tahmin etmeden hareket etmişti.

Minho'nun neden bu kadar bir şeyleri anlatmasını istediğini de bilmiyordu. Mesleği olduğu için miydi yoksa kendisinden bir an önce kurtulmak için mi?

"Pek iyi hissetmiyorum, doktor. Kolumu bırak." Gözbebekleri titrerken yutkunarak konuşmuştu, böyle bir tepki beklemiyordu.

"Ben senin için arkadaşımı gönderdim," dedi, baş ve işaret parmaklarıyla şakaklarına masaj yapıyordu. "Adam hiçbir şey demeden gitti ya!"

Böyle kaba davranmayı istemezdi elbette, ancak artık sesini çıkarıp her şeyi yapabileceğini düşünen gence bir şeyleri hatırlatmalıydı. Dünya onun etrafında dönmüyordu.

"Ne kadar mahcup hissettim, biliyor musun?" Birkaç saniye öncesinden daha sakindi şu an. Toparlayabilmişti zihnini.

Jisung söylenen her şeyi hak ettiğinden alınmama hakkı olmadığını düşündü. Yine de böyle olmasını beklememişti. Azarını yiyip susmalıydı.

Elini duvara yaslayıp resmen önünde büzülen gence baktı. Verdiği sinirli nefes saçlarının uçuşmasına neden olmuştu.

"Jisung, bu yaptığın bardak kırmaya benzemiyor. Bu yaptığın kalp kırmak, güven kırmak, heves kırmak. Ne zaman anlatmak istersen o zaman dinlerim ben seni."

Haklıydı, her bir harfi haklılık barındırıyordu. Jisung'un bu yaptığı şımarıklıktan başka bir şey değildi.

Doktoru ona karşı bu kadar anlayışlıyken bir arkadaşına bile tahammül edememişti. Suçunun farkındaydı, ama aralarını düzeltmek için ne yapabileceğini bilmiyordu.

İçinden geldiği gibi hareket etmeliydi.

Bir adım öne ilerledi, başı Minho'nun çenesine çarptı hafifçe. Kendisinden uzun beden geriye doğru bir adım atacakken kollarını beline sardı. Pişmanlığı her hücresinde hissetmişti ve kendini affettirmeliydi.

"Özür dilerim." Tüm hislerini bu iki, ağzından zar zor çıkan kelimeye yüklemişti.

Özür dilerken ben hatamı biliyorum, demişti. Özür dilerken suçlu olduğumu kabul ediyorum, demişti. Özür dilerken seni kırmak istemiyorum, demişti.

Tüm içtenliğiyle özür dilemişti.

Minho hiçbir şey söylemedi, yapamadı. Beline sarılan kollarla buz kesilmişti.

Jisung'un bakışları başıyla birlikte yukarı yöneldi, doktorunun gözlerini izledi.

Minho çektiği restten çok değil birkaç dakika öncesine kadar memnundu. Kendisi de bir insandı nihayetinde, başkalarına sunduğu saygıyı kendisinin de görmesi en büyük hakkıydı.

Ancak şu an bu yaptığından dolayı pişmanlık duyuyordu. Önünde hıçkırarak ağlayan Jisung, içinde bir şeylerin parçalanmasına neden olmuştu.

Saçlarını okşamak için uzattığı eli havada kaldı. Hakkı olmadığını düşündü buna, yumruk hâline geldi istemsizce.

Aynı evdeyken nasıl devam etmeleri gerektiği hakkında hiçbir fikri yoktu. Eski hâllerine dönmek için çabalayacaklardı.

Yalnızca Minho kendine belirlediği sınırları aşarsa Jisung'un gözünü korkutacaktı. Cicim günleri bitmişti.

Soğuk bir ses tonuyla "Bir daha yalan söyleme," dedi. Davranışları sesinin aksine yumuşak, nazik, hafifti.

"Asla ama asla."

···

Tüh be! Elim kaydı da barıştırdım 😭

Tam barışmak gibi de değil tabii, kırgınlık azaldı demem daha doğru olur sanırım.

Umarım Minho'yu bir şeyleri çok abartan biri olarak düşünmemişsinizdir. Haklı sonuçta.

Okuduğunuz için teşekkür ederiiim <33

maniac ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin