···
Yemeklerini bitirdikten sonra Jisung çöpleri toparlayıp kapının önüne koydu. Daha sonra atmayı planlıyordu.
Minho'ya ne kadar istemede de zarar vermişti ve bu onun da canını acıtıyordu. Hareket etmekte zorlanıyordu, aynı zamanda iyi olduğunu savunuyordu. Jisung bu çelişkiyi fark ettiği için rahat hissedemiyordu.
Telefonunu eline alıp rehbere girdi. Arkadaşının numarasına tıklayıp telefonu kulağına götürdü.
"Minho!" Yaklaşık olarak üç gündür konuşmadığı arkadaşının sesi endişe, merak, şaşkınlık ve sevinç barındırıyordu.
"Nasılsın, Changbin?" dedi heyecanlanmamak için dudağını dişlerken.
Lisenin son sınıfında tanışmışlardı ve güçlü arkadaşlıkları sayesinde şu an bile araları ilk günkü gibi iyiydi. Ancak Minho son olayları Changbin'e detaylı şekilde anlatamamıştı, her zamankinin aksine.
"Beni boşver, Minho, sen ne yapıyorsun kaç gündür? Telefonunu mu kaybettin, neden haber vermiyorsun oğlum?"
Telefonu kulağından uzaklaştırıp derin bir nefes aldı. Bağırdığı için kulakları kısa süreli bir şok yaşamıştı. Kalın ve gür sesin desibeli arttığında katlanılmaz oluyordu.
"Eve gelme şansın var mı?" İkna etmek için sesini inceltmiş, cümlenin sonunu uzatarak bitirmişti. "Geliyorum tabii ki! Film hazırla hemen, mısır da patlat-"
"Evde yalnız değilim, Changbin. Çabuk olursan sevinirim." Cevap beklemeden telefonu kapatıp sehpanın üstüne koydu.
Tekli koltukta bağdaş kuran Jisung ise Minho'nun mimiklerine odaklanmıştı yalnızca. Ne söylediğine dikkat etmemiş bir şekilde yüz ifadelerinin aynısını yapmaya çalışıyordu.
Kendisine baktığında bakışlarını kaçırdı. "Hehe," diyerek koltuğundan kalktı ve hoplaya zıplaya odasına gitti. Minho pek sorgulamadan kollarını öne doğru açarak esnedi. Halsiz hissediyordu.
Yaklaşık beş dakika sonra parmaklarıyla karnında ritim tutarken zil çalmıştı. Arkadaşının bu kadar hızlı gelmesini beklemiyordu.
Jisung odanın kapısından başını çıkartarak duvarlara tutuna tutuna gelen Minho'ya bakmıştı. Kimin geldiğini bilmiyordu ve içini garip bir huzursuzluk kaplamıştı.
Şimdiye kadar Minho ile yalnız kalmaktan memnundu. Kim geliyordu da hayatının en mutlu zamanları bozulacaktı?
Henüz tanımadığı şahsa karşı içinde oluşan nefrete engel olamıyordu. Kapı açıldığında içeri giren kişinin yüzüne dahi bakmadan kaşlarını çatıp gözlerini devirerek odasından çıktı.
Minho'nun yanına geçmiş, içeri davet edilen adama sarılan Minho'ya bakarken kalbinin paramparça olduğunu hissetmişti.
Oysa polisleri bile göndermişti kendisi için, şimdi değişen neydi? Başka biriyle daha bu kadar samimi olması gerekiyor muydu? Jisung özel falan değil miydi yani?
Ayrıldıklarında, Jisung'a göre, davetsiz misafir kendisine dönüp Minho'dan onay bekleyen bakışlarıyla eğilip elini uzatmıştı. Jisung oflayarak elini uzatmış, ancak sıkma eylemi için hiçbir el kasını yormamıştı.
"Merhaba, genç adam," dedi Changbin sanki çok büyükmüş gibi bir edayla konuşurken. Jisung bunu gözlerini döndürerek yanıtlamıştı.
"Merhaba değil, yaşlı adam."
···
Kıskanç, sahiplenici Jisung! Ne de güzel detaysın sen öyle 🤌🏻
Pek içime sinmedi ama artık başlamam gerekiyordu bir yerlerden, ben de Changbin'den başladım. Hehe~
Okuduğunuz için teşekkür ederim 💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac ✓
Fanfictionher ne kadar fiziksel yaralar açsa da, onun, ruhunu besleyen sevgisine muhtaçtı. bedeni defalarca kez ölse bile ruhunu yaşatan doktoru olduğu sürece toparlanacaktı. ; minsung | cr: stray.kings143 [ig] @naragasyung