···
Minho'nun mesajı görmezden gelişinin üzerinden iki gün geçmişti. Kafasını toplamak adına randevu açmış, birkaç hastayı daha evine misafir etmişti.
Fakat aklına Jisung'u getirmeden duramıyordu. Çok sık dikkati dağılıyor, bazen bakışları özlem doluyor, içini büyük bir pişmanlık kaplıyordu.
Sürekli bir yerlere dalıp gidiyordu. Daha fazla böyle devam edemeyeceğini anladığında kendisini toparlamaya çalışmıştı randevunun devamında.
Veda faslı da sona erip hastayı kapıya kadar geçirdikten sonra elini göğsüne götürüp derin bir nefes aldı. Gözlerini sımsıkı yumarak aklındaki kötü düşünceleri silmeye çalışıyordu. Jisung'un yokluğu çok belli oluyordu.
Yemek hazırlarken bir yerine iki tabak çıkardığında anlıyordu bu kadar kısa sürede ona alıştığını.
Bu ve bunun benzerleri de vardı tabii. Kafası karıştığında boş odayı kontrole gitmesi, yüksek sesli televizyon sesini bile özlemesi gibi örneklerle açıklanabilirdi.
Kısacası, her ne kadar yanlış da olsa, Han Jisung'u özlüyordu. Doktor lakabına o kadar alışmıştı ki ismini duyduğunda birkaç saniye dumur oluyordu.
Şu anki durumunu çok merak ediyordu ancak Seungmin'e tekrar yazacak cesareti yoktu. Hem ne diyebilirdi ki zaten?
O, söyleyecek hiçbir söze sahip değilken cebindeki telefonunun titreşmesine neden olan Kim Seungmin'in söyleyecek çok şeyi vardı.
···
Sabahın ilk ışıklarıyla gözlerini aralayıp yatağından kalktı Seungmin. İlk işi Jisung'u kontrol etmek olacaktı birkaç gündür yaptığı gibi.
Ona yardım edemeyişi, çaresiz olması çok kötü hissettiriyordu. Ne denediyse hiçbiri etkili olmamış, şu iki gün boyunca Jisung'un gözleri önünde adeta eriyişini izlemek zorunda kalmıştı.
Yemek yemiyordu. Bu yüzden yüzü çökmüş, beti benzi atmıştı. O kadar aciz görünüyordu ki bu hâliyle, Seungmin endişelenmekten kendini alamıyordu.
Çocuk kandırmak gibi de değildi bu iş. Minho'nun geleceğini söylediğinde hiçbir cevap alamadığı için yalancı durumuna düşmüştü, oysa çok ümitliydi geleceğinden.
Bazen odasından kahkaha sesleri geliyordu, bazense ağlama sesleri ama asla sessiz olmuyordu. Halüsinasyon görmeye başlamıştı genç oğlan.
Ancak şu anda ters giden bir şeyler olduğunu tahmin ediyordu çünkü odadan hiç ses gelmiyordu.
Korkuyla yutkunup kapıyı tıklattı. Duymayı beklediği "Git," cevabını alamazken kapıyı açtı.
O an hayatının en korkunç görüntüsüydü. Nasıl endişelendiğini yalnızca kendisi biliyordu.
Gözleri kocaman açılırken eliyle ağzını kapatmış, yatağın üzerinde kanlar içinde yatan Jisung'a doğru ilerlemişti.
Bütün bedenini korku ele geçirirken yutkunmuştu. Kafası karışmış hâlde ne yapabileceğini sorguluyordu.
Bakışları bileklerinde gezinirken içten içe bir şey olmamasını dilemişti lakin akan kanlar pek öyle olduğunu göstermiyordu. Yakın zamanda kestiğini anlamıştı Seungmin, şayet aksi olsaydı evi kan kokusu kaplardı.
O sırada içeri görevli girerek gözlerini ovuşturmuştu yumruk yaptığı elleriyle. Yataktaki Jisung'u gördüğünce hızlıca yanına gelmişti.
Direkt nabzını kontrol edip hâlâ attığını anladığında şükretti. Seungmin onları yalnız bırakıp ambulans çağırmak için telefonunu aramaya koyulmuştu.
Sabah sabah bu kadar gerginlik çok fazlaydı. Rüya olmasını dilediği şeylerin gerçekten yaşanmış olması çok acıydı. İçten içe kahroluyordu engel olamadığı için.
Odaya tekrar dönüp bileğini nasıl kesebileceğini araştırmaya başlamıştı. Sonuçta önlem olması açısından bütün bıçakları ayrı bir dolaba kilitlemişti.
Sıkıca kavradığı avucunu yavaşça aralayıp eline batan jileti görmüştü. Başından aşağı kaynar sular döküldüğünü hissetmişti adeta, her şeyi kendi aptallığı olarak adlandırmıştı.
Tıraş bıçağının yedek uçlarından birini kullanmıştı. Son zamanlarda lavaboda daha uzun süre kalmasından anlamalıydı bir şeyler aradığını...
Elini daha fazla kıpırdatmamaya dikkat etti çünkü minik bir harekette herhangi büyük bir zarara yol açabilirdi.
Görevlinin orada kalacağına dair anlaştıktan sonra hızlıca üzerini giyindi. Ambulansa hazır binmek istiyordu.
Bu sefer o, odaya gelmiş, görevli üzerini değiştirmek için gitmişti. Ne yapacağını bilmiyordu, kafası çok karışıktı.
Telefonu eline alıp iç çekti. Soluk borusunun tıkandığını hissediyordu ancak hiçbir şey yapamıyor oluşu hiç de iyi hissettirmiyordu.
Şu anda ne kendine ne de çevresine yararı vardı.
Ensesini kaşıyıp şu an ne kadar istemese de Minho ile olan sohbetlerine girdi. Tekrar umursayacağını düşünmüyordu ancak konuşmaları gereken bu kez birinin hayatıydı.
Titreyen ellerine rağmen sakinliğini korumaya çalışarak klavyede gezdirdi parmaklarını.
Minho
Jisung intihara kalkışmış
Durum ciddi
Bu sefer de görmezden gelmeyeceğini umuyorum
Hastaneye gideceğiz
Bütün bunların senin suçun olduğunu bil
···
AHA KARIŞTIRDIM ORTALIĞI
Seungmin sonuna kadar haklı bu arada kim ne derse desin
Bu bölümle birlikte kısa süreceğini tahmin ettiğim bir sezon finaline gidiyoruz. Hiç iyi hissetmiyorum bölümleri yazarken ve akışı bozmak istemiyorum, ayrıca heyecanlı yerde kesmek biraz da meraklanmanıza neden olsun istiyorum.
Okuduğunuz için teşekkürler 🫶🏻💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac ✓
Fanfictionher ne kadar fiziksel yaralar açsa da, onun, ruhunu besleyen sevgisine muhtaçtı. bedeni defalarca kez ölse bile ruhunu yaşatan doktoru olduğu sürece toparlanacaktı. ; minsung | cr: stray.kings143 [ig] @naragasyung