···
Güneş doğmak üzereyken zar zor uykuya dalan Minho, açılan kapının sırtına çarpmasıyla uyanmıştı. Jisung bir özür mırıldanarak hafifçe eğilmiş, yüzünü gizlemek ister gibi ona bakmamış ve aceleyle lavaboya gitmişti fakat Minho ağladığını bilmek istememesini fark etmişti.
Bacakları uyuştuğundan ayakta durmakta zorlansa da adımlarını toparlayarak dağınık örtüyü düzeltmek için odaya girdi. Artık uyuyacağını düşünmüyordu ancak çok geçmeden tekrar gelen genç oğlan örtüyü bozarak yatağa uzandığında anlamıştı yanıldığını.
Dizini yatağa yaslayıp üzerine uzandı ve örtüyü iyice örttü. Jisung ellerini yüzüne kapatmış, ona sırtını dönmüştü. Hafifçe gülümseyerek ellerini yüzünden çekmeye çalıştı.
"Bakma doktor, çok çirkinim."
Başını iki yana sallayarak reddetti bunu. O, çirkin değildi. "Bakayım," diyerek ellerini avuçları arasına aldı.
Bir yandan narince avuç içini okşarken yüzünde gezdirdi bakışlarını. Jisung ise nefesini tutmuş, doktorunun gözlerinin içine bakmıştı. Her zaman olduğu gibi parlamaya devam ediyorlardı.
"Güzelsin." Elini yanağına çıkarıp okşayacağı sırada yanlış anlaşılmaktan çekindi. Son kez örtüyü düzelttiğinde kolunu kavrayan eller ile duraklamıştı.
Jisung duvara doğru kayarak Minho'ya da yer açmış, birkaç kez uzanmasını söyler gibi patpatlamıştı. Kısa bir düşünmenin ardından örtünün altına girmişti.
Minho, bir eliyle Jisung'un saçlarıyla oynarken diğer eliyle beline sarılmıştı. Jisung ise dizlerini katlamış, önünde birleştirdiği ellerini, kendisine sarılan bedenin göğsüne yerleştirmişti.
Hiç bu kadar rahat hissetmemişti genç oğlan. Gözlerini kapatsa en huzurlu uykusunu uyuyacaktı lakin bu anın bozulmasını istemiyordu. Duyduğu heyecan tarif edilemezdi, dudaklarına çarpan nefes yüzünden kalp atışları hızlanmaya devam ediyordu.
Bu adamın ona yaşattığı bütün duyguları bir kavanoza koyup sonsuza kadar saklamak istiyordu. Hep özel kalacak bu hisleri asla unutmayacağı şekilde korumalıydı.
"Doktor," diye mırıldandı. Söyleyeceği cümleler için kendini hazırlamaya çalışıyordu bir yandan da.
"Birini kendimden daha çok seviyorsam ne yapmalıyım?"
Aldığı cevapsa hiç beklemediği bir şeydi. "Belki aşıksındır. Hiç onunlayken kalp atışlarının hızlandığını hissettin mi?"
"Çok, çok, çok hızlanıyor, doktor. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum."
Minho, Jisung'un ciddi olduğunu anlayıp saçlarındaki elini çekti. Avcunu yanağına yaslayarak hafifçe doğruldu ve sorgulayan yüz ifadesini takındı.
"Sen anlat, ben yorumlayayım," dedi, olay derinleşmişti. Acaba eski bir tanıdığı mı, diye düşünmeden edemedi. Çünkü onlar tanışmadan önce de birine karşı hisleri olabilirdi, gayet doğaldı bu.
"Hm... Gözleri çok güzel. Gülüşü de öyle. O da çok güzel... Ve çok yakışıklı!" Minho bölüverdi. "Erkek mi?"
"Gördüğüm en güzel erkek. Çok düşünceli ve fedakâr. Ona sarılmayı çok seviyorum, o da saçlarımı okşuyor. Kalp atışlarım hızlanıyor, böyle küt küt atıyor. Asla ayrılmayalım istiyorum, hep yakınımda olsun. Bu ne demek, doktor? Ne yapmalıyım? Aşık olduğumu söyledin, peki aşık insanlar ne yapar?"
Yanlış anlaşılmak istemiyordu ama tanımladığı kişinin kendisi olma ihtimali içini kemiriyordu. Eğer doğruysa, Jisung ona aşıksa ne diyecekti? Belki de duygularından emin değildi ya da fikri değişebilirdi, hatta kafasında kuruyor bile olabilirdi.
Düşünceleri katlanarak artarken boğazını temizledi ve bedenini biraz daha yaklaştırdı. Amacı kalp atışlarını duymaktı ve şu an bile nasıl hızlandırdığının farkında değildi.
"Doktor?" Heyecandan sesi titremişti Jisung'un. Bakışları kesişirken yutkundu.
"Böyle mi hızlanıyor?" diye sordu, elini göğüs arasına yerleştirip kulağını kalbine yasladı.
Anladı.
Onun kime aşık olduğunu anladı o an.
Zaten bahsettiği her şeye bir bir uyuyordu. Biraz önce böyle düşünmüyordu ancak yerinden çıkacakmış gibi atan kalbi kanıtlıyordu bunu.
O da boş değildi, çok değer veriyordu kolları arasındaki gence. Her şeyden korumak, dış dünyaya karşı kalkanı olmak istiyordu.
Başlarda bu sahiplenme duygusunu normal sanmıştı ancak son zamanlarda, yaşanan olayların da getirisiyle, ciddi düşünmeye başlamıştı.
Yanındayken rahat hissettiğini biliyordu, böyle olduğu için de mutluydu. Hiçbir duvarın arkasına sığınmadan, olduğu benliğiyle vardı Han Jisung ve Minho onu bu hâliyle seviyordu.
"Orada mısın?" Düşüncelerinden sıyrılmasına neden olan sesi işittiğinde doğruldu ve Jisung'u da kaldırdı. Meraklı bakışlara rağmen sakinliğini korudu.
"Beni seviyorsun, değil mi? Bana aşıksın."
Hiç duraksamadan ulaştı yanıtı kulaklarına.
"Seni seviyorum. Hem de çok seviyorum, doktor. Sana aşığım. Çok fazla aşığım."
···
GOL ULAN GOOOOOOOLLLLL
Sonraki bölüm muck mwah falan filan ÖHM ÖHM...
Herkes bunu bekliyordu bence üwğdkzöwis ben de daha fazla uzatmak istemedim. Artık ne kadar duygularını aktarabildim, orası sizin görüşünüze bağlı.
Ve şöyle ki ben otuzuncu bölümde spoiler vermiştim ama kimse fark etmemiş TT
Jis'in sorusu italik, Min'in de cevabının ilk kelimesi italik; sorusu havada kalmıyor yani. Aslında sevdiğini kabul etti ancak asıl anlatmak istediğim geç farkına varmasıydı, bir nevi hikâye bütününe gönderme yaptım. Çok severim böyle minik şeyleri~
Bu arada finale de yaklaştığımızın haberini vermiş olayım T^T bitiyor koca bebeğim
Bu bölüme kadar okuyan sabırlı okurlarıma teşekkür ediyorumm!!💝
ŞİMDİ OKUDUĞUN
maniac ✓
Fanfictionher ne kadar fiziksel yaralar açsa da, onun, ruhunu besleyen sevgisine muhtaçtı. bedeni defalarca kez ölse bile ruhunu yaşatan doktoru olduğu sürece toparlanacaktı. ; minsung | cr: stray.kings143 [ig] @naragasyung